Sivas’ta buram buram Anadolu irfanı kokuyor…

Zaman zaman yazarlar, hocalar, sanatçılar bir vesile ile Anadolu’nun çeşitli yerlerini ziyaret ederler. Kimisi konser için gelir, kimisi vaaz ve nasihat için, kimisi konferans verir. Gelenler genellikle memnun olur. Çünkü Anadolu insanının sıcaklığı, samimiyeti, hoş sohbet oluşu ve cömertliği herkesi etkiler. Gelen bir daha gelmek ister.

Yiğidolar diyarı güzel şehir Sivas da işte tam böyle bir yer. Sivaslı kardeşlerimizle bir gönül bağımız oldu. 2025’in bu son günlerinde üçüncü defa Sivas’ta program yapmak nasip oldu. Her gittiğimde yeni yeni simalarla, değerli kardeşlerimle tanıştım. Şimdi birisinden bahsetsek, diğerini gücendirmiş oluruz, onun için isimlerden bahsetmeyeceğim.

Cuma sabahı

Bu defa cuma sabahıydı Sivas’a ulaştığımızda. Bir kardeşimiz bizi havaalanından gelip aldı. “Siz yorgunsunuz, kahvaltı yapalım, sonra biraz istirahat edin” dedi. Gerçekten de istirahate ihtiyacımız vardı. Sağ olsunlar, güzel bir misafirhane yaptırmışlar, orada bir iki saat kadar istirahat ettik.

Sonra cuma namazı için Yukarı Tekke civarındaki Ayyıldız Camii’ne gittik. Oranın imamı ile daha önceden tanışmıştık. Hocamız çok değerli bir insan, güzel Kur’an okuyor. Cuma namazını orada eda ettik. Akşam olunca da imam arkadaşımızın evinde sohbet yaptık. Komşulardan, tanıdıklarından, çeşitli yerden arkadaşlar geldi.

Her nerede sohbet yaparsanız yapın evde yapılan sohbetin tadı bir başka oluyor. Çünkü evde daha samimi bir hava oluşuyor. Gittiğimiz sitede 56 daire varmış. Düşünün o insanlarla bağ kurulsa, çok güzel çalışmalar yapılabilir. Orada görüştüğümüz insanlarla çok güzel muhabbetimiz oldu. İnşallah bu tür sohbetler mutad olarak orada devam eder.

Bu ev sohbetleri bana neyi hatırlattı biliyor musunuz? Seksenli doksanlı yıllarda, evlerde daha çok sohbet olurdu. Mahalleli, akrabalar, gençler, çocuklar bu vesile ile zaman zaman bir araya gelirdi. O günleri bilenler, bu sohbetlerin tadını unutamazlar. Sonra ne olduysa, ev sohbetleri azaldıkça azaldı.

Anadolu irfanı

Ertesi gün İGMG binasında tertip edilen kahvaltıya katıldık. Her kesimden insanlar vardı. Siyasilerden, ticaret erbabına, yıllarca İslam’a hizmet eden tecrübeli abilerden genç kardeşlerimize kadar bir çok farklı kesim kahvaltıya iştirak etmişti. İnanın böyle kahvaltılı toplantılarda, insanın gözü gönlü açılıyor. Bu kahvaltıları düzenleyen kardeşlerimizden Allah Teâlâ ebeden razı olsun.

Böyle münevver insanlar içerisinde, söz en son bana düşerdi, fakat biz misafir olduğumuz için onlarla da kısa bir sohbetimiz oldu. Öğlende ve ikindide esnaf ziyareti yaptık, koşturmaca dolu bir gün geçirdik. Özel ziyaretler insanların arasındaki samimiyeti daha çok arttırıyor. Ev sohbetinin yeri ayrı, toplu kahvaltının yeri ayrı, esnaf ziyaretinin yeri ayrı.

Her nereye gittiysek Sivas’ta buram buram Anadolu irfanı kokuyor. Elhamdülillah, her ne kadar sosyal medyayla, internetle, başka şeylerle insanların kültürleri üzerinde oyunlar oynansa da temeli güçlü olan insanların yine güler yüzlü, cömert olduklarını, gönüllerinde Allah sevgisi taşıdıklarını hallerinden anlıyorsunuz.

Yağmur bereketi

Asıl programımız cumartesi akşamı oldu. Uzak yakın demeden, yağan yağmura rağmen bir çok kardeşimiz geldi. Hanımlar, erkekler, gençler sağ olsunlar ilgiyle dinlediler. Şu insanlara bakıyorum da ne güzel simalar, ilme, İslam’a yönelmiş ihlaslı Müslümanlar. Bu güzel insanlara bir şeyler anlattığınız zaman mutlaka, bakışlarındaki samimiyet ile anlattığınızın karşılığını alıyorsunuz.

Orada mutluluk üzerine konuştuk. Yıllar önce aynı konu üzerinde yine çalışmalar yapmıştık. Mutluluk, sıhhat, emniyet, hürriyet, insana insanca değer vermek diye başlıklar altında dilimizin döndüğü kadar bir şeyler anlattık. Sıhhat Allah’ın insanlara vermiş olduğu en büyük servet… Sıhhatiniz olmasa dünyanın tadı tuzu kalmıyor. Bunları tefekkür ettik.

Bazen de elinizde olmadan doğuştan veya sonradan engelli oluyorsunuz. Fakat engelli olmak asla kulluğa engel değildir kardeşlerim. Böyle hallerde imanlı insan isyan etmez, o haliyle yine elinden geldiğini yapmaya çalışır. Engelli olup da Allah için gayret sarf eden birçok kardeşlerimiz var. Onlardan birisini misal olarak anlattım.

Gülseren bacı

Gülseren Gümüş bacımız Avrupa’da yaşayan doğuştan engelli bir kardeşimiz olmasına rağmen dernek kurmuş, çeşitli faaliyetlerde bulunmuş, hiçbir zaman hizmetten geri durmamış. İslam’a, insanlığa hizmet etmiş, sosyal yardımlaşmaya katkı sunmuş. “Bunları nasıl yapıyorsun?” diyen birisine; “Sağlam olan üç parmağımın hesabını nasıl vereceğimi düşünüyorum” demiş.

Gülseren bacımız bir defasında İstanbul’a gelmiş, bir salonda kadınlara mahsus bir program düzenlemiş. Konuşmaya başlamadan önce; “Lütfen ayağa kalkar mısınız?” demiş. Salonda bulunan tüm kadınlar ayağa kalkmışlar. Sonra onlara şöyle demiş: “Ben hiç ömrümde ayağa kalkmadım, onun için sizleri kaldırdım. Sıhhatin ne kadar önemli bir nimet olduğunu düşünmenizi istiyorum.”

Gülseren bacının hikayesi beni çok etkiledi. Almanya’ya gittiğimde onunla görüşmek istedim. fakat ne yazık ki görüşemedim. Üç ay önce 39 yaşında vefat ettiğini söylediler. Tabi onunla ilgili çok güzel şeyler anlattılar. Yedi gün sonra kardeşi onu rüyasında görmüş. Gülseren bacının kardeşi ile birlikte çalışan bir arkadaş o rüyayı şöyle anlattı:

Gülseren bacı elinde bir deste gülle ayakta bekliyormuş. Kardeşi, ablasını ayakta görünce sevinmiş. “Ablacığım niçin bekliyorsun?” diye sormuş. Ablası da şöyle demiş: “Biraz sonra Resulullah sallellahu aleyhi ve sellem gelecek, bu gülleri ona vereceğim.” Ne güzel bir rüya değil mi kardeşlerim. Burada özürlü sandığımız kişiler orada özürlü değil aslında.

Nimete şükür

Bugün bir çok insan; “Para olmadan hayat olmaz” diyor. Ben de diyorum ki nefes olmadan hayat olmaz. Bu nefesleri bize kim verdi? Evet para da Allah’ın bir nimetidir ancak kalbinize girince şeklimizi değiştiriyor. Duruşumuzu, bakışımızı değiştiriyor. Ölçüyü bilerek veya ölçülere uyarak para kazanmak çok güzel bir şey. Onun şükrünü eda edebilmek daha da güzel bir şey.

Maalesef dünyevileşen insanlar değeri en çok paraya veriyorlar. Taşlara, topraklara yani arsalara, binalara, evlere arabalara veriyorlar. Zaman o kadar değişti ki insanların gözünde arabalar, evler çok büyüdü, analar, babalar, kardeşler küçüldü. Eşler sevgisizlikle perişan edilirken, yavrular ise ihmal edildi. Dünyevileşmenin faturası pek ağır oldu.

Biz neden böyle olduk? Birbirimize değer vermeyi neden unuttuk. Değer verme deyince Sivaslı kardeşlerimize de anlattım. Lütfi Doğan hocamız Diyanet İşleri Başkanlığı yapmış, milletvekili olmuş çok kıymetli bir alimdi. Fakat geldiği makamlar onu değiştirmemişti. Onun insana değer vermekle ilgili hatıraları bizler için de ilham oldu. Onunla ilgili İrfandunyamiz sitesinde yazmış olduğumuz yazıyı bulup okuyabilirsiniz.

Hasılı dostlar bir Sivas ziyaretimiz de böyle geçti. Sivas’taki iki günlük çalışmamızdan sonra gönlüm rahat bir şekilde Bursa’ya döndüm. Her hangi meslek sahibi olursak olalım elimizden geldiği kadar her birimiz kendimize düşeni yapalım. Niyetimize göre kendimizle, ailemizle, çocuklarımızla ilgilendiğimiz kadar Allah’tan yardım alacağımıza inanıyorum. Kim ne kadar karanlıklar içerisinde kalırsa kalsın biz mum gibi aydınlatmaya çalışalım.

Geylani Akan/ İrfanDunyamiz.com

İrfan Mektebi ↗

Sevdirici, müjdeleyici üslupla yazılmış hayata dair yazılar okumak için tıklayın.

Gönül Dünyamız ↗

Gönül insanlarına dair bam telinize dokunacak yazılar okumak için tıklayın.



Şunlara Gözat

Kur’an’ın bahsettiği bu insanlar kimler?

Toplumda, kimi görsel, kimi işitsel, kimi zihinsel, kimi bedensel pek çok engelli kardeşimiz var. Bu …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.