Çobanın eriklerle imtihanı…

Efendim bu hikayeyi ilk defa baba dostu hattat Enver Amca’dan dinlemiştim. Hikaye şöyle:

Çobanın birisi koyunlarıyla kıra bayıra açılıyor. Yanındaki erzak kuvvetli. Hava çok sıcak ve güneş yakıcı. Bir ağacın gölgesine sığınıyor ve Allah ne verdiyse bohçasındaki nevaleyi tüketiyor.

En son bohçadan bir avuç erik çıkıyor. İştahla erikten bir tane atıyor ağzına, ama erik fena halde ekşi…

– “Bu ne böyle! Adamın ağzını burnunu birbirine karıştırıyor!” diyor ve erikleri biraz öteye atıyor. Atmakla kalmıyor birde eriklerin üzerine güzelce işiyor.

Hava fena halde sıcak ve bir süre sonra bohçada bir şey kalmıyor. Bir kaç saat sonra sıcaktan iyice bunalan çobanın gözüne güneşin altında ışıl ışıl parlayan yeşil erikler ilişiyor.

Olur mu olmaz mı derken bizim çoban diğerlerinden epey uzakta olan bir eriğe yaklaşıyor. Kendi kendine;

– “Bu diğerlerinden çok uzakta buna çiş değmemiştir” diyor ve eriği ağzına atıyor. Ekşi mekşi tadı da pek hoşuna gidiyor. Sonra yine bir parça uzakta olan bir başka eriğe yöneliyor;

– “Buna da değmemiştir” diye mırıldanırken “Aman Allah’ım bu ne lezzet” diyor onu da yiyor.

Ona değmemiştir buna değmemiştir diyerek aklına yatıra yatıra çoban üzerine işediği bütün erikleri teker teker bir güzel yiyor.

Hikaye burada bitiyor.

Bu hikayeyi ilk dinlediğimde çocuktum ve yüzümü buruşturmuştum, ne bileyim ilerleyen yıllarda bunun örneklerini sıkça yaşayacağımı…

Hayat bu dostlar; inişi var, çıkışı var. Sabrı var, şükrü var. İnsanın sınanmadığı konuda büyük konuşması feci hata. Şimdi görüyoruz ki eskiden ahlak konusunda, haram helal konusunda çok hassas olan bazı makam sahibi arkadaşlar “Bal tutan parmağını yalarmış “ kıvamına geldi.

Ortamlarda yada sosyal medyada ayet hadis paylaşırken makamının getirdiği bir takım avantajları;

– “O hediye, doğal.”

– “Bu yemek canım normal.”

– “Seyahat , konaklama canım ne var bunda?” derken yavaş yavaş üzerine işenmiş en baba eriğe bile bir kılıf uyduruluyor;

– “Millet neler yapıyor abi, ama biz de çok çalışıyoruz, çoluk çocuğu da ihmal ediyoruz zaten biraz da hakkımız” moduyla erikler haram helal denmeden teker teker yutuluyor.

Açıkçası ülkem adına çoluk çocuğum adına ABD veya İsrail’den vs. korkmuyorum. Ama bu aç gözlülüklerden pervasızca kul hakkı yenmesinden çok korkuyorum.

“Kişinin kendine ettiği kötülüğü kimse ona edemez “ derler ya…

Gönül ister ki biz de hatalarımızdan dönsek, hakkımız olmayan makama, paraya, konuma el atmasak.

Adil olsak, işi hak edene, ehline versek.

O kadar güzel o kadar değerli insanlarımız var ki. Ah onları bir değerlendirebilsek.

Gönül bu, ister de ister…

Son söz; Allah yanlışından dönebilenleri çoğaltsın. Bizi birbirlerini hakkıyla sevenlerden eylesin.

En Son söz; biz küçüğüz ama Allah çok büyük!

Dr. Faruk Öndağ/ İrfanDunyamiz.com

İrfan Mektebi ↗

Sevdirici, müjdeleyici üslupla yazılmış hayata dair çok güzel yazılar okumak için tıklayın.

Gönül Dünyamız ↗

Gönül insanlarına dair bam telinize dokunacak yazılar okumak için tıklayın.

Şunlara Gözat

Abdullah bin Mes’ud gerçek bir kahramandı…

Elimizdeki kaynakların bildirdiğine göre Hazreti Dâvûd aleyhis selam, babasının en küçük oğludur ve çobanlık yapmaktadır. …

Bir yorum

  1. Çok teşekkürler hocam.Çok güzel bir yazı.Kaleminize sağlık.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.