Abdurrahim Reyhan Efendi’den israf dersi…

İrfanDunyamiz olarak 2016 yılından beri alimlerin, ariflerin, yazarların ve önemli şahsiyetlerin hatıralarını derlemeye devam ediyoruz. Gülden Bülbüle adlı kitapta Tunçbilek Bardakçı şu hatırayı paylaşıyor:

1996 yılının yazıydı. Bir hafta sonu gündüz vakti İstanbul Tepecik’teki dergâha Abdurrahim Reyhan Efendi’yi ziyarete gitmiştik. Biraz hizmetimiz olsun niyetiyle dergâh temizliği ve benzeri işleri yapmak için fırsat kolluyordum. Biraz sonra bir ihvanımız gelerek bahçede ot toplama işinin olduğunu söyledi ve yardım etmemizi istedi. Ben de derhâl bahçeye gittim.

Efendim’in beslediği bir ineği vardı. Denildiğine göre ayrık otları ve papatya gibi hayvanın yemeyeceği şeyleri ayırıp işe yarar diğer bitkileri kış için ahıra depolayacaktık. Ben bahçe veya çiftlik işlerinden hiç anlamıyordum ve ne denilirse onu yapıyordum. Bahçedeki tüm ihvan büyük bir muhabbetle çalışıyorlardı, aynı zamanda espri ve kısa sohbetler zuhur ediyordu.

İsraf hassasiyeti

Derken Efendim’in teşrif ettiğini haber verdiler. Kendime çeki düzen verip çalışmaya devam ettim. Efendim birkaç kişiyle konuştuktan sonra yanıma geldi ve bana ne yaptığımı sordu. Ben de otları diğer işe yaramazlardan ayırdığımı söyleyince elimde biriktirdiğim işe yaramaz ot demetini kendisine vermemi söyledi.

Sonra bu atılacak ot demetinin içinden tek tek işe yarar beş altı tane ot seçip çıkardı ve “Bak bunlar da işe yarar. İsraf etmemek lazım!” diyerek onları da işe yarar ot demetine kattı. Sonra; “Allah kolaylık versin” diyerek gitti. Bu basit görünen, ama benim için unutulmaz olan konuşmanın bendeki etkisi hayatım boyunca sürdü.

O zamana kadar fazla önem vermediğim israf etmemenin önemini anladığım gibi bu işin sadece yeme içme konusunda değil hayatın her alanında her şeye uygulanması ve içselleştirilmesi gerektiği dersini de almıştım. O günden sonra yaklaşık bir ay kadar bu sohbetin etkisinde kalarak evde, işyerinde israf üzerine yoğunlaştığımı unutmuyorum.

Yaz yağmuru

Ot toplama işi bir taraftan devam ediyor, bir kısım ihvan da toplanan otları ahırda istif edip depoluyorlardı. Bu arada ikindi vakti çoktan girmişti, hatta kerahat vakti yaklaşıyordu. Ama Efendim ikindi namazını henüz kıldırmamıştı! Bir ara abdest tazelemek için bahçeden dergâha girdim. Orada daha önceden ikindi namazına gelmiş ve uzun süredir bekleyen cemaatin kerahat vaktinin yaklaştığını konuştuklarını işittim.

Sonra Efendim salonu teşrif edince Mübarek bana ot işinin ne durumda olduğunu sordu ve “Bitiyor mu?” diye ekledi. Ben de; “Tam bilemiyorum. Öğreneyim geleyim” diye cevap verdim. Mübarek Şeyh Efendim: ˗ “Git, onlara söyle. Biraz daha hızlanıp bitirsinler. Biz de onlar gelince namazı kılacağız” dedi. Bu durumda kerahat vakti girecek, hatta akşam namazı saati bile yaklaşacaktı.

Evliyaullah’ın hikmetsiz bir işi olmayacağına iman ediyordum ve mesajı bahçede çalışanlara iletip dergâha geri geldim. Efendim odada hiç sohbet etmeden on- on beş dakika kadar sessizce murakabe hâlinde bekledi. Cemaat de namazın kılınmasını sabırsızlıkla beklemedeydiler. Biraz sonra biri içeri girip işin bittiğini haber verince Efendim; “O zaman haydi, namazı kılak” dedi ve ayağa kalktı.

O sırada hafif bir gök gürlemesiyle birlikte bir anda şiddetli bir yaz yağmuru başladı. Hava oldukça sıcaktı ve gökyüzünde bariz bir bulutlanma da yoktu. Açıkçası kimse yağmur beklemiyordu. Meğer ineğin kışlık yiyeceği olacak otlara eğer yağmur değer ve otlar ıslanırlarsa onlar çürüyüp mundar olurlarmış ve hayvanlar onları yemezlermiş.

Tabii hayvancılıkla uğraşan bazı ihvanlar yağmuru duyunca Abdurrahim Efendi’nin namazı bu kadar geciktirmesindeki hikmeti anlamışlardı ve bu durumu sonradan bize de açıkladılar. Efendim Hazretleri bir taraftan ihvanların emeklerini zayi ettirmemek ve hayvanın kışlık rızkını ısraf etmemek istemişti, bir taraftan da ihvanların teslimiyet ve imanlarını teste tabi tutmuştu.

Kaynak: Gülden Bülbüllere Tasarruf, Derleyen Mehmet Ali Demirci, s.257- 258

Tunçbilek Bardakçı/ İrfanDunyamiz.com

Yayın Yönetmeni Notu: İman kalbe girip yerleşince o insanda birçok hassasiyet geliştiği gibi israf hassasiyeti de mutlaka gelişir. Güzel Müslümanlar hiçbir zaman israfa razı olmazlar. Bir israfla karşılaştıkları zaman mutlaka üzülürler. İsrafın azı da çoğu da haram olduğu için onlar israfı nicelik olarak değerlendirmezler. Yani yarım bardak su da israf edilmişse günahtır daha büyük bir şey de israf edilmişse günahtır. Allah dostlarından merhum Abdurrahim Reyhan Hazretleri eline aldığı bir tutam otu ayıklayarak, dervişine çok güzel bir israf dersi vermiştir. Kaldı ki bu dersi alan dervişi o günden sonra israf konusunda daha hassas olduğunu söylüyor. Rabbim cümlemize israfın azından da çoğundan da sakınma takvası versin. Amin.

Hatıra Arşivi ↗

Alimler, arifler, hocalar ve önemli şahsiyetlerin hatıralarını okumak için tıklayın.

İyi Haberler ↗

İyiliklere, erdemlere, örnek davranışlara dair beyaz haberler okumak için tıklayınız.

Şunlara Gözat

Aşıkkutlu Hoca Mahmud Efendi için ne dedi?

Yıl 1963 Trabzon/ Of’un Çufaruksa (Uğurlu) köyünde Mehmet Rüştü Aşıkkutlu Hocaefendi’nin kendi evinde evladı gibi …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.