Dünya ile ahiret, ölümle hayat, Hak ile bâtıl, hayırla şer, cennetle cehennem, melekle, şeytan gece ile gündüz, soğuk ile sıcak, acı ile tatlı, sevinçle keder… Zıtlıkları saymakla bitiremeyiz!
1987 yılında, doğduğum, Nevşehir’e bağlı Kurugöl Köyü, kasaba yapıldı. Köyümün ileri gelenlerinin ısrarlarına dayanamayarak, öğretmenliği bıraktım ve 7 Haziran 1987 tarihinde yapılan ara seçimle, kurucu belediye başkanı seçildim.
Elimde, sâdece başkanlık mazbatası var! Ne bina, ne personel, ne araç-gereç! Hiç bir şey yok! Zorlu bir süreç… Besmeleyle başladım. Uzaktan, yakından haber alan eş-dost; sevincimizi paylaşan paylaşana…
Seçim, köy-kasaba ortamında, çok daha zorlu, sıkıntılı, meşakkatli ve heyecanlı geçiyor!
Doğduğum, ilk okulu bitirdikten sonra, tahsil için ayrıldığım Kurugöl’e; yıllardan sonra; havasını soluduğum, suyunu içtiğim, tozlu yollarında yalınayak dolaştığım köyümün güzel insanlarına hizmet için, aşkla, şevkle, heyecanla, hizmet etmenin hazırlıkları içindeyken, tam 4 gün sonra, sevincimi hüzne boğan bir haberle sarsıldım.
Hatay – Yayladağ’da askerliğini yapan kardeşim Mustafa’nın şehâdet haberi geldi. Yedi aylık asker olan kardeşim, bir sınır çatışmasında şehid olmuştu. Yeni evliydi. 4 aylık, Yasemin isimli bir kızı vardı. Kader takdir eden, ecel tayin eden Rabbimin emr ü fermanı böyle tecelli etti. Tevekkülle karşıladık.
Her fırsatta, Kurugöl’ü ziyaretimde, mezarlığa uğrarım ve dinî vecibeleri yerine getirirken, aklıma dâima, Üstad Necip Fâzıl’ın meşhur “Karacaahmed” şiirindeki şu mısrâlar gelir: “Göbeğinde, yalancı şehrin, sâhici belde;/ Ona sor, gidenlerden kalan şey neymiş elde?”
Âdem atamız ve Havva vâlidemizle başlayan insanlık seli, fânî âlemden, ebedî vatanımıza doğru, durmaksızın akıp gidiyor! Bu sel, kıyamete kadar da akmaya devâm edecek. Her birimiz, coşkun akan bu selin üzerindeki yaprak gibiyiz. Vakti tamam olan, takdir edilen ömrü sona eren her insan, bu sele katılıp sonsuzluk âlemine gidecek!..
Şehid kardeşim Mustafa, ebedî vatana göç edeli 34 sene oldu! Allah, Şanlı Peygamberimize komşu etsin. 70’ine merdiven dayamış ağabeyi olarak, ona şöyle sesleniyorum:
“ – Bekle Mustafam! Biz de geliyoruz!”
Muzaffer Doğan/ İrfanDunyamiz.com