Saatçi Osman Efendi Medine’ye doyamazdı…

Konya’nın meşhur hafızlarından Hayra Hizmet Vakfı kurucusu merhum Hasan Hüseyin Varol hocamızın hatıralarını rahmete ve Fatihalara vesile olması niyeti ile yayınlamaya devam ediyoruz.

Sene 1976… Otostopla ilk hacca gittiğim yıl… Son derece maceralı bir yolculuk olmuştu. Rahmetli eşim benden önce kardeşleriyle gitmişti. Onları orada buldum. Ve bir hafta orada kaldım. Kayın biraderim Hilmi Atçeken orada bana mihmandarlık yapmıştı. Medine-i Münevvere‘de hiçbir imar çalışması yoktu o dönemde. Eski yapı evlerde kalıyorduk.

Yolumuzun üstünde bir hafız kursu vardı. Merak ettim, bir gün içeri girdim. 10 ile 13 yaş arasında gençlerden kalabalık bir sınıf vardı. Talebeler bağdaş kurup yere oturmuşlar. Önlerinde Kur’an koyacak rahle falan yok. Gerektiğinde Kur’an-ı Kerim’i yere koyabiliyorlardı. Bu durum bizim hiç alışık olmadığımız bir durumdu.

Hocaları ile tanıştım. Genç, siyah sakallı tıknaz, güzel bir Pakistanlı zât. Önünde 10 tane hafız var onları dinliyordu. Fakat bizim yaptığımız gibi değil. Hepsi aynı cüzü okuyorlar. Baştan birisini okutuyor, biraz gittikten sonra bir başkasını okutuyor. Bu usülle hepsini kısa zamanda kontrol etmiş oluyor. Hocadan bir aşır rica ettim, okudu. Maşaallah çok güzel okuyor. Neyse ki onlar da benden okumamı istemediler. İzin alıp çıktım.

Bir ziyaret

Arkadaşlardan rahmetli, Kenanzade İbrahim, Halil Onüçyıldız, rahmetli Azmi Acar ve kayın birader Hilmi. “Aslen Konya’lı olan Saatçi Osman Efendi‘yi bir ziyaret edelim” dediler. Bendeniz 1949 senesinde hafızlığımı yeni bitirmiştim. Kapu Camii‘nde öğle namazından önce mukabele okurdum. Hacı Veyis Camii‘nin cemaatinden birisi beni götürdü, o camide bana bir mevlid okuttu. Kürsüye oturduğumda ancak başım görünüyordu. 15 yaşındaydım. İlk mevlidimdi. Babam’la beraber gitmiştik.

Beni o gün götürüp mevlid okutan o adamı tanımıyordum. Aradan uzun bir zaman geçmişti. Meğer o adam da oradaymış. O da hacca gelmiş. Orada tekrar tanıştık. Osman Efendi‘yi ziyaret edeceğimizi o adam da duydu. “Ben de gitmek isterim” deyince; “Tamam haydi gidelim” dedik ve yürüdük.

Saatçi Osman Efendi aslen Konya’lıdır. Bazı sebeplerle Konya’dan gitmişler ve Medine-i Münevvere’de ikamet ediyorlardı. Gerçekten büyük bir alim zâtmış. Dört mezhebe göre de fetva verebilirmiş. Suûd ülkesinin her tarafında şânı, şöhreti olan bir zâtmış. Biz bunları sonradan ve orada öğreniyoruz.

Medine’den çıkmamış

Osman Efendi birkaç hac yapmış ve bir daha Medine’den dışarıya çıkmamış. “Belki Medine’nin dışında ölürüm de başka bir yere defnedilirim, Rasûllullah’tan uzak kalırım” korkusuyla hiçbir yere gitmezmiş…

Onun bu düşüncesini, ondaki bu inceliği bilmeyen bizim Konyalılardan birisi demiş ki; “Hocam! Sen Taif’e gittin mi?” “Hayır, gitmedim” “Hocam, inşaallah sizi Taif’e götürüp gezdirmek ve göstermek isterim” demiş. Hoca Medine’den ayrılmayı hiç düşünmediği için bir bahane bulmanın yollarını arıyormuş.

O sırada adam; “Hocam, hani Konya’nın Meram bağları, bahçeleri var ya!..” “Eee… Evet…” “İşte Taif ona benziyor” demiş. Hoca hemen taşı gediğine koymuş. “Tamam tamam, ben Meram’ı da Meram bağlarını da biliyorum. Onun için Taif’e gitmeme gerek yok, sen zahmet etme” deyivermiş. Adamın yapacağı bir şey kalmamış. Osman Efendi hem latife yapıyordu hem de çok hazır cevaplar veriyordu. Daha başka menkıbeleri de var.

Tebrik etti

Biz Hazret’in evine geldik. Bizi içeriye aldılar. Daha başkaları da geldi. Sonra Hocaefendi teşrif ettiler. Hepimiz ayağa kalkmak istedik, fakat müsaade etmedi. Yerine oturdu. Hoş beşten sonra; “Biriniz Kur’an okusun sohbete başlayalım” buyurdular.

Oradakilerin hepsi bana baktılar. “Hocamız okusun” dediler. Bendeniz o yıllarda Sultan Selim Camii’nde görevliydim. Osman Efendi Hazretlerine baktım. “Oku hafız, nereden okursan oku” dediler. Eûzû besmeleyi çektim. Hûcûrât Sûresi’nin başından sekiz ayet okudum ve “Sadakallahû’l azim” dedim.

Sordular “Hafız, nerelisin?” “Konyalıyım, efendim” “Kimde okudun?” “Sultan Selim Camii’nin imamı hafız Şükrü Efendi’de okudum, efendim.” “Ben Şükrü Efendi’yi bilirim, ama sen farklı okuyorsun, maşaallah. Benim buraya dünyanın her tarafından hafızlar gelir, onları okuturum. Lâkin senin okuyuşun onlardan çok farklı. Tebrik ederim” dediler.

Sonra benim okuduğum ayetlerin bir bir manasını vererek sohbet ettiler. Yatsı ezanı başlamak üzereyken sohbet bitti ve oradan ayrıldık. Allah rahmet eylesin…

(Not Bu yazı merhum Hafız Hasan Hüseyin Varol Hocamızın “Yaşadıklarım ve Gördüklerim” adlı Hatırat kitabından kısaltılarak derlenmiştir. Başlıklar sitemize aittir. Geçmişlerimiz için Fatihalara ve dualara vesile olması niyazı ile.)

Hasan Hüseyin Varol/ İrfanDunyamiz.com

İLGİLİ YAZILAR

Gönül Dünyamız ↗

Gönül insanlarına dair bam telinize dokunacak yazılar okumak için tıklayın.

İrfan Mektebi ↗

Sevdirici, müjdeleyici üslupla yazılmış hayata dair yazılar okumak için tıklayın.

Şunlara Gözat

Denizde ne varsa kıyıya o vurur…

Kelimeler lisanımızdan dökülürken onların ne olduğunu bilmek görevimizdir. Kelime’nin de kökeni “Kelim” aslında “cerh/ tesir” …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.