İletişim edep ve nezakete dayalı bir estetik yapıya sahip olmalı. İletişim kurma, muhataplarımızla duygu, düşünce ve psikolojik değerlerimizi paylaşma panayırıdır. Bu panayırda her lezzetten düşünceler, farklı yaklaşımlar sergilenir ve paylaşımda bulunulur.
Kadim medeniyetimiz bu kuralların sergilendiği sofraya ‘adab-ı muaşeret’ ismini vermiştir. Birlikte yaşamanın/ paylaşmanın kuralları demektir. Bu paylaşım ve yaşamda edep ve nezaket çerçevesinde; hiç kimsenin horlanmadığı, aşağılanmadığı aksine onore edildiği bir iletişim ortamı sağlanırdı. Bunun en güzel örneğini Peygamberimizin sünnetinde görüyoruz. Şimdi iletişimle ilgili bazı sünnetleri hatırlayalım.
Önce selam
Selam küresel ölçekte Müslümanlar arasında var olagelen bir iletişim mucizesidir. Bununla muhataplarımıza bir dua, iyi bir temenni ve bir muhabbet beyanıdır. Başka hiçbir kültürde böyle bir ‘iletişim parolası’ yoktur. İnsanlık bu parolanın hasretini çekmektedir.
Selam, iletişimin önündeki bütün psikolojik bariyerleri yıkan, kişiyi yalnızlıktan kurtaran, muhabbet bağlarının kurulmasını sağlayan en önemli anahtardır. Kur’an-ı Kerim’de; “Size bir selâm verildiği zaman, ondan daha güzeliyle veya aynı ile karşılık verin.” (Nisa, 86) buyurulmuştur.
Resûlullah sallellahu aleyhi ve sellem “Selam, konuşmadan önce gelir” (Tirmizî, İsti’zân, 11) diyerek önce selam sonra kelam prensibini ortaya koymuştur.
Peygamber Efendimiz’e; “Amellerin hangisi daha hayırlıdır” diye sorulduğunda; “Yemek yedirmen ve tanıdığına-tanımadığına selam vermendir.” (Buhârî, İman, 18) buyurmuştur.
Selamı teşvik eden bir başka hadis-i şerif de şöyledir: “Siz iman etmedikçe cennete giremezsiniz; birbirinizi sevmedikçe de gerçek anlamda iman etmiş olmazsınız. Yaptığınız takdirde birbirinizi sevebileceğiniz bir şeyi söyleyeyim mi? Aranızda selamı yayınız.” (Müslim, İman, 22)
Tanışma sünneti
Yüz yüze iletişimde en önemli unsur, muhatapların psikolojik olarak birbirlerini tanımalarıdır. Muhataplar birbirlerini tanımıyorlarsa, mesajlar ne kadar güçlü olursa olsun, iletişim için gerekli psikolojik uyum sağlanmamışsa sağlıklı bir iletişim olmaz. Onun için öncelikli olarak tanışma sünneti gerçekleştirilmelidir.
Sevgili Peygambermiz Taif’e gittiğinde orada Addas isminde bir köle ile tanışmıştı. Addas Ninonvalı olduğunu söyleyince Peygamberimiz “Demek Yunus aleyhis selam’ın memleketindensin” demişti. Demek ki iletişimde tanışmak hatta isim ile beraber mesleğini ve memleketini de öğrenmek sohbetin açılmasına sebep olacak ve iletişime yeni boyutlar kazandıracaktır.
İlgimizi göstermenin, değer verdiğimizi hissettirmenin yolu da ona bir takım sorular sormaktır. Hiç konuşmadan, sessiz bir pozisyon alarak iletişimi soğuk tutmak nebevi bir yöntem değildir. Nitekim Resulullah sallellahu aleyhi ve sellem buyururlar ki: “Bir kimse, bir başkasıyla tanıştığı zaman, ilk iş ismini, babasının ismini ve kimlerden olduğunu sorsun. Çünkü böyle yapmak, sevginin artmasına daha uygundur.” (Tirmizi, Zühd 54)
Ayrıca Kur’an-ı Kerim de tanışmaya önem vermiştir. Yüce Allah bir ayette şöyle buyurur: “Ey insanlar! Doğrusu biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve birbirinizle tanışmanız için sizi milletlere ve kabilelere ayırdık. Muhakkak ki Allah yanında en değerli ve en üstününüz O’ndan en çok korkanınızdır. Şüphesiz Allah bilendir, her şeyden haberdar olandır.” (Hucurat, 13)
Biraz tebessüm
Bir de muhabbet, tebessüm ve selama dayalı deruni bir iletişim vardır ki bu iletişim çok güçlü bağlarla bağlıdır. Tebessüm etmek bir sünnet olduğu gibi dinimizde sadaka olarak da değerlendirilmiştir.
Muhabbetin doğal sonucu olarak oluşan mütebessim bir çehre, mesajın muhataba iletilmesini sağlayan en önemli unsurdur. Tebessümün aşamayacağı hiçbir psikolojik bariyer yoktur. Şair ne güzel demiş: “Sevdiklerinize gül verin. Gülünüz yoksa gülüverin!..”
Peygamber Efendimizin iletişimde gülümsemeye çok önem verdiği bilinmektedir. Bir hadis-i şerifinde şöyle buyurmuştur: “Din kardeşini güler yüzle karşılamaktan ibâret bile olsa, hiçbir iyiliği küçümseme.” (Müslim, Birr, 144)
Sahabeden Cerîr bin Abdullah şöyle demiştir: “Resulullah sallellahu aleyhi ve sellem Müslüman olduğum günden beri beni huzûruna girmekten alıkoymaz ve her gördüğünde gülümserdi.” (Buhârî, Edeb, 68)
Abdullah bin Hâris radıyellahu anh ise: “Allah Resûlü’nden daha çok tebessüm eden bir kimse görmedim.” (Tirmizî, Menâkıb, 10) diyerek Peygamberimizin bu sünnetine dikkat çekmiştir.
Doğru muhatap bulmak
İletişimde önemli bir diğer unsur doğru ve kalıcı muhatap bulmaktır. Bilgi ve ahlaki davranışların buluşmasından önce psikolojiler buluşur. Psikolojiler buluşmadan iletişim olmaz. Doğru muhatabı bulmadan yapılan iletişim suya yazılan yazılar gibidir.
Önce muhatabımıza bakarız eğer iletişim kurulabilecek biri değilse, sükût etmemiz daha uygun olur. Yok, eğer iletişim kurulabilecek bir psikolojik altyapıya sahipse, edep ve nezaket çerçevesinde iletişime gireriz. Bu hem bizim bize karşı hem de muhatabımıza karşı duyduğumuz saygının gereğidir. Peygamber Efendimiz’in ihtiyaç olmadıkça konuşmadığı bazen uzun süre sükut ettiği rivayet edilmektedir.
Sahabeler Peygamber Efendimiz’in kendilerine birşeyler anlatmak için en uygun zamanı gözettiğini rivayet ediyorlar. Peygamberimize; “Ya Rasûlallah! Bugün bize sohbet (ayet hadis) anlatmayacak mısınız?” diye sorduklarında, Efendimiz aleyhis selam; “Ben sizin iyi halinizi gözetliyorum” buyuruyor.
Mevlana iletişimle ilgili olarak şunları söyler: “Birisinin sözü güzelse dinleyicidendir; öğretmenin heyecanı ve işe sarılması talebenin tesiriyledir. 24 şubeden çalgı çalan bir çalgıcıya, dinleyen olmadı mı çalgısı bir yük olur. Gayb haberlerini dinleyen bir kulak olmasaydı hiçbir muştu gökten vahiy getirmezdi. Allah’ın sanatlarını gören gözler olmasaydı ne gökyüzü dönerdi ne yeryüzü gülerdi.”
Muhataba yönelmek
İletişimde karşımızdakine değer verdiğimizi göstermek esastır. Mesela ona ismiyle hitap ettiğimizde bu değeri hissettirebiliriz. İnsan onuruna en yakışan hitap şekli kişiye ismiyle hitap etmektir. Zira isim, kişinin şahsiyetini sembolize eder. Muhatabı aşağılamak, tahkir etmek, tepeden bakmak sadece iletişim bağlarını koparmaz aynı zaman tüm ahlaki erdemleri de yok eder. “Kişiye Müslüman kardeşini hakir görmesi (ona) günah olarak yeter” kutlu sözü bizim için yegâne rehberdir.
İkinci olarak muhatabımızı dinlerken başka taraflara bakımdan ona yönelerek dinlediğimizde değer gördüğünü hissedecektir. Peygamber Efendimizin vücut dilini anlatan kitaplarda özellikle sadece boynunu çevirmediği bütün vücuduyla döndüğü anlatılır. Bu da onun muhatabına tam yönelerek değer verdiğini göstermektedir.
İletişimde üç dil kullanılır: Beden dili, söz dili, hal dili. İletişimin başlangıcı dil ile olur, daha sonra söz ile devam ettirilir ve ortaya koyduğumuz hal dili ile sonuçlandırırız. Edep, vakar ve tevazuyu içselleştiren bir beden dili, muhatabımız üzerinde olumlu bir etki bırakır ve bize karşı var olan önyargıları yıkar.
Bu olumlu atmosferde makul ve yumuşak bir ses tonu daha çok etkileyici ve ikna edici olur. Kariyerimiz, konumumuz, makam ve mevkiimiz ne olursa olsun, muhatabımız ciddiye alınmalı, saygı duyulmalı ve bu duruşumuz beden, söz ve hal dili ile ortaya konmalıdır.
Prof. Dr. Şemsettin Dursun/ İrfanDunyamiz.com
Şahsiyet Gelişimi↗
Müslümanca hassasiyetlerle yazılmış kişisel gelişim yazıları okumak için tıklayın.
Adab-ı Muaşeret↗
Sosyal hayattaki edep ve görgü kurallarına dair yazıları okumak için tıklayın.
Selamunaleykum;Şemsettin Dursun hocam çok önemli konuya deginmissiniz.Bu anlattiklariniz hem ögretmene,hem ögrenciye,hem esnafa ve herkese lazimdır.Şoyle bir söz vardir USLUP ESASDAN ÖNCE GELIR.Tebrikederim Allah razi olsun.Selam ve dualarimi gonderiyorum.Öğretmen Zeki Özdemir .Adiyaman.