Prof. Dr. Mehmet Yalar Hocamız gönülden iletişim kurduğumuz, sohbetler ettiğimiz çok değerli bir isim. Onun hakkında ne zaman ki güzel bir cümle kursam, mahviyet ve mahcubiyet duyduğunu hissederim. Elmas kıymetinde bir utangaçlık haliyle mukabele eder ve “Allah ayağımızı kaydırmasın” veya “Allah utandırmasın” gibi bir temennide bulunur.
“Ben oldum, piştim, tamam oldum” diyenlerden değildir. Olur ya insanlık hali tevazudan uzak bir hal sadır olmasın diye endişe halindedir. Nefsinin göz açıp kapayıncaya kadar kendisini aldatabileceğini her daim hesaba katar. Kendisine yapılan iltifatlardan dolayı nefsine bir pay çıkarmaktan Allah’a sığınır.
Yollar açık
Onu utandırmak pahasına da olsa bu cümleleri yazmayı kendime bir borç bildim. Biliyorum ki bunları okurken rakik kalbi heyecanlanacak, daima kitaplarda gezdirdiği gözleri ışıl ışıl parlayacaktır. Çünkü hocamızın gönlüne giden yollar açıktır.
Hocamız yüreğindeki “sevgi” pınarını kurutmamış, kalpten kalbe giden yolları tıkamamıştır. İnsanlara gönül gözüyle bakmış ve gönlünün sözünden de hiç çıkmamıştır. Gönlüne itibar etmiş ve gönlünün götürdüğü yere de gitmiştir.
Onun gönlü kendisini dostların kapısına götürür… Makam mevki sahiplerinin, devlet adamlarının, şöhretli kimselerin kapısına götürmez… Hamdolsun o gönül bir bülbül-i şeyda gibi hep gülistana konar. Dostlarının gönüllerini bir bir ziyaret eder.
Yani diyeceğim o ki Mehmet Yalar Hocamız hatır gönül sahibidir. Dostlarını hatırlar ve onları hep iyi anar. Efendim bu devirde hatır gönül diye bir şey kalmış mıdır? Doğrudur efendim “hatır gönül” dedikleri şey belki nesli tükenmekte olan çok kıymetli bir nesnedir. Orası da başka bir konu.
Mehmet Yalar hocamız belki bizden bir çift güzel söz de istemiyor. Mevla’sını razı etmek istiyor, başka da bir şey istemiyor. İnşallah umudumuz var, biz de birbirimize şahitlik edeceğiz. Allah için dolan gözlerimiz de samimiyetimizin şahitleri olacak. Sizler de dua buyurun inşallah.
Talebeler tanımalı
Evet bu cümleleri yazmayı kendime bir borç bildim çünkü imam hatiplerde, ilahiyatlarda ve medreselerde okuyan kardeşlerimizin Üstad Mehmet Yalar’ı tanımalarını çok isterim. Çünkü Üstad Mehmet Yalar, ilim yolundaki talebeler için çok güzel bir örnek.
Hocamızın ilmi birikimini takdir etmede elbette ki aciz ve ehliyetsiz birisiyim ancak onun ilmine şahit oldukça, “Maşallah ne hocalar varmış” demekten kendimi alamıyorum. Bununla birlikte kendim ehliyetsiz olsam da ilim ehlinden onunla ilgili sözler duymuşluğum vardır.
Ha şunu da söyleyeyim ki çağımız hocalar konusunda asla yetersiz değil. Günümüzde çok büyük ilmi birikimleri olan dev gibi hocalar var. Şimdi bu sözlerimi duyan bazıları; “Kardeş sen bir de eski hocalarımızı görseydin” diyeceklerdir. Yahut da ilim ehli kendi hocalarını anıp “Biz onların yanında neyiz ki?” gibi bir tevazu cümlesi kuracaklardır. Bizler de zaman zaman eski alimlerin eserlerini okurken duyduğumuz hayranlıkla, böyle düşüncelere dalıyor olabiliriz. Ancak yine de günümüzde de büyük alimler olduğunu düşünüyorum.
Yetkin bir hoca
İşte Mehmet Yalar hocamız da günümüzün alanındaki en yetkin hocalarından birisi. Keşke imkan olsa da bu kıymetli hocaların her birisini ayrı ayrı yazabilsek.
Hocamız bilhassa fakültedeki alanı olan Arap dili konusunda bir otorite. Arapçanın detaylarına kadar vukufiyeti var. Farsça konusunda yine hakeza öyle. Keşke onu hakkıyla tanıtabilsek de yeni yetişen hoca neslinin de iyi yetişebilmesine bir katkımız olsa. Hocamız nasıl bir çalışma metodu izlemektedir? Bu derin vukufiyeti nasıl sağlamıştır? İlim tahsili yaparken hangi hassasiyetlere dikkat etmiştir? Bütün bu bilgiler eğitim açısından önem arz ediyor. Talebede motivasyon ve ilim aşkının teşekkül etmesinde, Mehmet Yalar gibi üstadları tanımanın çok katkısı olacağını düşünüyorum.
Prof. Dr. Bedri Gencer “Modernliğin Hikmetinden Sual” adlı kitabında bir “allame” olarak nitelendirdiği muhterem hocamızdan şöyle bahsediyor: “Mesela zaman zaman tereddüt ettiğim bazı hususlarda özellikle Arabi ilimlerde bir allame olan Uludağ Üniversitesinden Mehmet Yalar hocama telefonla danışırım. Çünkü gayemiz üzüm yemektir bağcıyı dövmek değil, Allah’ın dinini daha iyi anlamak, anlatmak ve yaşamaktır.”
Tahkik eder
Muhterem Mehmet Yalar hocamız hiçbir zaman ilmini kuru kuruya nakleden bir hoca olmamıştır. Naklettiği bilginin mantık örgüsünü ve ruhunu fark ettirerek öğretmeye çalışır. Nitekim yazdığı veya çevirdiği şiirleri gördüğümüzde, onun tam bir hikmet avcısı olduğunu seziyoruz.
Hocamızın bir güzel yönü de şudur ki kaynaşmacı ve paylaşımcı kişiliği sayesinde bilgisini isteyen ve soran herkesle çekinmeden, üşenmeden, paylaşır, seve seve vaktini bu işe ayırır. Tahmin ediyorum ki odası soru soranlarla doludur.
Hocamızın en etkilendiğim yönü ise bunca ilmine rağmen göstermiş olduğu tevazudur. Bazı hocalar birbirlerine “hoca” sıfatını bile çok görürken, Mehmet Yalar hoca kendisinden yaşça ve ilimce küçük kimselere bile iltifat eder. Fakir hakeza öyledir.
Molla Hacı
Onun tevazuu bizi ilim aldığı bereketli topraklara götürür. Muhakkak ki hocamız tevazuunu mensubu olduğu ilim geleneğinden tevarüs etmiştir. Nitekim bu ilim ve tevazu silsilesi bizi başta babası olmak üzere hocası Molla Hacı ve onun da hocası Molla Hüseyin Küçük gibi ilim deryalarına kadar ulaştırır. Şimdi her birisi Allah’ın birer lütfu olan bu güzel alimlerden de inşallah bir başka yazımızda bahsederiz.
Son olarak Mehmet Yalar üstadımızın ilmi mutedil çizgisine de kısaca değinmek istiyorum. Hoca küçük yaştan itibaren aldığı medrese eğitimi ile sağlam bir temel attıktan sonra, akademisyenliğin ufkunu da kullanarak her ikisini çok güzel bir şekilde mezcetmiştir. Bu sayede hem ilmini bir usul dairesinde sağlam bir şekilde muhafaza etmiş hem de bir yere veya fikre takılıp kalmayıp geniş ufuklarda seyahat edebilmiştir.
İlahiyat ve medrese
Bugün maalesef ilahiyat eğitimi tek başına temel esaslar konusunda talebeye muhkem bir altyapı verememektedir. Medrese eğitimi ise yine maalesef bir takım modern mülahazalara karşı direnç gösterse de mensuplarına çok yönlü bir bakış açısı kazandıramamaktadır. İşte bunun için diyoruz ki her ikisini meczetmiş Üstad Mehmet Yalar gibi şahsiyetlerin tecrübelerine mutlaka değer vermeli ve onlardan hakkıyla faydalanmalıyız.
Hocamızın mektep ve medrese konusunda sergilediği bu dengeli tutumun aynısını, tasavvuf ve fıkıh dengesi konusunda da gösterdiğini görüyoruz. Hocamız ilim erbabına saygı göstermekle beraber Abdulkadir-i Geylani hazretlerinden Bediüzzaman Said Nursi hazretlerine kadar gönül dünyamızı imar eden bütün öncü şahsiyetlere karşı da derin bir saygı beslemektedir. Ama sevip saydığı bu zatların aşırı yüceltilmesine ise karşıdır.
Fakir Hocamızın geleneklere bağlı yanının daha ağır bastığını düşünmekle birlikte, onun eleştirel ve tahkik edici yönünün de bulunduğunu düşünüyorum. Her beşerin hata işleyebileceğini, peygamberler hariç herkesin ilmi ölçüler içerisinde sorgulanabileceğini düşündüğünü de biliyorum.
Ve yazımızın sonunda bir kere daha Muhterem Mehmet Yalar üstadımız gibi kıymetli alimleri ilim talebelerine örnek model olarak sunmanın önemini hatırlatarak sözlerime son verirken bu güzide alimimize Cenab-ı Hak’tan hayırlı ve uzun ömürler vermesini niyaz ediyor, sağlık ve afiyetler diliyorum. Allah sizden razı olsun benim pek aziz Mehmet Yalar hocam…
Kendi Dilinden Mehmet Yalar Hocamız yazısını okumak için lütfen buyurunuz.
Aydın Başar/ İrfanDunyamiz.com
İslam Alimleri ↗
Kıymetli İslam alimlerini tanıtan birbirinden güzel yazılar okumak için tıklayın.
Abide Şahsiyetler ↗
İslam’ın çilesini çekmiş öncü şahsiyetlere dair yazılar okumak için tıklayın.