Çoban deyip geçmeyelim…

İçinde yaşadığımız toplumun fertleri, hem kendilerine hem de çevrelerindeki insanlara, bulundukları konumlara göre değer veriyorlar. Peygamberler böyle değildir; onlar her insana değer verir ve her insanı talebe olarak görürler. Çünkü peygamberler, Yüce Allah’ın insanlar için seçip gönderdiği öğretmenledir. İslâm dininde bütün insanlar eşittir. Kendine değer verip Yüce Allah’ın istediği şekilde yaşayanlar yücelir ve yükselir, kendine değer vermeyip şeytana kul ve köle olanlar da alçalır.

Toplum, insanlara tahsillerine ve zenginliklerine göre değer veriyor. Bu yüzden tahsili ve parası olmayanlara dönüp bakan yok. Hele çoban olanlara hiç kimse itibar etmiyor. Hâlbuki İslâm dini, kendine hizmet eden nice çobanları âlim, nice köleleri komutan yapmıştır. Nice genç çobanlar ve köleler, Peygamber Efendimiz’in rehberliğinde nice üstün makamlara ulaşmışlardır, bir bilebilseniz! Bu din, insanı insan eder, daha da ileri götürür sultan eder.

Çoban peygamberler

Çobanlık, peygamberlerin mesleğidir. Hazreti Mûsâ’nın çobanlık yaptığını Kur’ân-ı Kerîm’den öğreniyoruz.1 Bütün peygamberlerin, özellikle de Hazreti Musâ aleyhis selam’ın, Hazreti Dâvûd aleyhis selam’ın ve bizim peygamberimiz Hazreti Muhammed’ sallelahu aleyhi ve sellem’in çobanlık yaptığını bizzat peygamberimizin kendisinden öğreniyoruz. O, şöyle buyuruyor:

“Mûsâ aleyhis selam, yüce Allah tarafından insanlara peygamber olarak gönderilmişti. Kendisi koyun güderdi. Dâvûd aleyhis selam da peygamber olarak gönderilmişti, O da koyun güderdi. Ben de peygamber olarak gönderildim. Ben de ev halkımın koyunlarını Ecyad’da güderdim.”2  Peygamber Efendimiz, koyunlarının yaylım yeri olarak bazı rivâyetlerde Ecyâd mevkiini, bazı rivâyetlerde de Karârît mevkiini zikretmiştir.3

Peygamber Efendimiz bir gün: “Koyun gütmeyen hiçbir peygamber yoktur” buyurmuştu. “Ey Allah’ın elçisi! Sen de mi güttün?” diye sorulunca, Sevgili Peygamberiz de bu soruya: “Evet, ben de güttüm” diye cevap vermişti.4

Güzel bir meşguliyet

Çobanlık, insanın tabiatla iç içe olduğu, günahsız hayvanlarla baş başa kaldığı, kendini dinleme fırsatı bulduğu güzel bir meşgûliyettir. İnsan, çobanlık yaptığı yerin özelliğine göre, kimi zaman ağaçların toplu zikir yaptığını, kimi zaman derelerin ve çayların ilâhi söylediğini, kimi zaman rüzgarın mânevi bir hava gibi estiğini, kimi zaman taşların ilâhi aşktan mest olup yukarılardan aşağılara doğru yuvarlandığını hisseder.

Çevresinde var olan her şeyin, toplu bir zikir halkasına oturmuş dervişler gibi döndüğünü görür ve o da onlara katılır. Evet, her şey Yüce Allah’ı tesbîh eder. Rabbimiz, Kur’ân-ı Kerîm’de bu gerçeği şöyle ifâde eder: “Yedi gök, yer ve bunların içinde bulunanlar O’nu tesbîh ederler. O’nu hamd ile tesbîh etmeyen hiçbir şey yoktur. Ne var ki siz, onların tesbîhini anlamazsınız. O, halîmdir, çok bağışlayandır.”5

Evet, yaratıkların Yüce Allah’ı tesbîh etmesini herkes anlayamaz. Ama az da olsa anlayabilenler vardır. Hazreti Süleyman’ın aleyhis selam kuşların dilini anladığı gibi.6 Kalb gözü açık ve kulağı delik olan çobanlar da yaratıkların, Yüce Allah’ı tesbîh etmelerini hem işitir hem de onların zikir halkasını görür, bazen de zikir halkalarına katılırlar.

Öğrencilik gibi

Çobanlık, öğrencilik gibidir. Çobanlık yapılan yerler okul, çoban öğrenci, tabiat ve çevre kitap, çobanın saf ve temiz olan ruh dünyası ve iç âlemi de öğretmendir. Çoban, kâinât kitabını kendi kendine okuyan bir âriftir. Çobanın ilmi yoktur ama irfânı vardır. İlim adamlarında olan gurur, kibir, kendini beğenmişlik, hased gibi hastalıklar çobanda yoktur. Çobanda mahfiyyet, paylaşma, tevâzû, yardımseverlik, kanaatkârlık, hakkına râzı olmak gibi güzel hasletler vardır.

Farkındayım, bu satırları okuduktan sonra, şimdiye kadar çobanlık yapmadığınıza üzülüyorsunuz. Üzülmekte haklısınız ama fırsatı kaçırmış da sayılmazsınız; çünkü siz daha hayattasınız. Bugünden sonra çobanlık yapabilirsiniz. Tavsiye ederim size, bir yaz tatilini çobanlık yaparak değerlendiriniz. Dikkat ediniz! “Yaz tatilini geçiriniz” demiyorum, “değerlendiriniz” diyorum. Çünkü çobanlık, insana çok şey kazandıran yüksek bir meslektir.

Çobanlık yaptıktan sonra, olaylara, çevreye, insanlara, dünyaya ve âhirete bakışınız bir netlik kazanacaktır. Otlattığınız hayvanların, çevrenizdeki birçok insandan daha seviyeli olduğunu o zaman anlayacaksınız. Hayvanlar da var olan anlayışın, paylaşmanın, fedâkârlığın, hakkına râzı olmanın insanlarda olmadığının farkına o zaman varacaksınız. Hayvanların, dostlarını ve düşmanlarını çok iyi tanıdıklarını, dostlarının yanında ne kadar rahat olduklarını ve düşmanlarından nasıl kaçtıklarını görecek ve şu âyet-i kerîmenin mânasını işte o zaman daha iyi anlayacaksınız:

“Yemîn olsun, biz insanlardan ve cinlerden birçoğunu cehennem için yaratmışızdır. Onların kalpleri vardır, onlarla (gerçeği) kavrayamazlar; gözleri vardır, onlarla (gerçeği) göremezler; kulakları vardır, onlarla (gerçeği) işitemezler. İşte onlar hayvan gibidirler, hatta daha şaşkındırlar. İşte asıl gafiller onlardır.”7

Komutanlık gibidir

Çobanlığın fazîletleri daha bitmedi. Konumuzla alakalı fazîletlerine daha yeni geldik. Çobanlık, savaş meydanındaki komutanlık gibidir. Komutan, savaşı en az kayıpla kazanmanın planlarını yapar, askerini korur, mühimmatını çok ölçülü ve hesaplı kullanır. “Su uyur, düşman uyumaz.” atasözünü kulağına küpe ederek düşmana karşı devamlı uyanık ve hazırlıklı olur.

Çoban da bir komutandır, o da sürüsünün komutanıdır. Çoban da sürüsünü vahşi hayvanların saldırısından korur. Sürüsünü, vahşi hayvanların saldırabileceği yerlerden uzak tutar. Vahşi hayvanların saldırısına uğradığı zaman da onlarla mücadele eder. Komutanın düşmanla savaşması gibi çoban da vahşi hayvanlarla savaşır. Bu yüzden çobanlar korkusuz ve cesur olurlar.

Çobanlıkta edindikleri tecrübelerle savaş meydanına atılırlarsa çok başarılı olurlar. Vahşi hayvana saldırır gibi düşman üzerine hücum ederler. Onlar, bu konuda çok tecrübelidirler. Dolaştıkları sahralar, çöller ve ovalar onlar için savaş meydanı gibidir. Vâdileri sığınak, tepeleri de cephe olarak görürler. Onlar, olumsuz şartlarla ve yağmurlu havalarla büyümüşlerdir. Sabahleyin yağmurla birlikte yola koyulan çoban, öğleden sonra havanın açacağını ve her tarafın güllük-gülistanlık olacağını tecrübeleri ile bilir. Gökyüzünü kaplamış kara bulutlar ve çakan şimşeklerden sonra havanın açacağını da bilir.

O bilir ki, kara bulutlar gelip geçicidir. Yine o bilir ki, her kıştan sonra bir bahâr, her geceden sonra bir nehâr (gündüz) vardır. Hiçbir çoban, gökyüzünün kara bulutlarla kaplı olduğunu gördüğünde sürüsünü ve işini terk edip evine kaçmaz. Şurası bir gerçektir ki çobanlar korkuyu, pısırıklığı, uyuşukluğu rüzgara verip, arkasından bakan kişilerdir. Onların hayatında korkaklık, umutsuzluk, kimliksizlik, mıymıntılık yoktur. Hazreti Dâvûd’un, Câlût’u öldürmesinin; Hazreti Abdullah bin Mes’ûd’un da Ebû Cehil’in kafasını koparmasının nereden kaynaklandığını göstermek için anlattım bütün bunları.

Yıldızların arkadaşı

Gündüzleri hayvanları ile konuşan çobanlar, geceleri yıldızlarla arkadaş olurlar. Geceleri dışarıda, açık havada yatan çoban, gökyüzüne bakarak yıldızlarla konuşur, onlarla dertleşir. Gündüz ufukların, geceleri de gökyüzünün derinliği, çobanların ruh dünyasına yansır, onlar da engin görüşlü olurlar.

Dostlarına ve sürülerine karşı da çok merhametlidirler. Sürülerini akşama kadar sulu ve otlu yerlerde dolandırır, tehlikeli bölgelerden uzak tutarlar. Sürüden geriye kalan ağır, aksak ve topal hayvanlarla, yeni doğmuş kuzu, oğlak ve dana gibi yavrularla özel ilgilenirler. Ben, yeni doğmuş kuzulara biberonla süt içiren çobanlar bilirim.

Demem o ki, çobanlık öyle basit görülecek bir iş, çoban da sıradan bir kimse değildir. Aslında bunun böyle olduğunu ben değil, sevgili peygamberimiz söylüyor. Hep birlikte o yüce peygambere kulak verelim: “Hepiniz çobansınız. Hepiniz güttüğünüz sürüden sorumlusunuz. Âmir, memurlarının çobanıdır. Erkek, âilesinin çobanıdır. Kadın da evinin ve çocuğunun çobanıdır. Netice îtibâriyle hepiniz çobansınız ve hepiniz idâre ettiklerinizden sorumlusunuz.”8

Peygamber Efendimiz sallellahu aleyhi ve sellem’in bu hadîs-i şerîfinin mânâsını iyice anlayabilmek için, kısa da olsa bir müddet çobanlık yapmak gerekir. Çobanlık yaptıktan sonra hayatın içine atılanlar daha başarılı oluyorlar. Peygamberlerin başarılı olmalarının, insanları ve toplumları değiştirip dönüştürmelerinin temelin de de bu gerçek yatmaktadır. Evet, çoban deyip geçmeyelim.

Prof. Dr. Mustafa Ağırman/ İlkadım Dergisi

ÇOBAN İLE İLGİLİ DİĞER YAZILAR

İrfan Mektebi ↗

Sevdirici, müjdeleyici üslupla yazılmış hayata dair çok güzel yazılar okumak için tıklayın.

Gönül Dünyamız ↗

Gönül insanlarına dair bam telinize dokunacak yazılar okumak için tıklayın.

Şunlara Gözat

Abdullah bin Mes’ud gerçek bir kahramandı…

Elimizdeki kaynakların bildirdiğine göre Hazreti Dâvûd aleyhis selam, babasının en küçük oğludur ve çobanlık yapmaktadır. …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.