Hadislere Karşı Tutarsız Yaklaşımlar

İlim Yolcuları İçin
Temel Dini Metinler 8

Hadislere Karşı Tutarsız Yaklaşımlar
Prof. Dr. METİN YİĞİT

Yerleşik usulde isnada rağmen hadisin Kur’an öğretilerine, tarihi gerçeklere, tecrübeye ve yaşanan gerçekliğe aykırı olup olmadığına bakmadan bir hadisin Peygamber’e aidiyetini inceleme faaliyetinin olmadığını” ileri süren tezler vakıayı yansıtmamaktadır. Ancak bu faaliyet, mu’terizlerin istedikleri oranda ve mahiyette değildir ve olması da gerekmiyor.

Metin Yiğit

Yerleşik telakkide isnada nispetle metin tenkidi sübjektif bir mahiyet taşıdığı için, sened bakımından sahih olan ve muhteva bakımından da makul ve makbul bir izahı yapılabilen hadisler olumsuz anlamda bir tenkide konu olmazlar. Mesela sened bakımından sağlam ancak günün hâkim veri ve değerlerine uymayan rivayetler bu anlamda bir tenkide konu olmamıştır.

Bir hadisin alışılmışa aykırı olmasıyla sarih ve kat’i verilere aykırı oluşu arasında fark olduğu bilinciyle hareket edilmiştir. Bu nevi hadisler sadece metne bakılarak değerlendirilmemiştir. Sadece kat’i olarak temel kıstaslarla çelişen rivayetler, isnada bakılmaksızın reddedilmiştir. İbn Irak, Tenzihu’ş Seriati’l Merfüa adlı eserinde bu hususu söyle ifade eder: ”Bir rivayetin, te’vil edilmeyecek derecede akla aykırı olması his, müşahede ve âdetin reddettiği bir mana taşıması; Kitabın kat’i delaletine, mütevatir sünnete veya kat’i icmaa aykırı olması onun uydurma olduğunun alametidir. Tabi buton bunlar telif imkânının olmadığı durumlarda söz konusudur. Aksi halde te’lif yolu tercih edilir.” (a.g.e., s. 6)

Bundan dolayı İmam Şafii sadece metne bakılarak reddedilen hadislerin sened tenkidi ile reddedilen hadislere oranla daha az olduğunu belirtmektedir: “Genelde hadislerin doğru ya da uydurma olduğu, onları aktaranların doğruluğu ve yalancılığıyla bilinir. Ancak özel ve sayıca az bazı hadislerde durum böyledir. (Yani ravinin doğruluğu ve yalancılığından hareketle haber değerlendirilmez, bizzat haberin muhtevasına bakılarak hadis değerlendirilir.) Bu gibi hadislerin doğruluğuna veya uydurma olduğuna ravinin, gerçekleşmesi imkânsız olan bir şeyi aktarmasıyla yahut aktardığı hadise muhalif olan hususların sağlamlık ve doğruluğuna dair delâletlerin daha çok oluşuyla delil getirilir.” (er-Risale, madde:1099)

Ancak günümüzde özellikle akademik çevrelerde, makûl bir izahla kabul edilebilecek birçok hadis de bu kapsama dâhil edilmek istenmektedir. Aslında bu mantıkla bakıldığında Kur’an’da da muhteva olarak sıkıntı oluşturacak epey âyet vardır. Ancak Kur’an, subût bakımından bir şüphe taşımadığı için Kur’an’a karşı inkârcı bir tavır yerine tarihselci veya allegorik bir yorum benimsenmektedir.

Mesela Kur’an’da yer alan ve Hazreti Nuh’un kavmi arasında dokuz yüz elli sene kaldığını (Ankebut, 14) anlatan ayet bir problem teşkil etmezken, Hazreti Adem’in boyunun altmış zirâ’ olduğunu ifade eden Buhârî hadisi problem olarak algılanmaktadır.

Nâşize (kocasına itaatsiz) kadının durumunu ifade eden İlahî beyan (Nisa, 34) tarihsel yorumlarla izah edilmeye çalışırken aynı içerikteki hadisler temel ilkelere aykırılık adına rahatlıkla inkâr edilebilmektedir.

İnsanların bir tek nefisten yaratıldığını, sonra da o nefisten eşinin var edildiğini beyan eden Kur’ânî hitab (Nisa, 4; A’raf, 189; Zümer, 6) akla ve dilin en bedihî verilerine ters düşen yorumlarla geçiştirilirken daha açık bir şekilde Hazreti Havva’nın Hazreti Adem’den yaratıldığını söyleyen sahih hadisler mevzûat nitelemesiyle rahatlıkla bloke edilmektedir.

Gök taşlarının ve kayan yıldızların semadan haber dinlemek isteyen şeytanları taşlayan ateş huzmeleri olduğunu söylen ayetler bir sıkıntı oluşturmazken buna muadil hatta modern bakış ve kültürle şekillenmiş aklın daha rahat anlayabileceği hadisler gerçeklerle ilgisiz olarak nitelenip reddedilebilmektedir.

Bazı taşların Allah korkusundan yuvarlandıklarını bildiren ayet-i kerime (Bakara, 74) sebep-sonuç açısından ilgisiz bulunmazken, benzer nitelikteki hadisler mesela Peygamber mescidindeki hurma kütüğünün Peygamber’in ayrılığından dolayı ses çıkardığını anlatan Buharî hadisi ilgisiz bulunabilmektedir.

Kıyamet günü Rabbin arşının sekiz melek tarafından taşınacağını anlatan ayet (Hâkka, 17) te’villi veya te’vilsiz bir şekilde izah edilirken, buna benzer nitelikteki müteşabih hadisler antropomorfik (teşbih içeren) bir üslûp taşıdığı gerekçesiyle isrâîlî rivayetler listesine dâhil edilebilmektedir.

Bu ifadelerden mezkûr ayetlerin problemli ve kabul edilemez nitelikte olduğunu söylemek istediğimiz şeklinde yanlış bir sonuç çıkarılmamalıdır. Biz, ister ayet, ister hadis olsun vahye dayalı veya vahyin onayına mazhar olan bütün nebevî beyanatın mümine yakılan bir teslimiyetle kabul edilmesi gerektiğine inanıyoruz. Burada sadece ayetlerle aynı veya benzer içerik taşıdığı halde hadisleri reddeden mantık erbabı açısından bir paradoks ve tutarsızlık bulunduğunu belirtmek istiyoruz.

Öyle anlaşılıyor ki örneklerini verdiğimiz bu ve benzeri ayetler şayet senedi sağlam bir nebevî hadis formunda gelseydi tarihsel ve allegorik yorum külfetine de ihtiyaç duyulmadan reddedilecekti. Hâlbuki tutarlı bir tutum her ikisini de kabûl etmeyi gerektirmektedir. Birini te’vil ederek veya tarihselci yorumlarla izah edip kabûl ederken muhteva bakımından buna muadil olan hadisleri reddetmek doğru ve tutarlı değildir.

Kur’an’ın subût bakımından kat’î olduğunu, hadislerin ise genelde âhâd yolla geldiğini ileri sürerek mezkûr tezi mâzûr göstermek de doğru değildir. Daha önce belirtildiği gibi bu hadisler sübûttan dolayı değil, içerik nedeniyle tenkit edilmektedir. Aynı veya benzer içerik Kur’an ayetlerinde de yer aldığına göre ve bu da tevilli veya tevilsiz bir şekilde izah edilip kabul edildiğine göre aynı durumun hadisler için söz konusu olmaması için hiç bir neden yoktur. Bütün bunlar problemin subût meselesi olmadığını, bilakis meselenin delâlet meselesi olduğunu göstermektedir.

Subûta gelince, İlmî ve tutarlı bir davranış, her şeyin hak ettiği konumunda ele alınmasını gerektirmektedir. Tevatürle sabit olan yukarıdaki ayetlerin subûtunu kabul eden biri, âhâd yolla gelen ve benzer bir içerik taşıyan sahih hadisleri de kabul etmelidir. Şu farkla ki bunlardan birincisini kat’î bir bilgiyle benimserken, İkincisini (karîne olmaması durumunda) zann-ı gâlip düzeyinde bir bilgi ve kanaatle kabul etmesi gerekir.

Metnin içeriğini ve delâlet ettiği anlamı ileri sürerek hadisi reddetmek tutarlı bir tavır değildir. Zira aynı veya buna muâdil denebilecek muhteva ayetlerde de mevcuttur.

Aslında bu hadislerin kat’î olması durumunda da muhataplarımız açısından bir şeyin değişmeyeceği açıktır. Zira subûtu ve delâleti kat’î olan Kur’an ayetleri bile sonuçta tarîhî ve temsilî yorumlarla işlevsiz hale getirilip belirleyici olmaktan uzaklaştırıldığına göre hadislerin subût bakımından kat’î olması halinde de aynı akıbete duçar olacakları açıktır.

Kaynak; Bu yazı Muhammed Salih Ekinci’nin Hüccet Değeri ve Tedvin Açısından Sünnet adlı kitabındaki Prof. Dr. Metin Yiğit hocanın yazdığı 403 numaralı dipnottur. Nida Yayınları. İstanbul 2019. s. 267-268

Prof. Dr. Metin Yiğit/ İrfanDunyamiz.com

Kaynak Metinler ↗

İlim yolcuları için derlenmiş temel dini metinlere ulaşmak için tıklayın.

İstikamet Yazıları ↗

İslam’ın şuur boyutuna vurgu yapan yazıları okumak için tıklayın.

Şunlara Gözat

Abdullah bin Mes’ud gerçek bir kahramandı…

Elimizdeki kaynakların bildirdiğine göre Hazreti Dâvûd aleyhis selam, babasının en küçük oğludur ve çobanlık yapmaktadır. …

Bir yorum

  1. Ayetlerin Allahtan geldiği ve %100doğru olduğunu tüm müslümanlar kabul eder.Bu nedenle aklının almadığı ayetleri kabul eder.Ama hadis -rivayet dediğimiz sözlerin %100 peygamberimiz tarafından söylendiğinden emin değiliz.Yani durum şu; bir söz var ve bu sözü peygamberimiz söyledi diye bir iddia var.Doğal olarak bu söz nedir?(hadisin metni) ve bu iddiayı kim söylüyor(hadisin senedi), bu konular incelenir.Şuan bizler bu iddiada(raviler) bulunan kişileri tanımıyoruz ancak bu ravileri anlatan kitaplar(rical kitapları) var.fakat bu kitapları yazanlarıda tanımıyoruz, yani bu insanlar yaşadılar ve öldüler.Şuan biz ne yapabiliriz? Ya mezhebimizin kabul ettiği, bu güvenilirdir dediği hadis imamlarını sorgulamadan aynen taklit edeceğiz , ki şiilerin ve sünnilerin çoğu böyle yapıyor.Ya da bu rivayetler-hadisteki söz nedir? peygamberimizin hangi sözü söylediği iddia ediliyor? bu söz kur’an’a uygun mu değil mi bakacağız.Yani şuan metin tenkidi yapılabilir ama senet tenkidi yapmak zor.O nedenle günümüzdeki müslümanlar bu rivayet kurana uymuyor, akla uymuyor gibi tenkitler yapıyor.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.