Mehmet Gürgür hoca binlerce hafız yetiştirdi

Mehmet Gürgür Hocefendi  2 Mart 1937 yılında Dumlu Nahiyesine bağlı Akdağ köyünde dünyaya gelir. 1945 yılında henüz 8 yaşında babası İbrahim Hocaefendi’nin yanında hafızlığını bitirir.

İbrahim Hocaefendi tarafından Tashih-i Huruf dersi okumak üzere İstanbul Beyazıt Camii imamı, Reisü-l Kurra olan, Abdurrahman Gürses Hocaefendi’ye gönderilir. Abdürrahman Gürses Hocaefendi’den İstanbul tariki üzerine derslere 1953 yılında başlar ve bu dersleri 1955 yılında icazetini alarak bitirir.

Sonra Mısır tarihi üzerine ders veren İstanbul uleması arasında meşhur Ayağı Kesik İsmail Efendi olarak bilinen İsmail Bayram Hocaefendi’nin talebesi olur.  1960 yılında Mısır tariki üzerine Hocaefendi’den icazet alır.

1960 yılında Erzurum’a döner. Caferiye Cami’nde imam hatip olarak göreve başlar. 1982 yılında Erzurum Lalapaşa Camii imam hatibi olarak resmi görevine devam eder. 2002 yılında Lala Paşa Camii’nden emekli olur. Lala Paşa Camii imam hatibi iken de aralıksız bir şekilde Caferiye Camii’ndeki mütevazı medresesinde hafız yetiştirmeye devam eder.

1960 yılından bugüne yarım asrı aşkın bir süre Caferiye Kur’an Kursu’nda aralıksız talebe yetiştirir.  Hocamız bugün İmam Hatip, Müezzin-Kayyım, Müftü, Kur’an Kursu öğretmeni, İmam Hatip Lisesi meslek dersi öğretmeni, İlahiyat Fakültesi hocaları başta olmak üzere mübalağasız binlerce hafız yetiştirmiştir. Hocamız Erzurum ekolü olarak bilinen ekolün kurucusu sayılır.

Mehmet Gürgür Hocaefendi, Caferiye Camii’nde göreve başlayınca Kur’an ilmini yeni nesillere aktarma adına çalışmalara başlar. Camii’nin yanında kullanılmayan odanın paslanmış eski kilidini kırarak çalışmalara başlar. Açtığı odada taş ve toprak yığınları ile karşılaşır. Tonlarca toprak tahliye eder. Oraya sığınıp ölen kedi köpeklerin kemiklerinden de epeyce temizler.

İçini burkan asıl hadise ise toprak yığınlarının altında onlarca el yazması Kur’an-ı Kerim bulunmasıdır. Kur’an-ı Kerimleri büyük bir hassasiyetle çıkarır. Bazılarının üzerinde ait oldukları camiler yazılıdır. Onları yerlerine iade eder. Kalanları camide muhafaza altına alır.

Parasızlıktan ve çevresini bu işe inandıramadığından kendisi tek başına çalışır. Toprak kaplı zemine ulaşınca çok sevinir ama yere serecek bir hasır bulamaz. Korkusundan kimse medreseye yardım edemez.

Hayırseverlerden biri gece en ucuzlarından 3 adet hasırı medreseye atar. Hayırlı işlerin muzır manileri çok olur derler. Hocaefendi’ye en büyük engeli diğer meslektaşı çıkarır. Cemaatin aklını karıştırır. Bunlar tehlikeli işler deyip vazgeçirmeye çalışır. Vazgeçiremeyince  Hocaefendi’ye cemaat üzerinden baskı kurar. Bunda da muvaffak olamaz.

Mehmet Gürgür Hocaefendi çok daraldığı o günlerde Bakırcı Muharrem’in kendisine çok destek olduğunu söyler. En büyük desteğin ise çocuğunu bu medreseye göndermeye korkanlara karşılık onun oğlu Osman’ı getirip medreseye kaydettirmesi olur.  Böylece Osman Taşçıoğlu sonradan binlercesi yetişecek olan talebelerin ilki olur.

Vazife hayatı boyunca binlerce hafız yetiştiren hocamız ilk talabelerini asla unutmaz. İlk hafızları İmam Hatip’ten Bahattin Kara, Osman Taşçıoğlu ve Şevket hocalara ayrı bir muhabbet duyar ve onları unutamaz. En hızlı hafızlık yapan talebesi Abdülkadir Özcan şu an Almanya’da imamlık yapıyor. Kursa başlayan her talabesini defter tutarak takip eden Mehmet Gürgür Hocaefendi en kısa defteri Abdülkadir Özcan için tuttuğunu ve onun 6 ayda hafız olduğunu ifade ediyor.

Mehmet Gürgür Hocaefendi unutamadığı bir hadiseyi de şöyle anlatır: “40 sene evvel ihtiyar bir adam geldi. 65-70 yaşlarında idi. Bana; “Hocam ben hafız olmak istiyorum” dedi. Çok şaşırdım. “Sen yaşını başını almışsın, nasıl hafız olacaksın?” dedim. Bana; “Bu seni ilgilendirmez. Bana bir yer göster yeter” dedi. Hasırını ve yatağını beraberinde getirmişti. Çok ısrar edince kıramadım. Sonucunu merak ettiğim bir serüvene başladım. Getirdiği hasırın üzerine yatarak 7-8 ay boyunca burada kaldı. Her cüzden beşer sayfa ezberleyerek Kuran-ı Kerimi kısa sayılabilecek bir sürede hıfzetti. Dışarıya pek çıkmaz çok büyük bir gayret sarf ederdi.

Hafızlığını bitirmesine en az onun kadar bende çok sevinmiştim.  Bir gün çamaşır yıkatmak üzere izin aldı. Daha önce hiç yapmadığı kadar 2-3 gün hiç gelmedi. Çok merak ettim. Civarda pek tanıdığı olmayan ihtiyarı sağa, sola sordurdum. Medreseden ayrıldıktan bir gün son vefat ettiğini söylediler. Çok üzülmüştüm ama hafız olarak vefat ettiğinden dolayı o ihtiyar adına da çok sevinmiştim. Hafızlık yapmanın yaşı olmadığını insanın isterse bunu kolayca başarabileceğini yaşı benden büyük o talebem bana öğretmişti.”

Dönemin Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Hasan Kamil Yılmaz Hoca “1001 hatim” töreni için geldiği Erzurum’da Hocaefendi’yi ziyaret eder. Hocam kaç çocuk okutuyorsunuz? sorusuna “Talebe sayısını söylerseniz, sayı azalır” der.

Emekliliği olmayan bu meslekte hocamız halen sabah namazlarından sonra hemen medresesine  koşar ve günü orda geçirir. Gelince ilk çayı koyar. Çocukların kahvaltılarını yıllardır olduğu gibi O hazırlar. Onlarla kahvaltı yaptıktan sonra derse geçer. Ders öğle namazına kadar sürer.

Kuranı Kerim’e yeni başlayanından tutun da hafızlık yapana, onlarca talebeye ders vermektedir. Talebeler öğle yemeklerini de medresede yerler. İkindiye kadar süren dersler İkindi namazından sonra son bulur. Medrese bir iki yıl önce Kuran Kursuna çevirip resmileştirdikten sonra oraya bir görevli verilir.

Hocamız görevi boyunca haftalık bir günlük imam izni dâhil hiç izin kullanmadığı gibi emekliliğini de görevli personel olmasına rağmen, vazifedeki bir personelin kat be kat daha fazlası gayret göstererek yeni nesil hocalara örnek olur.

Hocalıkta bir ömür geçiren Mehmet Gürgür Hocaefendi arkasında kitaplara sığmayacak dolulukta bir hayat bırakmıştır. Allah celle celalüh hayatını örnek almayı hepimize nasip etsin..

İrfanDunyamiz.com

Gönül Dünyamız ↗

Gönül insanlarına dair bam telinize dokunacak yazılar okumak için tıklayın.

İrfan Mektebi ↗

Sevdirici, müjdeleyici üslupla yazılmış hayata dair yazılar okumak için tıklayın.

Şunlara Gözat

Abdullah bin Mes’ud gerçek bir kahramandı…

Elimizdeki kaynakların bildirdiğine göre Hazreti Dâvûd aleyhis selam, babasının en küçük oğludur ve çobanlık yapmaktadır. …

Bir yorum

  1. Allah Teâlâ rahmet eylesin mekanı cennet olsun inşallah.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.