Bazı insanlar hiç unutulmaz…

Bazı insanlar hiç unutulmaz. 77 yaşındaki emekli öğretmen Yaşar Bey lise yıllarındaki bir hatırasını anlatırken göz yaşlarını tutamadı. Belli ki bu hatıradan çok etkilenmişti. Sözü ona bırakalım: “Bizim zamanımızda her yerde lise olmazdı. Ortaokul ve lise ancak illerde olurdu. Biz de ilçemize 50 km uzakta olan ilimizde ortaokulu liseyi okuduk. Tabi o zamanda yoksulluk vardı harçlıklarımız yeterli değildi.

Öğlen vakti ara verilince en yakın bakkala gider 100- 150 gr -en fazla isteyenimiz 200 gr- helva isterdik. Sonra arkadaşlarla bir araya gelir, aldığımız helva ekmekleri beraberce yerdik. Arkadaşların hepsi helvanın fazla olduğundan söz ediyorlardı. Bir gün, beş gün böyle derken bir gün arkadaşlara dedim ki: ‘Ya bu adam yanlışlıkla bize galiba fazla veriyor. Bunu bir takip edelim bakkalım.’

Bakkalın terazisi

Bakkal amcanın terazisi biraz yüksekteydi, içimizden en uzun boylu ben olduğum için arkadaşlar; ‘Sen şöyle köşe tarafa git, bakkal amca tartarken bir bak’ dediler. Aynen arkadaşların dediği gibi yaptım. Bir arkadaş; ‘Amca 100 gr helva verir misin?’ dedi. Amca terazinin bir tarafına 100 gramı koydu, diğer tarafına da helvayı koyarken 100 gramın üzerine elini bastı, helva 100 gram değil belki 250 gram geldi. Baktım ki bütün arkadaşlara aynısını yapıyor.

Arkadaşlar gittikten sonra amcaya durumu anlattım; ‘Amca biz helva ekmek yerken helva niye bu kadar fazla diye merak ediyorduk. Şimdi sizi takip ettim, siz 100 gram isteyene neredeyse iki katından fazla veriyorsunuz, neden böyle yapıyorsunuz?’ Bakkal amcanın cevabı bizi çok duygulandırdı, dedi ki: ‘Evladım siz öğrencisiniz, sizlerin anne babalarınızın size yeteri kadar harçlık vermediğini biliyorum. Bu yaşta 50 gram 100 gram helva ile doyulur mu?’

‘Ama amca zarar etmiyor musunuz?’ deyince şöyle cevap verdi: ‘Bu dünyaya gelip geçicidir evladım. Sizin gibi evlatlarımızın karnı doymazken benim param çok olsa ne olur az olsa ne olur? Ben size helvayı bol bol veriyorum Allah Teâlâ da bana müşteriyi bol bol gönderiyor. Gerçi ben müşterinin artması için değil vicdanımın rahat olması için fazlasıyla veriyorum. Allah cömertleri sever evladım. Allah bir taraftan fazlasını çıkarıyor, siz üzülmeyin. Arkadaşlarına da söyleme okul bitinceye kadar böyle devam edin evladım.’ Bakkal amcanın bu sözleri beni çok etkiledi.”

Evet aradan yıllar geçmiş, 77 yaşına gelmiş Yaşar Bey o bakkalı unutamamış, yıllar iyilikleri eskitmemiş. İşte böyle, bazı insanlar bir ömür boyu unutulmazlar. Kimisi iyiliği ile kimisi kötülüğü ile hatırlanır. “Dünya iyilerin hürmetine döner” demişler. Gerçekten de öyle değil mi, böyle güzel insanlar olmasa şu dünyada yaşanılır mı? Allah’ın kulu olduğunun farkında olan insanlar ancak böyle iyilik için yaşarlar.

Prova yapmışlar.

Unutulmayan insanlara bir misal daha anlatalım, ama bu sefer ki farklı. Çok sevdiğim bir arkadaşım anlatıyor, diyor ki: “Bizim babamız vefat ettiğinde ben beş yaşındaydım. Babasızlık ne demek, yetim kalmak nasıl bir şey gel de bana sor. Bunlar çok zor şeyler. Bir amca birkaç tahtadan bana küçücük bir boya sandığı yapmıştı, kahvelere giriyor, ayakkabı boyamaya çalışarak evimize bir şeyler getirmeye çalışıyordum.

Bazı insanlar çok merhametsiz bizi kolunuzdan tutup dışarı atardı. Bazı kahveciler de merhametli insanlardı, bizi yanına çağırır bize bir oralet ısmarlarlardı, boya yapmamıza müsaade ederlerdi. Kurban bayramın yaklaşmıştı, bir amca geldi kolumdan tuttu, beni elbise satılan bir yere götürdü. Çok sevinmiştim, çünkü ceketim yoktu, pantolonum yamalıydı.

Neyse bana bir takım elbise giydiriyordu sanki dünya benim oluyordu. Bir kaç takım elbiseyi giydim çıkardım olmadı, en son bir takım elbise giyindik çok güzel oldu. ‘Bu takım elbiseye karar verdik, bu çok güzel oldu’ dediler. Bu sefer elbiseyi çıkarıyorlar, ben çıkarmak istemiyorum, öyle ağlıyorum ki ama maalesef elbiseyi çıkardılar. Meğer ki bu amca benim üzerimde prova yaparak oğluna veya torununu elbise alıyormuş.”

Ne kadar üzücü bir hatıra değil mi? Arkadaşım bunu anlatırken sanki o anı yeniden yaşıyor gibiydi. Ömrü boyunca bu hatırayı unutması da mümkün değil. Şöyle diyordu: “Bu iş beni öyle yaraladı ki hayatım boyunca nerede yetim var, nerede yoksul var ilk işim onları bulmak oldu. Şimdi bile anlatırken o hali yaşıyorum. Etrafındaki yetimler ile ekmeğini paylaşmıyorsan, yoksulların kapısını çalmıyorsan, araban lüks olsa neye yarar, evin şöyle olsa böyle olsa neye yarar? Önemli olan sende olanı biriyle paylaşmandır.”

İyiliği hayat tarzı haline getiren vicdanlı insanlara selam olsun. Acımasız, merhametsiz bir mahluk olarak yeryüzünde gezen ve bir Allah’ın kuluna faydası olmayanlara ise yazıklar olsun. Cenab-ı Allah bizlere, hayır ve iyilikleri ile anılanlardan olmayı nasip eylesin.

Geylani Akan/ İrfanDunyamiz.com

İrfan Mektebi ↗

Sevdirici, müjdeleyici üslupla yazılmış hayata dair çok güzel yazılar okumak için tıklayın.

Gönül Dünyamız ↗

Gönül insanlarına dair bam telinize dokunacak yazılar okumak için tıklayın.

Şunlara Gözat

Sami Efendi’nin havlusunu tutardım…

Aile olarak Konya‘ya Bozkır’ın Kızılçakır köyünden 1947 senesinin Ekim ayında gelmiştik. Babam beni götürdü, Sultan …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.