Prof. Dr. Murat Sülün Kur’an’daki sure tertibi konusunda bir yazısında şöyle diyor: “Surelerin iç bütünlüğü, yani ayet sıralaması, Hazreti Peygamber uygulamasına dayanmakla birlikte, surelerin sıralanışı ve isimlendirilişi büyük ölçüde ashabın icraatıdır “ (Sülün, Murat, Kur’an Kılavuzu Mutlak Gerçeğin Sesi, 111, 130)
Bu söylem basitmiş gibi algılanabilir ama bunun nerelere varacağını düşününce pek de öyle olmadığı anlaşılacaktır. Bu tür söylemler bu kadarı ile kalmıyor. Birisi “Surelerin sıralanışı peygambere ait” deyince ötekisi de “Peygamber de ne de olsa insandır diye düşünrek, surelerin tertibinde hata aramaya kalkışıyor.
Evet evet yanlış okumadınız, Kur’an’da kusur olduğunu iddia eden ilahiyatçılar var. Bir yazısında şöyle diyor Prof. Dr. Mustafa Öztürk: “Sûre içi bütünlük yoktur: Mevcut formun en küçük birimleri olan âyetler bile her zaman gerçek anlamda bir bütünlüğe tekabül etmemektedir. Sonuçta hepsinin “bütünsüzlük”e indirgenmesi mümkün olan bu özellikler, yazılı bir metin için kusur kabul edilebilecek özelliklerdir.” (Öztürk, Mustafa Meal Kültürümüz, s 12)
Biz burada bu sözleri değerlendirmeye çalışmayacağız. Sadece işin nerelere kadar gideceğini göstermek için bu sözleri naklettik. Şimdi Murat Sülün’ün yukarıdaki iddiasına kısaca cevap vermeye çalışacağız Bu paragrafta ne deniliyor? Surelerin iç bütünlüğü ve ayet sıralaması Peygamber’in uygulamasıdır deniliyor. Peki bu doğru mu? Evet, kısmen doğrudur, Peygamber Efendimizin talimatı ile sure içi tertip oluşmuştur. Ancak bu konu vahyi ilgilendiren bir konu olduğu için Peygamberimiz bunu kendi tercihine göre yapmamış ve vahyin talimatı ile yapmıştır.
Surelerin isimlendirilişi ve sıralanışı konusuna gelince yazar bunun ashabın yani sahabilerin icraatı olduğunu söylüyor. Bu ise doğru değil. Üstellik müsteşriklerin bolca kaşıdığı bir mesele… Surelerin yerleri iddia edildiği gibi eshabın icraatı ile belirlenmiş değildir. Sure içi tertipte olduğu gibi bizzat Peygamber Efendimiz alehis selatü ve selam’ın bildirmesi ile yapılmıştır. Efendimiz kendi nefsinden konuşmayacağına göre, bu da mutlaka vahye istinat edilmektedir. Surelerin isimleri konusu da yine aynı şekildedir. Bu konuda İmam Suyuti’nin şöyle bir izahı bulunmaktadır
“Sahabe Kur’an’ı bir yere toplamaya sây ve gayret göstermiştir. Yoksa yeni bir tertibe sokmamışlardır. Çünkü Kur’an Levhi Mahfuzda tertip üzere yazılıdır.”(C. Süyutî, “El-îtkan fi Ulûmil-Kur’an; c. I. s. 63.)
Ehl-i sünnet uleması eshab-ı kirama son derece hürmet etmiş ve onların söylemiş oldukları sözleri Resulullah’tan duymuş olabileceklerini ifade etmişlerdir. Kaldı ki din hususunda sahabe efendilerimiz kendi reyleri ile değil Kur’an ve Resulullah’ın sözlerine göre konuşmuşlardır.
Dahası namazlarda Peygamberimizin sureleri belli bir sıraya göre okuduğu rivayet edilmekte olduğundan fıkıh kitaplarımızda namazlarda surelerin hangi sıraya göre okunacağına dair bahisler geçmektedir. Dolayısı ile böyle önemli bir konu sahabe icraatı olarak değerlendirilemez.
Eğer değerlendirilirse şu hataya düşülür. Surelerin sıralanışı iddia edildiği gibi sahabe icraatı ise bu haşa Resulullah’ın Kur’an’ın sure sıralanışını bilmediğini söylemek anlamına gelir. Bu aynı zamanda Resulullah zamanında yaşayan hafız sahabelerin de sure tertibini bilmediğini ve rastgele bir tertiple ezberlediğini söylemektir.
Peki doğrusu nedir? Birçok kaynakta zikredildiği gibi, her sene Resulullah sallellahü aleyhi ve sellem Kur’an-ı Kerim’i Cebrail aleyhis selam’a okuyordu. Malum olduğu üzere son sene iki kere okumuştu.
Resulullah sallellahü aleyhi ve selem işte bu mukabelelerinde hangi sıraya göre okudu ise mevcut Mushaflardaki sure sırası da böyledir. Dolayısı ile bu sıralama Cebrail aleyhis selam’ın tasdikinden geçmiştir. Nitekim namazlarda da böyle okunmuştur, hafız sahabeler de bu sıraya göre ezberlemişlerdir.
Konuyla ilgili Din İşleri Yüksek Kurulu eski üyesi Dr. Osman Keskioğlu’nun “Nuzulünden İtibaren Kur’an-ı Kerim Bilgileri” adında çok kıymetli bir çalışması bulunmaktadır. Allah kendisinden ebeden razı olsun.
Bu çalışmada mesele son derece sağlam bir şekilde ortaya konulmuş ve bilhassa konuyla ilgili İmam Suyuti’nin El-îtkan Fi Ulumil Kur’an adlı eserinden nakiller yapılmıştır. Meselenin net bir şekilde anlaşılabilmesi için bu çalışmadaki bazı önemli bölümleri burada nakletmek istiyoruz:
“Usulü Fıkıhta uzun boylu münakaşa ve izah olunduğuna göre sûrelerin tertibi de sahih olan rivayete göre tevkifidir. Vahye müsteniddir. Resulûllah tarafından gösterilmiştir.”
“Kur’an’ın tertibi, Sahibi Vahye aittir. Hazreti Allah diyor ki: İnne aleyna cem’ahu ve Kur’anehu, yani: Kur’an ‘ın cem’i ve tilâveti bize aittir.”
“Müslümanlar Kur’an’ı beş vakit namazda okurlar. Namazda yalnız âyetlerin değil, sûrelerin bile tertip üzere okunması lâzımdır. Fıkıh kitapları bu hususta gereken malûmat ve izahatı vermektedir. O tertibe riayet etmemek mekruhtur. Demek muayyen bir tertib var ki ona riayet etmek icabediyor.”
“Bazıları sûrelerin tertibi ashabın içtihadiyledir diyorsa da bu rivayet birinci rivayetle telif olunur. Şöyle ki: Resulûllah: “Bu sûre şu sûreden evveldir, şu sûre ondan sonradır” diye gösterirdi. Bu muhakkaktır. Bu hususta bir çok rivayetler var. Hazreti Peygamber bunları eshabına öğretir ve gösterirdi. Ancak Kur’an o tertip üzere yazılarak sıralanmış değildi. Yazan heyet cem’ederken Resulûllahın işaret ve irşad buyurdukları üzere o tertipte yazmışlardır. Peygamberden aldıkları talimat üzere yapmışlardır. “
“Yâni hangi sıra ve tertip üzere olduklarını gösteren, öğreten Resulüllahtır, o gösterilen tertipte yazan, işi yapan heyettir. İşin doğrusu da budur. Yoksa esbabın içtihadiyle sûreler tertiplenmiş değildir. Onun için diyorlar ki: “Sûrelerin tertibi de tevkifidir, içtihadı değildir.”
“Hem sûrelerin birbirine bağlantısı aşağıda geleceği veçhile çok yüksek bir remz ve mânâ taşır. Biten sûrenin sonu başlayan sûrenin başına en bedii bir şekilde bağlanır, aralarında münasebet vardır. Birbirine en muhkem şekilde raptolunmuştur. Ayetler ve sûreler birbiri ardısıra öyle sağlam bir şekilde, bedii bir tarzda sıralanmıştır ki, onları asla yerinden oynatmaya gelmez. Onlara bu tertibi veren Allahu Zülcelaldir. Sûrelerin tertibinde uzunluk ve kısalık gözetildiği gibi mevzu itibariyle de birbirlerine kenetlenmişlerdir. Ayetlerin, kelimelerin, hattâ harflerin ve harekelerin tertibi en bedi’ bir şekildedir, yüksek bir âhenk verir. Bu tertip ancak, ilmi her şeyi muhit olan Allahın eseridir. Buna beşer fikri nüfuz edemez.”
Kur’an-ı Kerim akaid, ahlâk, ahkâm, ictimai nizam vesaireyi havi olup tîlâ-vetiyle de teabbüd edilir. Namazda ve namaz dışında daima okunur. Bir çokları tarafından ezberlenmiştir. Tertipsiz ezber olur mu? Tertibi yoksa hangi sıraya göre ezberliyecek ve okuyacak? ”Namazda falan sûreyi okurdu” diyoruz. Sûrelerin tertibi üzere okunması lâzımdır. Fıkıh kitapları bu hususta izahatla doludur.
Hangi namazda hangi sûreler okunacağı gösterilmiştir. Seb’i Tıval, yüzlükler, mesani, mufassal gibi tâbirler var.Meselâ: Hücurattan Buruca kadar Tıvali Mufassal denir, Burucdan Lemyekûne kadar Evsatı Mufassal, oradan sona kadar da Kısarı Mufassal denir. Sabah ve öğle namazlarında Tıvali, ikindi ve yatsı namazlarında Evsatı, akşam namazında da Kısarı okumak müstehabdır. Hazreti Ömer’in Ebu Musa El-Eş’ari’ye yazdığı mektup ta böyledir. Bunlar eserden alınan tertiplerdir. Tertip olmasa hangi sûreden sonra hangisi okunacağı nereden bilinsin? Halbuki takdim, tehir mekruhtur. Bütün nakli deliller Kur’an’ın Resulullahın hayatında tertip edildiğini göstermektedir: “
“Kur’an’ın Asrı Saadette kâmilen ezberlendiği inkârı kaabil olmayan bir hakikattir.” Bunu kabul etmeyen yoktur. Hem yüzden fazla âyetlerden müteşekkil olan sûreleri, âyetleri tertipsiz olduğu takdirde ezberlemeye imkân var mıdır? Bu akla sığar mı? Bunlar tertipsiz olsa ve tertipsiz ezberlenebileceği kabul edilse bile herkesin bu âyetlere kendi keyfine göre bir tertip vermesi icabeder. O zaman ortaya pek muhtelif tertipler çıkar. Halbuki böyle bir şey yok. Bütün eshabın okuduğu Kur’an, aynı Kur’an’dır. Eshabdan biri Kur’an okurken bir âyeti takdim veya tehir etse yanlışı tashih olunurdu. Demek tertip var ki, o tertip bozulunca herkes farkına varıyor.”
“Bir çok hadislerde namazda sıra ile okunan sûreler sayılıyor. Bunlar bugünkü tertiptedir. İşte Kur’an’ın tertipli olduğu böyle güneş gibi âşikârken müsteşrikler bu meseleyi dile dolayıp ters göstermeye çalışırlar. Kimisi Kur’an’ın bugünkü tertibini beğenmez, kimisi tertibe sonradan sokuldu iddiasını ortaya atar. Çürük rivayetleri ele alıp doğru rivayetlere arka çevirirler. Tenakuza düşerler. “
“Kur’an’ın sûrelere bölünmesi Ve sûrelerine isim verilmesi de bizzat vahiy sahibi tarafından yapılmıştır. Hadîsi Şeriflerde sûrelerin adları zikrolunur. Fatiha sûresi, İhlâs sûresi, Yâsin sûresi, Kevser sûresi gibi. Sûrelerin bölünmesi ve onlara ad verilmesi Peygamber Efendimiz tarafından yapıldığında hiç bir şüphe ve en ufak bir ihtilaf yoktur. Filan sûrenin şu ve şu âyetleri diye sûrelerin isimleri bir çok rivayetlerde geçer.”
“İmâm Buhari rivayet ediyor: Abdullah İbni Mes’ud bir gün namaz kılarken Enfal sûresinin kırk âyetini okumuştur.Fethül-Bari (H. 852/M. 1448), İbni Mes’ud’un hangi âyetten başlıyarak hangi âyette bitirdiğini anlatır. Demek sûre-lerin adları ve âyetlerin sayıları ve tertipleri belli imiş. Buna benzer rivayetler, namazda şu sûrenin, şu âyetleri okundu kabilinden nakiller pek çoktur. Demek sûrelerin âyetlerinin tertibi ve isimleri Peygamber tarafındandır.”
Aydın Başar/ İrfanDunyamiz.com
- Abdullah bin Mes’ud gerçek bir kahramandı…
- Sosyal medyada yaptığımız hatalar neler?
- İhsan kıvamında üç güzel hayat…
- İnsanın hayatı anlama çabası…
- Suudi Arabistan’da tasavvufun izleri…