Bir selamın yeter hocam!

Eskiden alışmışım, elimden tesbihim eksik olmazdı. Tabi öyle külhan beyi gibi sallamazdık ama elimizde gezdirirdik. Bir gün tespihim kopmuştu, Çapa’nın önünde tespih satan bir kardeşimiz var; ondan bir tespih almaya gideyim dedim. Bir tane beğendim, parasını uzattım. “Hocam” dedi; “Para istemez.”

Şaşırdım… “Allah Allah kardeşim, öyle şey olur mu, niye para istemiyorsun” dedim. Tesbihci kardeşim bana döndü ve dedi ki: “Hocam senin selamına kurban olayım, sen her gün buradan geçerken bana selam veriyorsun. Bir selamın yeter hocaaam!” Yine de ona para vermeden asla alamayacağımı söyledim.

Gönüllere girelim

Kardeşimizin bu sözü o an bana o kadar çok tesir etti ki… Görüyor musunuz sizin basit sandığınız bir selam insanları nasıl etkiliyor? Nasıl da gönüllere girmeye vesile oluyor? Daha bununla ilgili yaşadığım bir çok benzer olaylar var. Biz “selamlaşma” vesilesi ile dine soğuk bakıp da sonradan camiye cemaate karışanları, namaza başlayanları çok gördük.

Bir selam bazen bütün buzları eritir, bütün pürüzleri yok eder. Selam dostluğun parolasıdır. Dostluklar selamla demlenir. Özellikle hocalarımızın selamlaşma sünnetini ihmal etmemeleri gerekir. Çünkü bulundukları yerde onlar dini temsil ediyorlar. İnsanlar onlara o gözle bakıyor. O kimsenin dine imana bakışını bir selamınız değiştirebilir.

İki Cihan Güneşi Peygamber Efendimiz sallelahu aleyhi ve sellem: “İman etmedikçe cennete giremezsiniz, Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş sayılmazsınız. Sizi birbirinizi sevdirecek bir şey söyleyeyim mi? Aranızda selamı yaygınlaştırın” (Müslim, İman, 93,94) buyurarak selamlaşmanın önemine ve bereketine işaret  etmektedir.

Değerli kardeşlerim inanın, toplumdaki sevgi kıtlığının sebebi de selamsızlıktır… Bizim de güzeller güzeli Peygamber Efendimiz’in bu uyarısını dikkate alarak aramızda selamı yaygınlaştırmamız gerekmektedir. Yine bir hadis-i şerifte selamlaşmak şöyle teşvik edilmiştir: “İnsanların Allah katında en makbûlü ve O’na en yakın olanı, önce selâm verendir. (Ebû Dâvûd, Edeb, 133)

Selamı yayalım

Ayrıca selam hem buluşurken, hem de ayrılırken verilmelidir. Bu hususta Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuştur: “Sizden biriniz bir meclise vardığında selâm versin. Oturduğu meclisten kalkmak istediği zaman da selâm versin. Önce verdiği selâm, sonraki selâmından daha üstün değildir.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 139)

Sevgili Peygamberimizin eshabı da selamlaşmaya doyamamışlar. Yolda yürürken aralarına ağaç girse yeniden selamlaşmışlar. Tabi ki onlar bu hassasiyeti Peygamber Efendimiz sallellahu aleyhi ve sellem’den öğrenmişler. Bu konudaki nebevi öğüt şöyledir: “Sizden biriniz din kardeşine rastladığında ona selâm versin. Eğer ikisinin arasına ağaç, duvar veya taş girer de tekrar karşılaşırlarsa, tekrar selâm versin. (Ebû Dâvûd, Edeb, 135)

japonya‘da ve dünyanın çeşitli yerlerinde İslam’ı anlatan davetçi merhum Nimetullah Yurt Hocaefendi vardı, o da “Selam vermeye doyamıyorum” derdi. Tanıdık tanımadık herkese selam verirdi. Arabaya bindiğinde bile camı açar, herkese selam verirdi. Bembeyaz kıyafetleri, bembeyaz sakalı ile onu görenlerin önce dikkatini çeker sonra onlara tebliğde bulunurdu.

İslam davasına gönül vermiş herkeste bu selam verme aşkını görüyoruz. Öyleyse değerli kardeşlerim, bu güzel sünneti ihmal etmeyelim. Selam selam gönüllere yağalım. Selam selam gönüllere girelim. Gönüllere girmenin anahtarı selam vermektir. Bir selamı birbirimizden esirgemeyelim. Eskiler ne güzel demişler: “Selam, bu ne güzel kelam.”

Osman Gülşen/ İrfanDunyamiz.com

İrfan Mektebi ↗

Sevdirici, müjdeleyici üslupla yazılmış hayata dair çok güzel yazılar okumak için tıklayın.

Gönül Dünyamız ↗

Gönül insanlarına dair bam telinize dokunacak yazılar okumak için tıklayın.

Şunlara Gözat

Abdullah bin Mes’ud gerçek bir kahramandı…

Elimizdeki kaynakların bildirdiğine göre Hazreti Dâvûd aleyhis selam, babasının en küçük oğludur ve çobanlık yapmaktadır. …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.