İstişare adabı…

İstişare öncesi istişare konusunun detayları istişareye katılacak kimselere bildirilmeli. İstişare, hakkında konuşulacak konunun bütün detayları önceden bilinmeli ve bilgiler toplantıya katılmadan önce katılımcılara bildirilmelidir. Böylece düşünme zamanı tanınmış olur. Zira isabetli fikir beyanı, isabetli bilgi ile temin edilebilir.

İstişare esnası, istişare çalışması değil, istişare toplantısı olmalıdır. Karar aşamasından önce bütün çalışmalar bitirilmelidir. Bilgi birliği olmadan, fikir birliği olmaz. Fikir birliği olmadan karar birliği olmaz. Karar birliği olmadan da hareket birliği olmaz.

Müzakere edilmeli

Münakaşa değil müzakere yolu izlenmeli. İstişare esnasında münakaşa değil, müzakere, fikir beyanı ve fikrî mütalaa yapılmalıdır. Münakaşa yasaklanmış ama ilmî müzakereler ise övülmüştür. Sırf ihtilaf için fikir serdetmek caiz değildir. Konuya çok yönlü bakmayı temin edecek bir ihtilaf, zenginliktir ve faydalıdır da.

Aykırı fikirler nefisten değil; bilgiden, akıldan ve tecrübeden kaynaklanmalıdır. Herkes kendi aykırı fikrini, kardeşinin aykırı fikrine kurban edebilmelidir. İstişare esnasında bütün teklifler kabul edilir ve listelenir. Fikirlerin serbestçe açıklanması desteklenir.

Fikirler söylenirken, ortaya atılan fikirle ilgili olarak hiçbir yorum ve tenkit yapılmamalı, fikirler sorgulanmamalı, yargılanmamalıdır. Hatta konuya değişik yönlerden bakma teşvik edilmelidir. Bütün fikirler ortaya konuncaya kadar tekliflerin ortaya konması devam etmelidir.

Musamahalı olmalı

İstişareyi idare eden müsamahalı davranmalı. Toplantıda en büyük görev, toplantı başkanına düşmektedir. Başkan, adeta orkestra şefi gibi toplantıyı idare etmeli; gündem maddelerinin dışına çıkıldığı zaman ikaz etmeli, konuşmayanları cesaretlendirmeli, konuyu aşırı uzatanlara kısa tutmasını tavsiye etmeli, toplantının kırıcı tartışmalara dönüşmesini engellemeli, herkese âdil davranmalıdır. Bununla beraber âmir gibi değil, arkadaş gibi hareket etmeye dikkat etmelidir.

İstişarede hür bir ortam olmalıdır. Herkes fikrini korkmadan, utanmadan, çekinmeden ortaya koymalıdır. Aynı zamanda muhatapların fikrini gizlemelerine sebep olacak durumlardan uzak durulmalıdır. Toplantı başkanı veya yetkili şahıslar, mümkün mertebe en son konuşmalıdırlar. Çünkü toplantıya katılanlar orijinal düşünceleri, teklifleri olsa bile, onlara muhalefet etmekten çekinerek fikir beyan etmeyebilirler.

Hiç kimse kendi fikrini kabul ettirmek için ısrar etmemelidir. Fikrini söylemeli, müdafaa ve isbat etmeli, fakat zorlamamalıdır. İstişarede fikri kabul edilmeyenler kırılmak, gücenmek, küsmek, kızmak ve kin gütmek gibi bir tavra gitmemelidirler. Peygamber Efendimiz sallellahu aleyhi ve sellem, Uhud Savaşı öncesi istişâre yapmış, kendi görüşüne muhalif sahabelerin görüşünü kabul etmiştir.

Hazreti Ömer radıyellahu anh da bir meselede kendine itiraz eden kadının sözünü kabul etmiş, kendi görüşünden vazgeçmiştir. Bu olgunluğu istişaredeki her fert gösterebilmeli ve “Ben böyle düşünüyorum, fakat yanlış olabilir” veya “Benim söylediğim yanlış, arkadaşımın söylediği isabetlidir” diyebilmelidir. Önemli olan “benim fikrim” değil, genelin menfaati, yani “bizim menfaatimiz” olmalıdır.

Fikirler tenkit edilmeli

Fikirler tenkit edilirken fikir sahipleri tenkit edilmemeli. Ortaya konulan fikirler tenkit edilirken, şahıs değil, fikir tenkit edilmelidir. Şahsa yönelik tenkit, istişarenin sıhhatini bozar, şeytanın devreye girmesine sebep olabilir. Toplantıda aykırı veya uç fikirler olabilir. Fakat bu fikirleri dile getirenler -genel prensiplere aykırı olmamak şartıyla- fikirlerinden dolayı yargılanmamalıdır.

Her fikir toplantıda bir zenginlik olarak değerlendirilmelidir. İstişarede bir fikir çok güzel olabilir. Fakat fikrin güzelliğinden ziyade uygulanabilir olması daha mühimdir. Bir fikrin mümkün olması ayrı, uygulanabilir olması ayrıdır. Bazı şahıslar çok iyimserdirler ve her şeyin iyi tarafını görürler. Bazıları da tam tersine karamsardırlar ve her şeyin kötü tarafını görürler.

Gerçekçi olunmalı

Alınacak ideal ile realite dengesi imkân nispetinde gözetilmeli. Bir karar alınacağı zaman, istişaredeki şahıslar renklerin tamamını görmeye çalışmalıdırlar. Ne yalnızca tozpembe tablolar çizmeli ve görmeli, ne de karamsar olunmalıdır. Alınacak kararın muhtemel neticelerinin iyi, kötü bütün yönleri masaya yatırılmalı, gerçekçi ve dengeli olunmalıdır.

Tozpembe tablo hoşumuza gidebilir veya karamsar tablolar bizi rahatsız edebilir, fakat önemli olan bizim bir şeyden hoşlanmamız veya rahatsız olmamız değildir. Önemli olan, gerçekçi bir bakış açısıyla renkler arasındaki azlığı/çokluğu ve dengeyi doğru bir şekilde görebilmek ve bunun neticesinde de sağlıklı bir çözüm ortaya koyabilmektir.

İstişare adabına son derece dikkat edilmeli. İstişâre, isabetli görüşü bulmak için en mühim yoldur. Fakat bazı durumlar istişareyi istişâre olmaktan çıkarır. Kendi görüşünü çok beğenen şahıslar, bazen istişâre kurallarını çiğneyerek ısrarla görüşünü gruba kabul ettirmeye çalışır. Kendi fikrine muhalif görüşleri dinlemez, dinlese de onları sudan bahanelerle reddederler.

Hatta bazen kendi fikrine muhalif olanlara kızar, tahkir eder karşıyı cahillikle suçlarlar. Fikri kabul edilmediği zaman gücenir, fikri kabul edilince de bir zafer kazanmış gibi olurlar. Eğer istişarede bu şahısların fikri onların ısrarına binaen kerhen kabul edilirse, bütün sorumluluk ve vebal bu şahıslara âit olur.

Bu tür istişarelerin sonunda menfî durumlar ortaya çıktığı zaman “Ne yapalım istişâreden bu karar çıkmıştı” diyerek, suçu istişareye nisbet etmek doğru değildir. Bir şahıs, kendi fikrinin isabetli olduğuna inanabilir. Bu bir eksiklik değildir. Fakat hata etmesi de her zaman mümkündür.

Bu yüzden “Her zaman hata edebilirim” düşüncesi göz önünde bulundurulmalı ve “Çoğunluk iştirak etmediği takdirde, benim ısrarımla bu fikir kabul edilirse ben vebal altında kalırım” endişesiyle hareket edilmelidir. Her şahıs fikrini ortaya koymalı, savunmalı, izah etmeli, fakat kararı çoğunluğa bırakmalıdır.

İbrahim Cücük/ İrfanDunyamiz.com

Adab-ı Muaşeret

Sosyal hayattaki edep ve görgü kurallarına dair yazılar okumak için tıklayın.

Şahsiyet Gelişimi↗

Müslümanca hassasiyetlerle yazılmış kişisel gelişim yazıları okumak için tıklayın.

Şunlara Gözat

Ahmet M Ziylan’dan İki Çift Söz Yeter

Çocukken dedelerimiz ve ninelerimiz bize bazı hikâyeler anlatırlardı. Çok güzel ve tesirli mesajları olurdu bu …

Hafız Halil Necati Coşan Efendi

Halil Necati Efendi, 1906 yılında (Rûmî 1322) Ahmetçe Köyü’nde doğdu. Babası Molla Mehmed’dir. Ailenin ikinci …

Çocuklar M. Yaşar Kandemir okumalı…

Bir müddettir seçmeli ders olarak okutulan “Siyer-i Nebi” yani “Peygamberimizin Hayatı” dersi, geleceğimiz ve yeni …

Egosistemden ekosisteme kanatlanmak…

İnsanlık bir tevazu devrimini, bir merhamet devrimini beklemektedir. Zira tevazu insanlar arasında köprüler kurarak dayanışmayı …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.