Sosyal medya ahlakı…

Kişinin sosyal medyadaki paylaşımları kendi karakterinin, düşüncelerinin ve ahlakının bir göstergesidir. Akıllı telefonlar ve sosyal medya ağları bir nimet ama her nimetin bir sorumluluğu ve hesabı var. Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Nihayet o gün nimetlerden elbette sorguya çekileceksiniz” (Tekasür, 8)

2000’li yıllarından önce vefat edenlerin, akıllı telefon diye bir hesapları olmayacak ama bizlere nasıl kullandığımız kıyamet gününde sorulacak. Sosyal medya bizim dilimiz. Nasıl ki konuştuklarımızdan hesaba çekileceğiz aynı şekilde sosyal medyamızda paylaştıklarımızdan da kıyamet günü sorgulanacağız. Allah azze ve celle şöyle buyuruyor: “O hiçbir söz söylemez ki yanında çok dikkatli bir gözetleyici olmasın!” (Kaf, 18)

Zaman israfına dikkat

Sosyal medyayı ölçüsüzce kullanıp zaman israfı yapmaktan da kaçınmak gerekir. Mevla Teala şöyle buyuruyor: “Anlamsız, yararsız şeylerden uzak dururlar” (Mü’minun, 3) Rasulullah sallellahu aleyhi ve sellem Efendimiz şöyle buyuruyor: “Malayaniyi terk etmek, kişinin Müslümanlığının güzelliğindendir.” (İbn Mâce, “Fiten”, 12; Tirmizî, “Zühd”, 11)

Sosyal medyanın insanları saatlerce etkisi altına alması maalesef, aile içi iletişim kopukluklarına, kendi öz değerlerimiz konusunda hassasiyetimizin azalmasına, daha çok kitap okuma vb. faydalı çalışmalardan uzaklaşmaya vesile oldu. Bizler çağın ihtiyacı olan dijital medyanın olumsuz yönlerinden korunmak ve bağımlısı olmamak için evvela değerli olduğumuzu, bir hedef ve gayemizin olması gerektiğini idrak etmeliyiz. Cenab ı Allah şöyle buyuruyor: “İnsan, kendisinin başıboş bırakılacağını mı zanneder.” (Kıyâme, 75/36)

Yapılan araştırmalar/ istatiskler; günde 5-7 saat sosyal medya hesaplarının takip edildiği veya değişik oyunların oynandığını gösteriyor. Bu sonucun “Sosyal medya bağımlılığı” olduğunu uzmanlar söylüyorlar. Aşırı sosyal medya kullanımı, ezber gücünün azalmasına, dikkat dağınıklığına, irade zayıflığına, sosyal faaliyetlerden uzak durmaya ve bir takım sağlık problemlerine yol açıyor.

Nelere dikkat etmeliyiz?

Özellikle şu üç hususa dikkat edersek daha kaliteli ve ölçülü kullanmış oluruz akıllı telefonlarımızı. Birincisi, her gün yatmadan bir saat önce sosyal medya kullanımını bitirmek. İkincisi sabah uyanır uyanmaz sosyal medyayla ilgilenmeyip bir saat sonra kullanmak. Üçüncüsü, gün içerisinde zaman hatırlatma uygulamasından yararlanarak internet kullanımında belirli bir saati geçmemek.

Sosyal medya hesapları YouTube, Facebook, Twitter, Instagram vb. tüm bunlar kişinin iradesini kaybetmeden şuurlu ve bilinçli kullanmasıyla ilim, tefekkür, faydalı paylaşımlar ve hayırlara vesile olma imkanı oluşturabilir. İşte bu niyet ve amaçla kullanmak gerekir sosyal medyayı. Diğer taraftan iradeye sahip çıkılmaz ve kişi kendisini buraya tamamen kaptırırsa zamanını boşa geçirmiş, günaha girmiş ve sosyal etkinliklerle nitelikli vakit geçirmek yerine dijital medya bağımlısı olmuş olur.

Sosyal medya hesaplarımızı kullanırken her gördüğümüz haberi araştırmadan paylaşmak doğru değildir. Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Ey iman edenler! Bilmeden birilerine zarar verip de sonra yaptığınıza pişman olmamanız için, yoldan çıkmışın biri size bir haber getirdiğinde doğruluğunu araştırın.”(Hucurat, 6)

Sosyal medyada aile mahremiyetine dikkat etmeliyiz. Ev içinde kalması gereken özel fotoğrafları paylaşmamalıyız. Şunu bilelim ki bu mecra herkesin iyi niyetli olduğu bir alan değildir. Aldığımız ev eşyalarını ve maddi imkanları da gösteriş vesilesi yapmamalı ve “üstünlük takvadadır” prensibini unutmamalıyız.

İzinsiz fotoğraf kullanmak

Sosyal alanda fotoğraf çekerken ve öz çekim yaparken şu konulara dikkat edilmelidir. İnsanlardan izinsiz fotoğrafını çekmek ve kendi hesaplarımızda paylaşmak doğru değildir. Öz çekim yaparken aynı şekilde arka karede resmi çıkanların hassasiyetlerini gözetmek gerekir. İbadet ederken, cenazede, sofrada yemek varken, yoğun bakımda vb. özel durumlarda daha hassas olunmalıdır.

Yemekler paylaşılmamalı. Bir yere davetli olarak gidildiğinde ya da evimize misafir geldiğinde, sofralara yemekler gelince resim çekmek ve paylaşmak doğru değildir. Yemeksiz olarak paylaşım tercih edilmelidir. Sosyal medyada hasta mahremiyetine özellikle dikkat etmeliyiz. Yoğun bakımda yatan, tedavisi devam eden kimselerin izinleri alınmadan daha da kötüsü baygın veya vefat etmiş haldeki durumlarını paylaşanlar oluyor. Bundan da sakınmak gerekir.

Uygun olup olmadığına bakmaksızın fotoğraf ve video kaydetme fikri iyice toplumumuzda yaygınlaşıyor. Bu hususta da hassasiyetimizi kaybetmemeliyiz. İbadetlerde riyakarlıktan sakınmak ve niyetlerimizi daima kontrol etmek gerekir. Kulluğumuzu Allah azze ve celle’ye arz etmeliyiz insanlara değil. Kehf Suresi’nin son ayeti: “De ki: Ben, yalnızca sizin gibi bir insanım. Şu var ki bana, ilâhınızın, sadece bir ilâh olduğu vahyolunuyor. Artık her kim rabbine kavuşmayı bekliyorsa dünya ve âhirete yararlı iş yapsın ve Rabbine ibadette hiçbir şeyi ortak koşmasın.”

Çocuklarınızı takip edin

Çocuklarınız belli bir yaşa gelinceye kadar (en az lise çağı) akıllı telefon almayın. Daha sonrasında da telefon aldığınızda kontrol edin. Sosyal medya hesabından ne paylaşıyor? Kimleri takip ediyor? Kimleri beğeniyor? Kimlerle mesajlaşıyor? Zaman zaman onlara sosyal medyayla ilgili konuları anlatıp bu alanın iyi kullanıldığında faydalı ama yanlış kullanıldığında da zararlı olduğunu ve sosyal medyada dolandırıcılık yapan, yanlış yönlendirmelerde bulunan vb. kötü niyetli kimselerin de olduğu anlatılmalıdır. Çocuklara tanımadığı kimselerden gelen mesajları anne babasına bildirmesi gerektiği hatırlatılmalıdır.

Sosyal medyada paylaşım yaparken bir Müslüman olarak Yüce Rabbimizin kadına da erkeğe de emrettiği tesettüre dikkat etmeliyiz. Paylaşımlarımıza dikkat ettiğimiz gibi haram resim ve videoların olduğu site ve sayfalardan da uzak durmalıyız. Çünkü Allah azze ve celle gözümüzü haramdan sakınmamızı emrediyor. (Nur Suresi 30,31. ve İsra Suresi 32. ayetleri tefsirden okuyabilirsiniz)

Günahı paylaşmak günahın kendisinden daha büyük günahtır. Bunu beğenmek de günahtır. Allah Azze ve Celle’nin Kur’an’ı Kerim’inde haram kıldığı fiilleri paylaşmak haramların yayılmasına sebebiyet verir. Bir Müslüman günah işlemiş olabilir, o günahını gizli tutmalı ve insanlara ifşa etmemelidir. Zaman geçirmeden de tövbe etmelidir.

Dini paylaşımlar nasıl olmalı?

Yazmak, konuşmak, paylaşmak, takip etmek ve beğenmek, hepsi sorumluluk gerektiren ameller. Müslüman şuurlu kimsedir bilinçsizce iş yapmaz. Üstelik konu Din-i Mübin-i İslam ise her şeyden daha çok dikkat edip hassas olması gerekir. Sosyal medya hesaplarımızdan paylaşımlarda bulunuyoruz. Nasıl ki Kaf Suresi 17 ve18. ayetlerde belirtildiği gibi konuştuklarımızdan sorumluyuz aynı şekilde Facebook, Twitter vb. sosyal medya hesaplarımızdan da hesaba çekileceğiz.

Ehl-i Hikmet’in güzel bir nasihati vardır: “Testinin içinde ne varsa dışına da o sızar.” Herkesin günlük meşgalesi, fikri ve zikri ne ise sosyal medya hesabına da bu yansıyacaktır. Burada özellikle iyi niyetli kardeşlerimizin ayet ve hadis paylaşımlarıyla ilgili bazı önemli hususları hatırlatmakta fayda görüyorum. Ayet ve hadis paylaşımlarında kesinlikle kaynak belirtmemiz gerekir. Bazı kardeşlerimiz “Allah Azze ve Celle buyuruyor ki…” diye bir paylaşım yapıyorlar fakat surenin ismi ve ayet numarası olmadığı gibi üstelik paylaştığı söz de Kur’an’ı Kerim’de geçmiyor.

Aynı şekilde en çok yanlışlar hadisler konusunda yapılıyor. Sosyal medyada çokça dolaşan uydurma sözleri hadis diye iyi niyetli Müslüman kardeşlerimiz paylaşıyorlar. Bu bir vebaldir ve söz konusu din ise iyi niyetli olmak bizi vebalden kurtarmaz. Daha dikkatli olmalıyız! Hadis diye paylaşılan uydurma söze bir örnek: “Kim sefer / Rebiül Evvel ayına girdiğini haber verirse geçmiş günahları af olur… / kim 11 ihlasla iki rekat namaz kılarsa elli yıllık namaz borcundan kurtulur..” bu ve buna benzer Kur’an-ı Kerim’e, Peygamberimizin uygulamalarına ters ve kaynağı olmayan uydurma sözleri Peygamberimizin hadisiymiş gibi paylaşmanın çok büyük vebali vardır. Allah Azze ve Celle’den korkmak gerekir.

Rasûlullah sallellahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor: “Her kim benim ağzımdan bilerek yalan uydurursa Cehennem’deki yerine hazırlansın!.” (Buhârî, İlim, 38) Bir hadis paylaşacağımızda onun kaynağını da paylaşalım. Mesela; “Bahari, İman 12 ;Tirmizi, Zühd, 5” gibi. Kaynağı yazılmamış hadis olup olmadığı belli olmayan sözleri hadis diye paylaşmayalım.

Bunun yanında geçmişte yaşamış alim salih vb. kişilerin ismini kullanarak paylaşım yapmanın da vebali olduğunu unutmamak gerekiyor. Mesela bir söz paylaşılıyor altında ; “Hazreti Ali” yazıyor veya “İmam Şafi” diyor bunun gibi. Ama hangi kitapta geçiyor nereden alınmış? Hiçbir şey belli değil. Bir de başkasına ait olan bir yazıyı, yazarın ismini belirtmeden ya da “alıntıdır” diye yazmadan paylaşmak, sanki kendi yazmış intibaını vermek de hem ilmi ahlaka uygun olmaz hem de yazının sahibine karşı bir saygısızlıktır.

Bilgisi olmayan paylaşmamalı

Kardeşimiz bir hadis paylaşıyor evet hadisin kaynağı var sahih ama insanların birçoğu ya yanlış anlayabilir ya da inkar edebilir. Böyle bir durumda açıklamalı paylaşmakta fayda var. Bir ayeti bağlamından koparıp paylaştığınızda fitneye sebebiyet verecekse bu da bize bir vebal olur.

Tebliğ ve davetin bir üslubu vardır. Bunu bilmeyen kimsenin ilimsiz davet işine girmemesi gerekir. Ayet paylaşıyoruz ama o ayetin bir nüzul sebebi, tefsiri ve açıklaması var. Aynı şekilde bir hadis paylaşıyoruz kaynağı var ama o hadisi efendimiz bir olay üzerine söylemiş, sahabiler ve hadis alimleri bu hadisi nasıl izah etmişler? Bunların hepsi önemli. Öyleyse yanlış anlaşılma olasılığı yüksek bir konuyu açıklamasız paylaşmayalım. Özellikle ilmi bir konu ise, her seviyeden insanın bulunduğu platformlarda değil de özel guruplarda seviyeyi gözeterek hareket etmemiz gerekir.

Hazreti Ali ve İbn Mesud’a (Radiyallahu Anhüm) atfedilen şu sözü çok iyi anlamamız gerekiyor: “İnsanlara anlayabilecekleri şeyler söyleyiniz. Siz Allah ve Resulü’nün yalanlanmasını ister misiniz?” (Buhari, İlim, 4) “Bir gruba, akıllarının almayacağı şeyler söylersen, şüphesiz bu onların bir kısmı için bir fitne olur.” (Müslim, Mukad­dime, 3) Rasûlullah sallellahu aleyhi ve sellem Efendimiz de şöyle buyuruyor:
“İnsanlara akılları nisbetinde konuşun.” (Ebû Davud, Edeb, 20; Münâvî)

Bilgi, kim tarafından, nerede ve ne şekilde kullanılacağına bağlı olarak faydalı olabildiği gibi, yıkıcı ve zararlı da olabilir. Nitekim İmam Mâlik, sıfat-ı ilahiye konusundaki müteşabih rivayetlerin ve İmam Ebû Yusuf, garip hadislerin ulu orta nakledilmesini hoş karşılamazlardı. (İbn Hacer, Fethu’l-Bârî, X/225)

Şimdi bazı kardeşlerimiz şunu söyleyebilir; “Ayet ve hadis niye yanlış anlaşılsın?” Karşı tarafın ilmi seviyesi ve olgunluğu yok ise yanlış anlayabilir. İnsanlara akılları ve seviyelerine göre hareket etmek gerekir. Kur’an’ı Kerim yirmi üç senede peyderpey indi. Hepsi birden bir anda gelmedi. Yine Efendimiz aleyhis selam herkese eşit konuşmadı karşıda ki kişinin ilmi durumuna, yaşına vb. durumlarına göre hareket etti. Tüm bunlarda bizim için ibret ve dersler var.

İnsanları bıktırmamalı

Mesaj yoluyla hatırlatma bunların hepsi güzel lakin şu anda her taraftan ayet ve hadis mesajları gönderildiği için birçok kimsede sıkılma ve hiç okumadan silme durumları söz konusu oluyor.

Ayet hadis çok önemlidir ve değeri tartışılmaz bunların bir ağırlığı olmalı. O kadar çok paylaşılıyor ki sıradanlaşıyor. Halbuki kişi ayet veya hadis okuduğunda irkilmesi kendine gelmesi ve etkilenmesi gerekirken normal bir sözmüş gibi okunup geçiliyor. Bundan dolayı bıktırmadan usandırmadan hareket etmek gerekir.

Özellikle özelden mesaj göndereceğimiz zaman saate dikkat etmeliyiz. Gece vakti uyuma saatinde ve sabah çok erken vakitlerde acil bir durum söz konusu değilse kimseye rahatsızlık vermemeliyiz. Peygamberimizin hayatına baktığımızda sohbet yapacağı zaman Sahabilerin (radiyallahu anhüm) iyi hallerini gözetlediğini öğreniyoruz. Tebliğde tedricilik yani zamana yaymak ve kişinin özel halini gözeterek hareket etmek bu anlamda çok önemli.

Kendi nefsimize söyleyelim önce

Kur’an-ı Kerim ve Hadis-i Şerif’leri evvela kendimize okumalıyız. Duruma göre mümkünse her gün en azından üç güne bir tefsir ve Riyazü-s Salihin okumalıyız. Bunu yaparken gönlümüzden “şu ayeti, hadisi veya bir sözü kitaptan alıntı yaparak paylaşayım” diye geçebilir ve paylaşırız. Bu doğal ve normal olandır. Lakin bazı kardeşlerimiz kendi okumuyor bugün ne paylaşırım diye araştırma içine giriyor. Eline Kur’an’ı bile almıyor akıllı telefondan kopyala yapıştır şeklinde işi hallediyor.

Kur’an-ı Kerim bize hidayet kaynağı, yol gösterici, kalplerimize şifa ve bir rehber olarak geldi. Başkalarına sosyal medyamızdan gönderme yapmamız, tartışmamız, rencide etmemiz ve kınamamız için değil. Biz evvela kendimiz için okuyalım, anlayalım ve yaşama gayreti içinde olalım. Daha sonra da ayet ve hadis paylaşacaksak yine paylaşalım. Paylaşmak için okumakla, kendimiz için okumanın farkını idrak edelim inşallah.

Sosyal medya hesaplarından iyi bir niyetle ayet ve hadis paylaşmanız sevaptır, güzel bir çalışma ve salih bir ameldir. Bundan vazgeçmeyin devam edin. Birçok kimsenin boş paylaşımı varken sizin bunu dert edinmeniz de takdir edilmesi gereken bir husustur. Ben şahsen sosyal medya hesaplarında bir ayet hadis ve ilmi bir yazı gördüğümde veya özelden böyle bir mesaj geldiğinde istifade ediyorum. Sadece yukarıda beyan ettiğimiz hususlara karşı daha dikkatli olmalıyız.

Sosyal medyada takipçi sayısına takılmayın. Hayırlı bereketli ve güzel çalışmalar yapın. Önemli gördüğünüz faydalı olacağını umduğunuz yazıları ve sohbetleri paylaşın. Kime sesinizin gittiğini kimin hayatına yön verdiğinizi bilemezsiniz.

Bizden neler götürüyor?

Geliniz bugün kendimize bir iyilik yapalım! Biraz düşünelim akıllı telefon bizden neler alıyor yerine neler veriyor? Günde kaç saatimiz akıllı telefon/dijital medyayla geçiyor? Eğer akıllı telefon olmasaydı neler yapardık? Mesela; bir sıla-i rahim, Kur’an’ı Kerim okumak, kitap tahlil etmek, arkadaşlarla hoş sohbet etmek ve ailemizle ilgilenmek. Neden bunları şimdi yapmayalım? Sosyal Medyayı meşru şekilde, zamanımızı israf etmeden, itidalli ve ölçülü kullanalım

Sosyal medya ahlakı konusunda en çok dikkat etmemiz gereken hususlardan biri de, hayattan kopmamaktır. Özellikle yakınlarımıza, komşularımıza ve akrabalarımıza karşı vazifelerimizi yapmayıp sadece dijital medya üzerinden genel mesajlarla vicdanı rahatlatmak ne kadar doğru? Galiba dindarlığımızı sosyal hayatta yaşayacağımıza sosyal medyada yaşamaya başladık işin üzücü tarafı bundan haberimiz bile yok!

Yürümeliyiz, yorulmalıyız, terlemeliyiz ve emek vermeliyiz. Spor yaparak, yüzerek, koşarak, mesireye giderek, dolu dolu iliklerimize kadar hissederek yaşamalıyız bu hayatı! Yüce Rabbimiz helal ve meşru yolda bu nimetleri bizlere lütfetmiştir. Düşünsenize bir ormana veya parka gidip yürüme imkanı varken bunu yapmayıp, gün boyunca dijital medyanın esiri olmak! Her hak sahibine hakkını vermek lazım değil mi? Yani akıllı telefona faydalı olduğu kadar, sosyal hayata da gerektiği kadar zaman ayırmak gerekir. Akıllı telefonlar sosyal hayatın içinde yapabileceğimiz etkinliklerimizi elimizden alıp, asosyal bir hayata sevk etmesin bizi!

Zaman zaman da sosyal medya hesaplarımızı kullanmayarak zihin dünyamızın rahatlamasını sağlayalım. Rasûlullah Efendimiz niçin Ramazan ayının son on günü insani ilişkilerini en aza indirerek kendini Rabbine veriyordu? Bunu iyi anlamamız gerekir. Bizlerde bazen üç gün bazen on gün bazen de kırk gün akıllı telefon kullanımımızı en aza indirerek, gönül dünyamıza yatırım yapmaya gayret gösterelim. Hiç olmazsa günlük kullanım süremizi en asgariye indirmeye çalışalım.

Netice itibariyle dijital medya artık genel anlamda zorunluluk halini almıştır. Bize düşen vazife bunun imtihanını güzel verebilme adına faydalı ve iyi kullanmaya çalışmaktır.

Abdülkerim Temizcan/ İrfanDunyamiz.com

  • Öğrendiklerimiz:
  • Sosyal Medya artık herkesin kullandığı bir ihtiyaç olmuştur. Bundan dolayı nasıl kullanmalıyız? Sorusuna cevap aramalıyız.
  • Allah azze ve celle’nin haram kıldığı her şey sosyal medyada da paylaşmak, beğenmek, bakmak, destek vermek ve takip etmekte haramdır.
  • İyiliğin çoğalması hayırlı çalışmaların yayılması niyetiyle istifade etmek ya da faydalı olabilme adına kullanmalıyız sosyal medyayı.
  • Her hangi bir fotoğraf veya video paylaşılacağında aile, hasta ve şahısların mahremiyetine dikkat edilmelidir.
  • Gösteriş düşkünü olmaktan her anı, yeni aldığımız eşyayı paylaşmaktan ve beğenilme tutkusundan sakınmak gerekir.
  • İbadetler Allah azze ve celle’ye arz olunur. Bu anlamda özelikle nafile ibadetlerimizi paylaşarak riyaya sebebiyet vermemeliyiz.
  • Sosyal medyada özellikle dini, siyasi vb. tartışmalardan sakınmak gerekir. Çünkü klavye başında yanlış anlaşılmalar ve gönül yıkmalar oluyor. Bunun neticesinde taraflar birbirlerine hakaret ve küfre kadar işi götürebiliyorlar. Makul, iyi niyetli ve ölçülü münazaralar olabilir.

Adab-ı Muaşeret

Sosyal hayattaki edep ve görgü kurallarına dair yazılar okumak için tıklayın.

Şahsiyet Gelişimi↗

Müslümanca hassasiyetlerle yazılmış kişisel gelişim yazıları okumak için tıklayın.

Şunlara Gözat

Abdullah bin Mes’ud gerçek bir kahramandı…

Elimizdeki kaynakların bildirdiğine göre Hazreti Dâvûd aleyhis selam, babasının en küçük oğludur ve çobanlık yapmaktadır. …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.