Hasan Bey’in çocukluk ve gençlik yılları yoksulluk ile geçmiş. Okula gittiği zaman abisinin eski elbiselerini giyinirmiş. Askere gittiğinde babasının verdiği harçlığı bitirmemek için çok defa canının istediği şeyleri almazmış.
Askerlik sonrası evlenmiş, tabii çok büyük zorluklar içerisinde… Daha sonra yurtdışına gitmiş. Önceleri yurtdışında işçi olarak çalışmış. Sonraları Allah’ın takdiri ticaret yapmaya başlamış. Allah Teâlâ verdiğinde kimse hesap edemez, geri alınca da kimse itiraz edemez.
İşi büyütmüş
Bir yandan oto alım satımı yapmış diğer yandan emlak alıp satmaya başlamış. Bu arada kabzımal olmuş yani sebze- meyve toptancılığı yapmış. Kısa bir zaman sonra işi iyice büyütmüş derken arsalar, dükkanlar; gerek yurt içinde gerekse yurt dışında bir çok mülk sahibi olmuş.
Tabii bu arada dindar bir insan olduğu için ibadetlerini eda ediyormuş. Aynı zamanda hayırsever bir insanmış. Etrafında yapılan camilere, Kur’an kurslarına, hayır yerlerine çok yardımcı olmuş. Elinden geldiği kadar kimseyi boş çevirmemeye gayret etmiş.
Yoğun iş temposu içerisinde bir ara rahatsızlanmış. Doktora gittiğinde doktor; “Hastanede yatmanız lazım” demiş. Hasan Bey; “Ama doktor bey, benim çok işlerim var, işlerimin başında olmazsam işlerim aksar” diye itiraz edesi olmuş. Doktor bey bu sefer daha net konuşmuş: “Beyefendi sizin ciddi bir hastalığınız var. Tedavi olmanız lazım. Kanser olduğunuz anlaşılıyor.”
İşler bozulmuş
Hasan Bey bunu duyunca çok üzülmüş. Eşi ve çocukları öğrenince onlar da adeta perişan olmuşlar. Nihayet hastalıkla mücadele başlamış, bir yandan doktorlara gidip geliyor diğer yandan bitkisel ilaçlar kullanıyor derken uzun süre tedavi olmuş.
Hastalık sürecinde işlerini büyük oğlu yönetiyormuş. Kendisi sıfırdan işe başladığı için işi çok iyi biliyor, evlatları ise rahat bir şekilde büyüdükleri için işi iyi götürememişler. İş zarar etmeye başlayınca da bankalardan kredi çekmeye başlamışlar. Orayı yapacağım, burayı kurtaracağım derken babalarının almış olduğu mülkün büyük bir kısmını satmışlar.
Hasta baba hastalığıyla uğraşırken zorluklarla almış olduğu dükkanların arsaların satıldığına dayanamaz olmuş. Bir zamanlar yoksul haliyle gurbet yollarına düşen Hasan Bey varlıktaki imtihanların altından kalkamaz hale gelmiş. Tabi malına kredi bulaşınca ticaretinin bereketi de kalmamış.
Kenara atılmış
Allah’ın takdiri Hasan Bey uzun bir tedaviden sonra iyileşmiş. Fakat işinde eski düzeni yeniden tutturamamış. Kendisi de yaşlandığından işi çevirme gücü yokmuş zaten. Bir taraftan işlerin ters gitmesi bir taraftan ailedeki çalkantılar ömründen ömür tüketmiş. Neredeyse huzurlu bir günü bile geçmiyormuş.
Bu defa da oğulları birbirine düşmeye başlamışlar. Diğer akrabalar devreye girmişler derken bir gün ciddi bir kavga olmuş. Büyük oğlanın oğlu amcasının oğlunu öldürmüş. O hapishaneye gitmiş, diğeri kabire gitmiş. Öteki kardeşlerin de düzeni bozulmuş. Her birisi farklı bir şekilde savrulmuşlar.
Öğüt verecek olsa, zaten onun fikirlerine pek de kimsenin ihtiyacı yokmuş. Çünkü artık oğulları daha modern bir hayat yaşamaya başlamışlar. Hasan Bey eski günlerini mumla arar olmuş. “Ben nerede hata yaptım da bu haller başıma geldi” diye düşünürken yaşlı bir hocaefendinin şu sözleri bir nebze ona teselli olmuş.
“Oğlum kötülük her zaman kötülere gelmez, bazen iyilere de gelir. Adem aleyhis selam da evlat imtihanı çekti. Nuh aleyhis selam da evlat imtihani çekti. Yakup aleyhis selam Yusuf’u için yıllarca ağladı, feryat etti İbrahim aleyhis selam İsmail’i kurban etmek için bıçağın altına yatırdı.”
Dünya imtihandır
Şimdi ibret nazarıyla olayları değerlendirelim. Bir zamanlar Hasan Bey para kazanma derdindeymiş, sonra sıhhatinin derdinde olmuş, en sonunda da evlatlarının derdine düşmüş ki ona en ağır geleni bu olmuş. Olanlar olmuş, ölenler olmuş, hapse girenler olmuş, barışma durumları zor bir hale gelmiş ama yine de bir baba olarak Allah’a yalvarmak ve dua etmekten başka çaresi olmadığını da biliyormuş.
Evet değerli kardeşlerim, Hasan Bey gibi niceleri genişlikten darlığa düşmüş, dünyanın bin bir halini görmüşler. Kuşkusuz her imtihanın bir zorluğu vardır fakat evlat imtihanının bin zorluğu vardır. Hasılı evlat bir imtihan vesilesidir. Zaten dünya baştan başa imtihandır. Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor: “Hanginizin daha iyi iş işlediğini belirtmek için, ölümü ve dirimi (hayatı) yaratan O’dur. O, güçlüdür, bağışlayandır.” (Mülk, 2)
Bu imtihanlarda başarı olmanın en güzel yolu başına gelenlerin Allah’ın izniyle olduğunu bilerek sabretmektir. İmtihanın boyutu hangi boyutta olursa olsun yapılması gereken budur. Evlatlara da sürekli dua etmek lazım. Bıkmadan, usanmadan, sabırla onlara anlatmak lazım.
Bir olayın farklı bir boyutu var ki o da şu. Bütün bu acılar içinde Hasan Bey’in tek tesellisi elinde imkanlar olduğu zaman hayır kurumlarına yaptığı yardımlarmış. “İyi ki de elimde varken bu hayırları işlemişim, sonra imkan bulamayacakmışım” diyerek teselli oluyormuş.
Geylani Akan/ İrfanDunyamiz.com
İrfan Mektebi ↗
Sevdirici, müjdeleyici üslupla yazılmış hayata dair yazılar okumak için tıklayın.
Gönül Dünyamız ↗
Gönül insanlarına dair bam telinize dokunacak yazılar okumak için tıklayın.