Konya İmam Hatip Ortaokulu‘na başladığımın ikinci yılında saçlarım dökülmeye başlamıştı. İmam Hatiplerin talebesinin bol olduğu yıllardı. Merkez binada yer olmadığı için Musalla’nın karşı tarafında yer alan Hacıveyiszade Yurdu‘nda eğitim görüyorduk.
Tabi ki yaş 13- 14 olup ve çocuklar da muhatabınız olunca imtihan zorlaşıyordu. Alaylar, istihzalı bakışlar, şapkayı alıp kaçmalar… Çocuk yaştaki bir insanın kaldırmakta zorlanacağı tavırlardı. Neyse onu bunu geçtik de, bir de bayrak törenleri vardı ki, benim için çekilmez anlardı.
Neymiş İstiklal Marşı okunurken şapka çıkarılacakmış. Çocuksun, saçların dökülmüş, şapka senin için bir saklanma, bir muhafaza gibi bir şey. Hocalar, koca okulda benim şapkaya kafayı takmışlardı. ”Şapkanı çıkar oğlum” lafı en ağırıma giden laftı. Hatta şapkayı çıkarmayım diye gizlenir, kocaman hoca gelir beni bulur, kolumdan tutar; “Şapkanı çıkar demedik mi?” derdi.
Onu da geçtik, okulun içinde de şapka problemi vardı. Okulun girişine oturttukları zebani gibi bir adam, –adı Oruç muydu neydi– kocaman adam benim şapkanın çıkarılmasıyla kendisini sorumlu görür, şapka çıkınca da o çirkin dişlerini göstererek sırıtırdı.
Babam kaç kere müdür muavinine ricacı gelmiş, okulda şapkalı olmak konusunda razı edememişti. Benim Şapka bizim okul için hayat memat meselesi olmuş, kazanan yönetim olmuş, bir öğrencinin şapkasını idare etmeyen öğretmenler olmuş, ben çok sevdiğim okulumu bırakmıştım.
Onlarınki çocukluktu, benimki de çocukluk işte… Şapka daha sonra üniversitede de karşıma çıkmıştı ama ben samimi gördüğüm sınıflarda artık şapkasızlığı kafama takmıyordum… Şapkayı gözünde büyütenler düşünsün…
Sami Büyükkaynak/ İrfanDunyamiz.com
Yayın Yönetmeni Notu: Bu düşündürücü hatırada herkes için ibretler olduğunu düşünüyorum. Özellikle eğitimciler için. Bu hatıra Eğitim Fakültelerinde ve öğretmen yetiştiren okullarda öğrencilere okutturulup, üzerinde müzakere edilmelidir. Eğitimcilerin basitmiş gibi görünen davranışları çocukların hayatlarında ciddi travma ve sıkıntılara yol açabilir. Sevgi ve şefkat merkezli bir anlayışla çocukla empati kurabilmek son derece önemlidir. Ben de bir eğitimci olarak çocukların türlü türlü sıkıntıları olduğunu, kimisini söyleyip kimisini içine attıklarını gözlemliyor ve onlara hassas davranılması gerektiğini düşünüyorum. Bilhassa çeşitli nedenlerle özgüven eksikliği olan çocuklarla özel ilgilenmek eğitimcilerin vicdani sorumluluk alanına girmektedir. Özürlü olabilir, boyu arkadaşlarına göre kısa olabilir, kıyafetleri güzel olmadığı için utanıyor olabilir veya herhangi bir başka sıkıntısı olabilir. Bu çocukları rahatlatmak, onları mutlu etmek aslında o kadar da zor değildir. Bu hatıradaki gibi kuralcı anlayışların bu boyutta sergilenmesi empati duygusundan ne kadar da mahrum ve bihaber olunduğunun bir göstergesidir. Öğretmen herkesin huyunu suyunu anlamaya çalışmalı ve hassas dallarla daha çok ilgilenen bir bahçıvan gibi özenli olmalıdır. Arsızlık ve şımarıklık vasıfları ağır basanları ise daha fazla şımartmaya gerek yoktur.
Hatıra Arşivi ↗
Alimler, arifler, hocalar ve önemli şahsiyetlerin hatıralarını okumak için tıklayın.
İyi Haberler ↗
İyiliklere, erdemlere, örnek davranışlara dair beyaz haberler okumak için tıklayın.
Daha neler oldu neler.