Avrupa’da programlarım başlamadan önce istişare ettiğim kardeşlerime: “Konuşmalarımda özellikle anlatmamı istediğiniz konular var mı?” diye sorduğumda genelde bayanlar tesettürü, erkekler ise namazı anlatmamı istediklerini söylüyorlar. Bu iki konu da aslında herkes tarafından bilinen ve en çok anlatılan konulardan olmasına rağmen acaba iman eden kardeşlerimiz neden namaz kılmaz ve dahası imanlı kadınlarımız neden tesettüre girmekte zorlanırlar?
Biz bu yazımızda namazdan bahsedeceğiz. Namaz kılmak gerçekten zor bir iştir. Ebedi olan ahiret hayatına samimi bir şekilde inanmak ve yaptığımız her şeyin bir hesabı olduğu şuuruna vararak yaşamak bu ibadeti yapmamızı kolaylaştıran en büyük etkenlerdir.
Gül ile bülbül
Şu dünya hayatında namaz kıldığı için pişman olan hiçbir insan görülmemiştir. Namaz kulu Yaratan’a o kadar yaklaştırır ki, kul Allah’a yaklaştıkça bülbülün güle âşık olması gibi artık bir namaz âşığı haline gelir. Çünkü mümin, namaz vesilesi ile dertlerini Rabbine arz ederken, gönül gözü ile de O’ndan af diler. İşte yaşanan o sahneyi kimse kaleme alıp yazamaz, çünkü âşık ile maşuk ancak secdede buluşur. Rahmetli Abdurrahim Karakoç’un dediği gibi “aşk kâğıda yazılmaz”.
Değerli bir ilim adamı: “Tekrar genç olsan en çok neyi yapardın?” sorusuna; “Bol bol namaz kılardım” cevabını vermişti. Bir müddet yoğun bakımda kalan yaşlı bir teyze de; “En çok namazı özledim” demişti. Namaz insanı camiye, cemaate, rükûya, secdeye, duaya, zikire âşık eder. 40 gün namaz kılan bir insanın artık bir vakit namazını kılmadan yatağına girmesi mümkün değildir.
Tanıdığım bir amcayı kış günü battaniyelere sarılmış olarak bir cami önünde görmüştüm. Yanına gidip hal hatır ettikten sonra; “Bu soğuk havada niçin burada bekliyorsunuz?” diye sorduğumda; “Ezan sesi duymaya ve camiye giden cemaati seyretmeye geldim” demişti. Ezan sesinin ne olduğunu garip ellerde hayat geçiren gurbetçi kardeşlerime sormak gerek. O tadı almayan ezanın, namazın kıymetini ne bilsin!
Huzurda eğilir
Bir seferinde Almanya’daki bir camiye Alman polisi gelmiş ve tercüman aracılığı ile bize bazı sorular sormuştu. “Siz bu camilerde ne yapıyorsunuz da buralara gelen çocuklar okullarında başarılı oluyor, ayrıca niye onların kötü alışkanlıkları olmuyor?” Bu soruya şöyle cevap vermiştik: “Biz buralarda 2 şey yapıyoruz. 1) Namaz kılmayı öğretiyor ve beraberce namaz kılıyoruz, 2) Kur’an’ı Kerim okumayı ve onu anlamayı öğretiyoruz.”
“Namaz nasıl bir şey, tarif eder misiniz?” diye tekrar sorması üzerine oradaki bir çocuğu kaldırıp namazı tatbiki olarak ona anlatmaya çalışmamız üzerine Alman polis dudağını bükerek: “Böyle eğilip doğrulmakla içki, esrar ve eroin arasında bir bağ kuramadım” demişti. Bunun üzerine biz de şu açıklamayı yaptık: “Mesele bedenin eğilip doğrulması değildir. Biz bu hareketlerle inandığımız Rabbimizin emrini yerine getiriyor ve Allah celle celaluh kitabında; ‘Namaz insanı kötülüklerden korur’ buyurduğu için de kötülüklerden korunmuş oluyoruz.”
Namaz kılan insan boynunu Yaratan’ın huzurunda büktüğünden mahkûm bile olsa ömür boyu hür oğlu hür bir şekilde yaşarken, namazdan mahrum olan kişi ise boynunu mahlûkun karşısında eğdiği için dik duramaz ve hangi mevkide ve makamda olursa olsun ömür boyu esir olarak yaşar. Yaratan’ın dediğini yapmayan kişi nefsinin ve şeytanın emrinden çıkamadığı için paraya, kadına, şöhrete, makama ve akla gelen daha binlerce şeylere secde eder de haberi bile olmaz. Rabbimiz ne güzel buyuruyor: “(Resulüm!) Sana vahyedilen Kitab’ı oku ve namazı kıl. Muhakkak ki, namaz, hayâsızlıktan ve kötülükten alıkoyar. Allah’ı anmak elbette (ibadetlerin) en büyüğüdür. Allah yaptıklarınızı bilir.” (Ankebut, 45)
Allah Resulü diyor ki: “Ahirette ilk önce namazdan sorulacaksınız. Namaz ibadetinden imtihanı kolay geçenler diğer ibadetlere ilişkin sorulardan kolay geçecektir.” Peki, namaz neden böyle önemli? Namaz Allah ile olan buluşmamız, randevumuzdur. Şöyle bir düşünün; Cumhurbaşkanı ile saat 10’da randevunuz olsa ve sabah uyandığınızda saatin 10.30 olduğunu görseniz “Ben 10’da önemli biriyle görüşecektim” der ve ne kadar üzülürsünüz değil mi? Yaratanla olan sabah namazı randevunuza kalkmadığınızda da; “Yarabbi sen bana neler vermedin ki, senin verdiklerine karşı bir teşekkür borcum olan bu namaza nasıl kalkmam?” diyerek önemli kişiyle olan görüşmeyi kaçırdığınızda duyduğunuz üzüntünün 1000 katından daha fazla üzüntü duymalısınız.
Savaşta bile namaz
Bizim dinimiz namaza o kadar önem vermiştir ki savaştayken bile namazın terkedilmesini mazur görmemiş, bilakis savaştayken nasıl namaz kılınması gerektiği Kur’an’da tarif edilmiştir. Konuyla ilgili ayetleri gelin beraber hatırlayalım: “Yeryüzünde sefere çıktığınız zaman kâfirlerin size kötülük etmelerinden endişe ederseniz, namazı kısaltmanızda size bir günah yoktur. Şüphesiz kâfirler, sizin apaçık düşmanınızdır.” (Nisa,101)
“Sen de içlerinde bulunup onlara namaz kıldırdığın zaman, onlardan bir kısmı seninle beraber namaza dursunlar, silahlarını (yanlarına) alsınlar, böylece (namazı kılıp) secde ettiklerinde (diğerleri) arkanızda olsunlar. Sonra henüz namazını kılmamış olan (bu) diğer grup gelip seninle beraber namazlarını kılsınlar ve onlar da ihtiyat tedbirlerini ve silahlarını alsınlar. O kâfirler arzu ederler ki siz silahlarınızdan ve eşyanızdan gafil olsanız da üstünüze birden baskın yapsalar. Eğer yağmurdan bir eziyet olur yahut hasta bulunursanız silahlarınızı bırakmanızda size günah yoktur. Yine de tedbirinizi alın. Şüphesiz Allah, kâfirler için alçaltıcı bir azap hazırlamıştır.” (Nisa, 102)
Buradan namaz kılmayan arkadaşlara seslenmek istiyorum. Savaşta bile namazın kılınması gerektiği anlatılan dine mensup olan birisi nasıl namaz kılmaz anlayamıyorum? Unutmayın ki bir insan kolsuz, ayaksız, kulaksız, dilsiz veya gözsüz yaşayabilir; fakat başsız yaşayamaz. İslam’ı kabul eden kardeşlerim, bilmelisiniz ki İslam’ın başı namazdır. Namaz sadece cumadan cumaya veya Ramazan’dan Ramazan’a yapılacak bir ibadet değildir.
Peygamberimizin namaz ile ilgili birçok hadis-i şerif’i vardır:
“Namaz dinin direğidir.”
“Namaz gözümün nurudur.”
“Namaz Müminin miracıdır.”
Namaz kime zordur?
Zordur dostum, namaz kılmak çok zor… Ama gönlünden gelen iman ile huşu içinde kılan için ise çok kolaydır. Bu gerçeğe de şu ayet işaret ediyor: “Sabır ve namaz ile Allah’tan yardım isteyin. Şüphesiz o (sabır ve namaz), Allah’a saygıdan kalbi ürperenler dışında herkese zor ve ağır gelen bir görevdir. Onlar, kesinlikle Rablerine kavuşacaklarını ve O’na döneceklerini düşünen ve bunu kabullenen kimselerdir.” (Bakara, 45-46)
Bu âyetten de anlaşılacağı üzere namaz kılmak ve sabretmek sanıldığından daha zor bir iştir. Esnaflık yapan, ticaretle uğraşan arkadaşların iyi bilecekleri gibi ticaret yaparken her an zarar etme riski vardır. İşin durumuna ve şartlara göre yapılan alış verişlerin bir kısmından kar, bazılarından ise zarar edilebilir. Eğer biz Allah katında asla zarar etmek istemiyorsak Kur’an’a kulak verelim:
“Allah’ın kitabını okuyanlar, namazı kılanlar ve kendilerine verdiğimiz rızıktan (Allah için) gizli ve açık sarfedenler, asla zarara uğramayacak bir kazanç umabilirler. Çünkü Allah, onların mükâfatlarını tam öder ve lütfundan onlara fazlasını da verir. Şüphesiz O, çok bağışlayan, şükrün karşılığını bol bol verendir.” (Fâtır, 29-30)
Bizler namazı kıldıktan sonra genelde “Namaz borcundan kurtulduk” diyoruz, bu şekilde düşünmemiz aslında çok yanlış. Çünkü namaz bir borç değil, aksine bizim için bir ihtiyaçtır. Midemizin gıdaya, ciğerlerimizin havaya, gözlerimizin güneşe, bedenimizin uykuya olan ihtiyacı gibi tüm organlarımızın ve ruhumuzun da namaza ihtiyacı vardır.
Günahları döker
Allah Resulü, “Kul namaz için ayaklandığında günahları getirilip başı ve omuzlarına konulur. Her rükû ve secde edişinde günahları omuzlarından dökülür” diyor. Tabi hadiste belirtildiği şekilde günahlarımızın omuzlarımızdan dökülmesi için namaza huşu içinde durmamız ve namazı huşu içinde kılmamız gerekmektedir.
Allah Teala şöyle buyuruyor: “Onlar ki, namazlarında huşû içindedirler.” (Mü’minûn, 2) Namazda huşu içinde olmak için, lütfen kıldığınız her namazı son namazınız olarak kılın. Kabrinizin yanında olduğunuzu, tabutunuzun hazır olduğunu hayal ederek namaza durun ki o huşuyu yakalayabilesiniz. Namaz kılarken ne kadar acele edersek o kadar yorulur, ne kadar yavaş kılarsak da o namazdan o kadar zevk alırız.
Mü’minûn Sûresi’nde “Gerçekten müminler kurtuluşa(felaha) ermiştir” (ayet, 1) buyurulmuştur. Ne demektir “Felaha ermek?” Hapiste kolları kelepçeli şekilde olan birinin kelepçeleri çözülüp kurtuluşa ermesi gibi müminin de nefsinden, şeytanından, şehvetinden, şöhretinden kurtulup Yaratan’a kul olma şerefine ulaşmasıdır felaha ermek…
Peki, Yaratan’a kulluk ibadetsiz olabilir mi? Müminin yapacağı ilk ibadet de tabi ki namazdır. Aracınızla bir uçurumdan uçsanız, sizi kurtarmaya gelseler ve tutunmanız için size bir halat sarkıtsalar, bu halatı iki parmağınızla mı tutarsınız, yoksa onu belinize sarar, ona tüm gücünüzle mi sarılırsınız? İşte bu misaldeki gibi Kur’an’a da böyle sarılmadan huşu içinde namaza duramazsınız. Rabbim bizleri secdeden, ibadetten tat alanlardan ve namaz ile yorulan kullarından eylesin!
Geylani Akan/ İrfanDunyamiz.com
İrfan Mektebi ↗
Sevdirici, müjdeleyici üslupla yazılmış hayata dair yazılar okumak için tıklayın.
Gönül Dünyamız ↗
Gönül insanlarına dair bam telinize dokunacak yazılar okumak için tıklayın.