Yüce Kitabımız, Allah dostlarından bahsettiği bir ayette: “Dikkat edin, Allah dostlarına korku yok ve onlar asla mahzun da olmazlar.” (Yunus Suresi, 62) buyurur. Yani Allah’a yakın olanlar, gelecekten dolayı kaygı, geçmişten dolayı keder duymayacaklardır. Allah’a dost olabilmek emek ister, fedakârlık ister, gayret ister.
Bütün peygamberler, insanlığa istikâmet vermek, insanca, Müslümanca duruşu öğretmek ve örneklemek için gelmişlerdir. Onların ümmetlerinden bu amacı tutturanlar kutlu peygamberlerin mesajını uzun soluklu hâle getirmişlerdir.
Çağdaş sahabe
Bütün peygamberlerin ümmetlerine örnek olan hayatlarına “sünnet” adı verilir. Sünnetin ihyası, peygamberin mesajının ve örnek hayat tarzının canlı tutulması ve aktarılması demektir. Bizim sahabeye duyduğumuz muhabbet de esasen buradan kaynaklanmaktadır. Çünkü onlar peygamberden aldıkları nefesin, istikametin ve örnek hayat tarzının taşıyıcılarıdır.
Sahabe tarihe mal olmuş ancak tarihte kalmamış insanlardır. İstikametleriyle, kerametleriyle kıyamete kadar yaşayacaklardır. Zira her birinin etkilediği Müslüman onun ömrünü uzatmakta ve etkisini artırmaktadır. Peygamber Efendimiz sallellahu aleyhi ve sellem’den nakledilen “Ashabım yıldızlar gibidir hangisine uyarsanız sizi doğruya götürür” sözü de tam bu noktada anlamını bulmaktadır.
Sahabe kıvamında örnek hayat yaşandığı sürece, yani çağdaş sahabeler var olmaya devam ettikçe asr-ı saadetin kokusu, neşvesi ve neşesi ümmet arasından hiç eksilmeyecektir. Hayatın saptırıcıları karşısında savrulan insanlık için çağdaş sahabeler adeta pusula görevi görecek, bozulan istikametleri düzeltecek, kokuşan gönülleri tamir edecek ve kalplere yeniden istikamet tohumları ekecektir.
Böylece her çağdaş sahabe ve istikamet eri, asr-ı saadetin gönülleri fetheden, hakka ve hakikate açan, manevi hastalıklara iksir olan peygamber nefesini yeniden insanlığa taşıyarak “ve’l-ba’sû ba’de’lmevt”i yani öldükten sonra dirilmeyi yeniden yaşatacaktır.
Kalabalıkların çıkmaz sokaklara saptığı bir anda makas gibi kollarını açarak gür bir nida ile “Nereye gidiyorsunuz!” diye haykıracak ve onlara yolun doğrusunu gösterecektir. Dünyadan çekip gittiklerinde de insanlığın dudağında tatlı bir lezzet, gönlünde kavurucu bir hasret ve sonsuz bir özlem bırakacaktır. Onları tanıyan, ışığı onlarda gören ve istikameti onlardan öğrenenler bu kutlu insanları hiç unutmayacak ve onları anmayı bir kadirşinaslık, insanlık ve Müslümanlık borcu sayacaklardır.
Hazreti Ebu Bekir’i, Hazreti Ömer’i, Hazreti Osman’ı, Hazreti Ali’yi, Hazreti Hüseyin’i, Hazreti Bilal’i, Hazreti Enes’i, Hazreti Muaz bin Cebel’i, Hazreti İbn Mesud’u, Hazreti Selman’ı, Hazreti Ebu Zer’i, Hazreti Ömer bin Abdülaziz’i, Hazreti Hasanu’l-Basri’yi unutmadığı gibi onları da unutmayacak, onlara olan minnet ve şükran borcunu eda etmeye çalışacaktır.
Mümtaz bir insan
İşte anmaya çalıştığımız rahmetli Kemal Temel Hoca da çağdaş sahabe kıvamında bir Müslüman, mümtaz bir insan, samimi bir gönül adamı ve kelimenin tam anlamıyla bir istikamet eridir. Eğer kerâmet Allah’ın mü’mine olan özel ikramının adıysa her mü’minin bir kerameti vardır. Ancak keramet istikamet oranındadır. Yani mü’minin istikameti ne kadarsa kerameti, Allah’tan alacağı özel tahsisat da o kadar olacaktır.
Kemal Bey’i örnek hayatı, dürüst, samimi, cesur, tutarlı, kararlı duruşuyla günahlardan uzak duran hassasiyeti, bütün maaşını öğrenciye bağışlayacak kadar cömertliği, kendini Allah’a hizmet yolundaki adamışlığı, içten dostluğu ile anılmaya değer kılmıştır. O, imam hatip ve ilahiyat camiasının yüz akı olabilmeyi başarmış, kısa sayılabilecek hayatına istikamet, dürüstlük, ibadet, Allah ve peygamber aşkı, hizmet, iyilik, kişilik ve şuurlu bir yaşama biçiminden başka bir şey katmamıştır.
Bu yüzden onu tanıyan, onunla sohbet eden, yolu kesişen, sınıf ve mesai arkadaşı olan istisnasız herkes ona olan hayranlığını dile getirirken “Biz onun gibisini görmedik,” demekte asla tereddüt etmemiştir. Bu ifade ve “hüsn-i şehadet” ancak peygamberler ve onların mesajını içselleştirip hayat tarzı hâline getirebilen sahabeleri hakkında söylenmiştir.
Vakarlı ve mütevazı
İşte Kemal Bey, değerlerimizin örselendiği, istikametimizin hırpalandığı, kardeşliklerimizin özgül ağırlığının hafiflediği, samimiyetlerin safiyetine iki yüzlülük suyu, gösteriş tozu ve baldıran biberi bulaştığı bu çağda bunu başarabilmiş ender insanlardan biri olabilmiştir. O, hayatı boyunca gerektiğinde incinmiş ama kimseyi incitmemiştir. İmanından Temel, istikametinden ise Kemal alarak adını ve soyadını anlamlı bir bütün hâline getirebilme bahtiyarlığına erebilmiştir.
Allah için sevmek, Allah için buğzetmek, yaptığını Allah için yapmak, malayaniden uzak durmak, zikirle taze kalmak, incitmemek, vakarlı ve mütevazi olmak, devamlı Salih amel peşinde koşmak onun en önemli özellikleri arasında sayılmaktadır. Aslında onun hayatında Kur’an ve sünnetin bir müminde olmasını istediği her şey var, olmaması gereken hemen her şey de yok gibidir. O, örnek hayatıyla şairin şu mısralarında anlattığı mazmunu yakalamıştır:
Şair der inci tenden
İncinme incitenden
Kemalde noksan imiş
İncinen incitenden
Şahsen ben, Kemal Bey’i tanıyıp duyup ondan etkilenmeyen kimseye rastlamadım. Aynı zamanda onun hakkında olumsuz yorum yapan kimseyi de görmedim. Arkadaşlık ilişkilerinde samimi, fedakâr, dürüst, kibar ve kişiliği ile herkeste tatlı hatıralar bırakan Kemal Temel, hayatını örnek nesil yetiştirmeye adamış bir dava adamıdır.
Dünyaya aldanmadı
O, dünyaya geçici olarak bakabilme, onun aldatıcı nimetlerinden geçebilme, alternatifler içerisinden Allah’a yakınlaştıran amelleri seçebilme ve bu dünyadan herkesin sevgisini kazanarak göçebilme becerisini gösteren âbid, zâhid ve hakikaten şâhit, muvahhit bir Müslüman ve gönül eridir. O, dünyaya doymuştur fakat onu tanıyanlar ona asla doymamışlardır. Genç yaşta vefat ettiğinde arkasında sadece kederli ailesini değil, onu tanıyan herkesi boynu bükük, mahzun, hasret ve hayran bırakarak aramızdan ayrılmıştır.
Onu yakından tanıyanlar, sahabenin masal kahramanı olmadığını, peygamberin sünnetine uygun hayat yaşamanın tarihte kalmadığını, imanını salih amelle süsleyebilen, kendini dünyaya kaptırmayan, silkinip kendine gelen, bilinci, takvayı, samimiyeti, hasbiliği, Allah adına derdi ve sancıyı kuşanan, dava şuuru taşıyan, hizmet aşkına mazhar olan her müminin kendi asrının sahabesi olabileceğini bir kez daha görmüştür. Onunla yaşayanlar sahabeyi gören en son gözler gibi olmuşlardır. Onun tutarlı, kararlı ve örnek kişiliği karşısında hayranlıklarını gizleyememişlerdir.
Tıpkı Peygamber Efendimiz’in sahabesine anlattığı gibi almayı değil vermeyi, incitmeyi değil incinmeyi, nimeti değil külfeti, tenezzülü değil tok gözlülüğü, doymazlığı değil kanaati, aymazlığı değil nezaketi, adam satmayı değil vefayı, hıyaneti değil emaneti benliğinde bir süs gibi taşıyan Kemal Temel, “İşte hayat böyle yaşanır” diyerek bu dünya çilesini bitirip maşukuna kavuşmuş bir âşık, vuslatını tamamlamış yorgun bir yolcu, ideali uğruna her şeyini feda etmiş bir dava adamı olarak tanınmış ve tanınmaya da devam edecektir.
Biz de onu anarak istikametinden nasiplenmek, onun kadar olamasak da onun gibi olmak, onun yaşadığı gibi yaşamak, onun tattığından tatmak ve onun gibi ölmek ve anılmak istiyoruz.
Not: Bu yazı Sultanbeyli Belediyesi tarafından yayınlanan Bir Kemal Yolculuğu Kemal Temel adlı kitaptan iktibas edilmiştir. Yazıdaki başlıklar sitemize aittir.
Prof. Dr. Abdullah Kahraman
İrfanDunyamiz.com
Gönül Dünyamız ↗
Gönül insanlarına dair bam telinize dokunacak yazılar okumak için tıklayın.
İrfan Mektebi ↗
Sevdirici, müjdeleyici üslupla yazılmış hayata dair yazılar okumak için tıklayın.
Maşallah İrfandünyamız kaliteli yazılarıyla faydalı olmaya devam ediyor. Allah razı olsun.
Kemal Hocamıza Allah rahmet eylesin. Mekanı Cennet, makamı âli olsun. Güzel bir Müslümanı tanımaya vesile olduğu için hem editöre hem de yazara teşekkür ederim. Cenâb-ı Hak’tan, Merhum Kemal bey gibilerin sayısını ve etkilerini artırmasını dilerim.