İlim kendini bilmektir…

Ben idraki hem kendini hem de ötekini tanımanın platformudur. “Kişi noksanını bilmek gibi irfan olmaz” sözü, ariflerin sözüdür ve ben idrakinin temelini oluşturur. Yunus Emre’nin “İlim kendini bilmektir” aynı hakikati ifade eder. Mevlana’nın Pergel Metaforunda izah edildiği gibi, bir ayağımız hakikat üzerinde, diğer ayağımız bütün bir evreni dolaşarak, güzellikleri ve iyilikleri sentezleyerek hem kendimizi hem de bütün bir varlık dünyasını tanımanın, idrak etmenin keyfini ve erdemini yaşarız.

Ben idraki, varlığımızın, misyonumuzun, vizyonumuzun ve sorumluluğumuzun farkında olmaktır. “Kendini bilen, Rabbini bilir” özdeyişi, ben idrakinin esasını teşkil eder.  Kendini bilmek demek, varlığının farkında ve sorumluluğunun bilincinde olmak demektir. Mikro evren şuurunda olan bir insanın, Rabbini bilmesinden, tanımasından daha doğal ne olabilir!

Ben idraki

Ben idrakini kişiye kazandıran, fonksiyonel (işlevsel) akıldır. Fonksiyonel akıl, insana “eşref” mertebesini kazandıran Yaratıcı’nın en büyük armağanıdır. Fonksiyonel akıl, eserden yola çıkarak Müessiri, fiilden yola çıkarak Faili, sanattan yola çıkarak Sanatkârı ve yaratılanlardan yola çıkarak Yaratanı bulmayı, tanımayı sağlar.

Bir düşünür şöyle der: “Akıl, bağ demektir; dünyayı ahirete, burayı öteye, içkini aşkına, düşünceyi duyguya, zihni kalbe, maddeyi manaya, bedeni ruha bağlar. İki şey aktif ve aktüel olmayınca yok sayılır: Akıl ve vicdan… Akılsız ve vicdansızlar, akıl ve vicdan yoksunu oldukları için değil, akıl ve vicdanı atıl bıraktıkları için akılsız ve vicdansızdırlar.”

Akıl ve vicdan, en önemli iki manevi dinamiktir. Olayları ve olguları değerlendirirken, analiz ederken, akılla tartar, vicdanla muhasebesini yaparız. Ünlü bir iş adamı der ki: ”Her insanın bir İç Yönetim Kurulu olmalı. Birini işe alırken üç şeye bakarız: Dürüstlük, zekâ ve enerji. Bunların en önemlisi dürüstlüktür. Çünkü eğer o yoksa diğer iki özellik sizin sonunuzu getirir. Babam bana, içsel puan cetvelimin, dışsal puan cetvelimden daha önemli olduğunu öğretti.”

Akıl, vicdan ve irade, İç yönetim mekanizmasının en önemli ve doğal üyeleridir. Her türlü vesayetten arınmış hür bir akıl, arı duru bir vicdan ve sağlam bir irade; olayları, olguları, eşyayı ve nesneyi; muhakeme, mukayese ve murakabe etmede, ölçme ve değerlendirmede oldukça isabet kaydeder. “İçsel Puan Cetvelini” oluşturan, ölçen ve değerlendiren; akıl, vicdan ve iradedir. Bu değerlendirme biçimi, bireyin iç dinamikleri üzerine kurulu olduğu en objektif ve insani değerlendirmedir.

İç yönetim

“İç Yönetim Kurulu” olayları ve olguları değerlendirirken parçacı yaklaşmaz, bütüncül yaklaşır. Çünkü bilir ki, parçacı yaklaşım, hayatı ve hakikati parçalayıcı yaklaşımdır.

Hayatı ve hakikati anlamanın, algılamanın ve kavramanın yolu, olaylara ve olgulara bir değişkenli fonksiyonlarla değil, çok değişkenli fonksiyonlarla yaklaşmadır. Bu yaklaşım biçiminde bütünü görme ve analiz etme perspektifi vardır.

Bir değişkenli yaklaşım biçiminde, bütünü görmek, görebilmek mümkün değildir. Hayatın inşasında ve hakikati anlamada ve kavramada fonksiyonel aklın, aktüel vicdanın ve sağlam iradenin rehberliğinde, bütünsel bir yaklaşıma hayati derecede ihtiyaç vardır.

Hayata, olaylara ve olgulara evrensel bakış açısıyla bakmalı ve bakış açımız 360 derece olmalıdır. Zira evren küresel, küre ise daireseldir ve daire 360 derecedir. Bizler bu evreni mekân tutmuş ve evreni köyümüz kabul etmiş sakinleriz. Bir değişkenli fonksiyonlarla değil çok değişkenli fonksiyonlarla ve 360 derecelik bir bakış açısıyla olayları değerlendirdiğimizde, isabet kaydedeceğimiz bir gerçekliktir.

Analitik düşünce yetisi kullanılarak, birikim gerektiren soyut konularla ilgili derinlemesine analizler yapılarak, insanın özünde var olan değerlerin ortaya çıkmasını sağlayarak; olayların ve eşyanın arka planı üzerinde durarak ve özünü kavrayarak, değerlendirmelerde bulunmak akıllı insan olmanın gereğidir.

Empatik ve estetik

Kendimizi muhatabımızın yerine koyarak, onun duygu ve düşüncelerini, tutum ve davranışlarını anlamaya çalışmaktır, empatik yaklaşım… Bu yaklaşım sorunlarımızın çoğunun çözümüne katkı yapar.

Sanat, kültür ve tabiat üzerine yapılan yapıcı düşünce çalışmaları ile zarafet ve güzelliğin ortaya çıkmasını sağlayan önemli bir yaklaşım tarzıdır, estetik yaklaşım… Hayatımızı anlamlandırdığı gibi iç dünyamızı da güzelleştirir. Ruh dünyamıza katma değer katar.

Yaklaşımımız hakikat merkezli bilgiye dayalı olmalıdır. Hakikat merkezli olmayan bir bilgi, zihin taşıdır. Zihin taşı, böbrek taşı gibidir. Atılması gerekir. Atılmazsa, zihinsel obeziteye yol açar. Bilgi vardır, sahibine yüktür; sahibi, o yük altında ezilir. Bilgi vardır, kanat gibidir; sahibini uçurur. Eğer bilgiyi hayattan koparırsanız, yük olur. Eğer bilgiyi hayata bağlarsanız, kanat olur. Bilgi iki kanatlı olmalı. Bir kanatla dünyaya, diğer kanatla da ebedi hayata bağlanmalı.

Tasavvur dünyamızı, hakikat merkezli bilgiyle donattığımız zaman, muhakeme gücümüz artar. Zira muhakeme, zihnin ve aklın tartılması demektir. Muhakeme gücümüz arttığı oranda, zihinsel ve mantıksal yeteneğimiz artar. Bu hayatımıza katma değer katar. Bizi kâmil insan yapar.

Prof. Dr. Şemsettin Dursun/ İrfanDunyamiz.com

Şahsiyet Gelişimi↗

Müslümanca hassasiyetlerle yazılmış kişisel gelişim yazıları okumak için tıklayın.

Adab-ı Muaşeret

Sosyal hayattaki edep ve görgü kurallarına dair yazıları okumak için tıklayın.

Şunlara Gözat

Abdullah bin Mes’ud gerçek bir kahramandı…

Elimizdeki kaynakların bildirdiğine göre Hazreti Dâvûd aleyhis selam, babasının en küçük oğludur ve çobanlık yapmaktadır. …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.