Allah’ın hükümlerini kimler umursamaz?

Allah Teâlâ’nın emrine itaat etmemek fısktır. Şu ayet hem fıskı tanımlamakta hem de en büyük fasığın İblis olduğunu haber vermektedir “Hani bir zaman meleklere, (tüm insanlığın temsilcisi olarak karşınızda duran kıble makamındaki) Âdem’e secde edin, (yani onun size üstünlüğünü kabul ederek, önünde saygıyla eğilin!) demiştik; bunun üzerine İblis hariç, hepsi  secde etmişlerdi. (İblis, aslen) cinlerdendi ve (secde etmemekle) Rabbinin emrine karşı geldi. Şimdi siz (ey insanlar) Beni bırakıp da İblis’i ve yandaşlarını mı kendinize veli edineceksiniz? Hem de onlar, sizin ezelî düşmanlarınız olduğu hâlde! (Allah’ı bırakıp Şeytanı veli edinmek) zalimler için ne de kötü bir değişimdir.”1

Ayetteki “Rabbinin emrinden çıktı” kısmı açıklamaya çalıştığımız fısk kavramının tam karşılığıdır. Bir anlamda tanım yapılmıştır ki bu açıklama sözlük anlamını da muhtevidir. Allah Teâlâ’nın emirleri hayatın tüm boyutlarını kuşatmıştır. Ayetlerdeki hayatın genişlik alanıyla ilgili hükümler buna delalet etmektedir. Bundan dolayı itaat alanımızı sorgulamak ve fıska düşmemek için büyük bir gayret sarf etmeliyiz. Ayette anlaşılan, İblis fasık olduğu gibi onun yolunda olanlar da fasıktırlar. Bu kötü nitelemeden kurtulabilmek için insanların, İblisle aralarına mesafe koymaları şarttır. Böylece hem İblis’ten hem de iblisleşen kimselerden kurtulabilirler.    

İlahi emirler

Allah Teâlâ’nın insanlara gönderdiği hidayetle ve ilahi emirlerle hükmetmemek (hayatı vahiyle anlamlandırmamak) fısktır. Konuyla ilgili ayet gayet açıktır: “O hâlde İncil’e iman edenler, (uydurdukları hurafelere değil) Allah’ın onda indirdiklerine göre hükmetsinler. (İncil ve Tevrat, uğradıkları tahrifata rağmen Allah’ın varlığını, birliğini ve Son Elçiye imanın gerekliliğini açıkça ortaya koyar.) Her kim Allah’ın indirdikleriyle hükmetmeyecek olursa, işte onlar, (doğru yoldan sapan) fâsıkların ta kendileridir!”2

Konuyla ilgili diğer ayetlerde, Allah Teâlâ’nın indirdiği hükümlerle karar vermeyenlerin kâfir ve zalim oluşları da beyan edilmiştir.3 Ayetlerin nüzul ortamında hahamların ve rahiplerin ceza hukuku konularında kendilerine indirilen vahiyle amel etmeleri istenmekte ve bunu yapmamanın fısk olduğuna atıf yapılmaktadır.4 Elbette bu hükmetmenin içerisinde İncil’in aslına iman etmek, Hazreti Muhammed sallellahu aleyhi ve sellem’in gönderilişini müjdelemek, onun getirdiği emirlere uymak da vardır. Bunları yapmazlarsa haktan batıla sapmış olurlar. Bu durum fısktır. Özellikle bu ayette Hristiyanlara uyarı vardır.5

Burada hatırlanması gereken kural; ayetlerin nüzul (iniş) sebepleri hususi olsa da hükümleri umumidir. Kur’an ve Sünnet’i asli delil kabul eden Müslümanlar hayata vahiyle anlam vermezler, hukukun kaynağı yapmazlarsa fısktan nasiplerini almış olurlar. Konunun daha iyi anlaşılması sadedinde şu rivayet çok önemlidir: Huzeyfe bin Yeman’dan (ö. 36/656) şöyle bir olay nakledilir. Hazreti Huzeyfe’nin bu rivayetini çok önemsiyoruz. Kibar-ı sahabeden olduğu için Peygamber Efendimiz’in bakışını yansıtması muhtemeldir. Zaten bu nedenle olay hadis kitaplarında yer almıştır. Şöyle ki;

Unutulmaz sözü

“Huzeyfe radıyellahu anh’ın yanında Maide Suresi’nin 44. ayetiyle ilgili bir görüş beyan edilmiş ve ayetin sonundaki ‘Kim Allah’ın indirdiği hükümlerle karar verip amel etmezse onlar kâfirdirler’ buyruğuna gelince orada bulunanlardan birisi; ‘Bu ayet Yahudiler hakkında indirildi’, demiştir. Bunun üzerine Hazreti Huzeyfe radıyellahu anh; ‘Bu İsrailoğulları sizin ne güzel kardeşleriniz. Kur’an’dan güzel bir şey/ müjde nazil olursa size; herhangi bir uyarı/ tehdit nazil olursa onlara. Bu ayet bizler hakkında inmiştir.  Hayır! Allah’a yemin ederim ki siz ayak bağlarınıza kadar6 Yahudileri körü körüne taklit edeceksiniz7 buyurmuştur. 

Hazreti Huzeyfe radıyellahu anh, demek istiyor ki aynı durumlar sizin aranızda da meydana geldiğinde ayetteki hükümler sizin için de geçerlidir. Ayetin ifade ettiği hüküm; illetler aynı olduktan sonra neticenin herkesi bağlayacağıdır. Kısacası Hazreti Huzeyfe, ayetin ifade ettiği hükmü işletmek istemeyip tek bir olayla ayeti dondurmak arzusundaki kişinin kötü niyetini sezip yukarıdaki açıklamayı yapmıştır. Böylece ayetleri tarihe hapsetmenin ve ayetlerden evrensel hükümler çıkarmamanın, ictihada kaynak yapmamanın doğuracağı yanlış sonuçları, bir sahabi olarak ortadan kaldırmaya çalışmıştır.

Aynı ayetle ilgili İbni Abbas’tan (ö. 68/687-88) da şu nakil yapılmıştır: Maide suresinin 44, 45 ve 47. ayetleri kendisine okunup ayet sonlarındaki; “…Allah’ın indirdiği hükümlerle amel etmeyenler; kâfirler, zalimler ve fasıklardır” ifadeleri hakkında birisinin; “Onlar Ehli Kitap içindir” demesi üzerine İbni Abbas, ayetin tek olaya tahsis edilmesine ve tarihselleştirilmesine karşı çıkmış ve o da Hazreti Huzeyfe gibi şu cevabı vermiştir: “Bu Ehli Kitap ne hoş insanlarmış! Kur’an’da müjdeli bir şey olunca size, acı ve azap içerikli bir şey olunca onlara öyle mi? Unutmayın! Kim ki Allah’ın bir hükmünü inkâr edecek olursa küfre girer.” Kur’an’ın sahabe dönemi en önemli müfessirlerinden İbni Mesud da (ö. 32/652-53); “Bu ayetler Yahudiler ve Hristiyanlar dahil herkes hakkında umumidir” demiştir.8

Hülasa Allah celle celaluh’un indirdiği ahkamı hayata yansıtmayan herkes zulüm, küfür ve fısktan nasibini alır. Unutmayalım ki buradaki fısk, küfür anlamında kullanılmıştır. Fıskın bu şekli bireyleri ilgilendirdiği gibi siyaset adamlarını; emir makamında olanları daha da çok ilgilendirmektedir. Hatta onların kendi konumlarını Maide Suresi’nin 44 ve 45. ayetlerini de göz önünde bulundurarak değerlendirmeleri gerekir. Bu ayetlerden çıkan sonuca göre Müslümanlar olayları vahye göre karara bağlamaları zorunludur. Bu zorunluluğun tahakkuku İslâm devletiyle mümkün oluyorsa; “Vacibin kendisiyle tamamlandığı şey de vaciptir” hükmünce Müslümanların velayetin kendilerinde olduğu dar’u-l İslâm’ı kurmaları da vaciptir.  

Dr. Mehmet Sürmeli/ İrfanDunyamiz.com

1 Kehf 18/5
2 Maide 5/47
3 Bak: Maide 5/44-45.
4 Mukatil, Tefsir, c. I, s. 303.
5 İbni Kesir, Tefsir’ü-l Kur’an’l azîm, c. II, s. 62.
6 Taberi, Camiu’l-Beyan, c.IV, s.593.
7 Hakim, Müstedrek, h.no: 3218, c.II, s. 342.
8 Zemahşeri, Keşşaf, c. I, s. 625.

İstikamet Yazıları ↗

İslam’ın şuur boyutuna vurgu yapan yazıları okumak için tıklayın.

Kaynak Metinler ↗

İlim yolcuları için derlenmiş temel dini metinlere ulaşmak için tıklayın.

Şunlara Gözat

Dişçi Mehmet Efendi’nin zikri…

Allah dostlarını sevmek ne büyük kazanç, öyle değil mi kardeşlerim. Bu, insana Allah’ın bir lütfu, …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.