
Ahmet Ziyauddin Güşhanevi Hazretleri 1813 yılında (Hicri 1228) doğmuştur, babasının adı Mustafa’dır. Gümüşhane’nin Emirler Mahallesi’ndendir. Gümüşhanevî beş yaşlarında ilim tahsil etmeye başlar. Sekiz yaşlarında Kuran-ı Kerim, kaside, Delal-i Hayrat ve Hizbü’l-Azam kıraatıyla icâzet alır.
On yaşında iken babasıyla birlikte Trabzon’a hicret edip ticaret hayatına atılır. Ticaretten çok, ilme ve irfana düşkün olduğunu gören babası, ağabeyi askerden dönene kadar kendisine yardım etmesini ister ve daha sonra okuması için istediği yere göndereceğini söyler.
İlim aşkı
On dört yaşında iken babası birgün Ahmed Ziyâüddîn’e, amcasıyla birlikte İstanbul’a gidip dükkân için gereken malları almasını ister. Buna sevinen Ziyâüddîn İstanbul’a gidip dükkân için gerekli malları alıp geri dönecekleri sırada, amcasına dönerek; İstanbul’dan ayrılamayacağını, burada ilim tahsil etmek istediğini, babasının da sırası gelince ilim tahsil etmek için kendisine müsaade edeceğine söz verdiğini, söyler.
Ahmed Ziyâüddîn Gümüşhanevî, Beyazıd Medresesi’ne yerleşerek orada tahsile başlar. Aklî ve naklî ilimlerde yüksek seviyeye ulaşarak âlimlerden icâzet almış, daha sonra da Beyazıd Medresesi’nde müderris olarak görev yapmış, birçok talebeye icâzet vermiştir. (Bkz. İrfan Gündüz, Seha Neşriyat Gümüş Matbaası 1984 Gümüşhanevî Ahmet Ziyâüddîn Hayatı, Eserleri ve Anlayışı Halifeleri Bölümü)
Kalemi ve kelâmıyla mücâdele veren Gümüşhânevî, yeri gelince kılıca ve silaha sarılmayı da bilmiş, 93 Harbi diye bilinen Osmanlı Rus savaşlarına iştirak ederek cephede bizzat çarpışmıştır. Gönüllü gittiği bu savaşın kesintiye uğradığı bir ara Of’a gelerek tarikat neşrinde ve irşad hizmetinde tarikati, irşad faaliyetinde halkın içine karışmayı ve insanlara hizmeti ön planda tutan bir anlayışa sahiptir.
Nakşibendi Yolu
Nakşibendî yolunun büyük mürşidi Halid-i Bağdadî’nin kendisinden sonraki son altın halkasının sahibini başkent kucaklamaktadır. Osmanlı’nın başkentinde Abdülfettah Hazretleri’ne gider. “Senin irşadın başkalarının eliyle olur, bekle” buyurulur. 1848 yılında şeyhi Ervadi Hazretleri’nden Nakşibendî, Kadirriye, Sühreverdiyye, Kübreviyye, Çeştiyye tarikatlerinden icâzet alır.
Gümüşhanevi Hazretleri tarikat ve irşad faaliyetinde halkın içine karışmayı ve insanlara hizmeti ön planda tutan bir anlayışla hareket etmiştir. Ayrıca ilmi faaliyetlere ve eğitime çok önem vermiştir. Şiirde usta, edîb bir âlim olan Ervadî Hazretleri’nin iki yüz kırkı bulan eserlerini okutma görevi alır. Ömrünün sonuna kadar öğrenci yetiştirmeye devam eder.
1863 yılında peygamberler ufkunun kokularıyla yoğrulmuş kutlu beldeye gider. Uzun bir süre sonra 1877 yılında tekrar hacca gider. Oradan Mısır’a gelir, burada kendi tasnifi olan Ramuz-ul El-Hadis’i yedi kere okutarak yüzlerce âlime icâzet verir. O zamanlar müritlerinin sayısı bir milyonu aşmaktadır.
Gümüşhânevî Hazretleri 7 Zilkade 1311/13 Mayıs 1893 senesinde sabahleyin saat on sularında ansızın gözünü açıp “Hepsini isterim Ya Kibriyâ!” diyerek dâr-ı bekâya irtihâl eylemiştir. Kabri, Süleymaniye Camii avlusunda Kanûnî Sultan Süleyman Türbesi’nin kıble tarafındadır. Yanlarındaki kabirde zevceleri Havva Seher Hanım yatmaktadır.
Halifeleri:
Hâlidiyye’nin Ziyâiyye kolunun piri ve müessisi olan Gümüşhanevî Hazretleri pek çok eser kaleme alan bir müellif, mutasavvıf olduğu kadar, 100’den fazla kişiye de hilafet tacı giydiren bir mürşiddir. Halifeleri başta İstanbul olmak üzere Anadolu’nun çeşitli yerlerinde, Kazan’dan Komor adalarına, Mısır’dan Medine’ye, Çin’den Afrika’ya kadar olan geniş bir saha içerisinde ismini, ilmini, tarikatini ve tasavvufî düşüncelerini devam ettirmiştir.
Gümüşhanevî’nin büyük değer verdiği halifelerinden Lüleburgazlı Muhammed Eşref Efendi Pekin’e gönderilmiştir. Oradan dönerken Pekinli Müslümanlar II. Abdülhamit adına bir üniversite yaptırmaya başlamışlardır. Hocaefendi’ye bundan sonra “Çinli Hoca” denmiştir.
Gümüşhanevî Hazretleri ikinci hac yolculuğu dönüşünde Mısır’a uğramış orada üç yıl kalmıştır. Bu müddet zarfında yetiştirdiği kişilerden Mısır müftüsü Muhammed bin Salim Tomum El Menüfî, Şeyh Cevdet, Seyyid Muhammed bin Abdurrahim ElTantavî, Şeyh Mustafa bin Yusuf, Es Sa’dî, Şeyh Rahmetullah El Hindi olmak üzere beş kişiye de tarikat hilafeti vermiştir.
Muhammed Zahid el-Kevseri, babası Hasan Hilmi bin Ali El Kevseri Düzce’de yıllarca onun telif ettiği Ramuz ve Garâ’ib okutmuştur. Gümüşhanevî dergâh-ı âlisinin yetiştirdiği âlim-i âmil, ârif-i âşık, muallim-i muhakkik mürebbî-i sadık, mürşid-i kâmil ve şeyh-i vâsıllardan biri de Şeyh’ül-müderrisîn Hacı Yusuf Bahri Efendi’dir.
Mehmet Karayalman/ İrfanDunyamiz.com
Gönül Dünyamız ↗
Gönül insanlarına dair bam telinize dokunacak yazılar okumak için tıklayın.
İrfan Mektebi ↗
Sevdirici, müjdeleyici üslupla yazılmış hayata dair yazılar okumak için tıklayın.