Cuma namazı tartışmaları, beni 36 yıl öncesi yaşadığım hayli ilginç bir olaya götürdü. Avustralya Melbourne’de din görevlisiyim. Amerikalıların kurduğu tam kapasiteyle çalışan ve otomobil üreten Ford Motor Company’de de Türk işçileri çalışıyor.
Dini inanç ve ibadet özgürlüğüne önem veren Avustralya’da işçilerimiz, Cuma günleri Camiye gelip namaz kılmak istiyorlar lakin Ford Fabrika yönetimi mesai saatlerinde dışarı çıkmalarına izin vermiyor. Ancak, vakit namazlarını münferiden içeride kılmalarına izin veriyorlar…
İzin istiyorlar
Sorunu çözmek için Broadmeadows Türk İslam Cemiyetimiz devreye giriyor ve Müslüman işçilerin Cuma namazı saatinde Fabrika dışına çıkmasına izin verilmesini talep eden bir yazı gönderiyor. Gerekçe olarak da, Cuma namazının camide kılınmasının farz ve zorunlu, vaktinin de belli ve sınırlı olduğu bildiriliyor.
Fabrika yönetimi önce talebi olumlu karşılıyor fakat izin vermek için Türkiye’deki uygulamayı soracaklarını, çalışanlara orada nasıl bir düzenleme yapılıyorsa burada da aynısını uygulayacaklarını belirtiyorlar.
Büyükelçilik kanalıyla yapılan yazışmalardan sonra Ankara’dan gelen cevap herkesi şaşırtıyor: “Türkiye Cumhuriyeti Laik bir Ülkedir. Çalışma saatleri dini kurallara göre düzenlenemez. Çalışanlar için Türkiye’de Cuma namazına özel bir izin uygulaması yoktur.”
Fabrika yönetimi gelen yazıyı Cemiyet yetkililerine göstererek: “Sizin ülkenizde uygulama böyleyken bizim yapacağımız bir şey yok” diyerek üzüntülerini bildiriyorlar.
İzin veriliyor
Gelen bu yazıya rağmen Cemiyetimiz işin peşini bırakmıyor, ısrarını sürdürerek ikinci bir yazıyla, “Fabrikada sadece Türk işçilerinin bulunmadığını, diğer ülkelerden de Müslümanların bulunduğunu” belirtip uygulamanın o ülkelerden de sorulmasını talep ediyor.
Sonucu merakla bekleyen Cemiyet yöneticileri ve işçiler, bir süre sonra Fabrika yönetimince Cuma namazı için belli saat aralığında izin verildiğini sevinerek öğreniyorlar. Türkiye’den izin çıkmasa da, halkı Müslüman olan diğer ülke büyükelçiliklerinden gelen müspet cevaplar, Fabrika yönetimini ikna etmiş ve bütün Müslüman işçilere Cuma namazı için izin çıkmıştır artık…
Bu gelişmeden sonra, ben de Cuma hutbelerinin dilinde değişiklik yapma ihtiyacı duymuştum. Daha önce Türkçe hazırladığım hutbeleri, diğer ülke Müslümanlarının da camiye gelmesiyle Türkçe, İngilizce ve Arapça olarak üç dilde hazırlamaya başladım. Artık Broadmeadows Camii sadece Türklere hitap eden bir mabet değil, olması gerektiği gibi her coğrafyadan Müslümanlara hitap eden, her etnik kökenin rahatça gelip ibadet ettiği, tanışıp kaynaştığı bir İslam Merkezi olmuştu.
Yaşadığım bu olayın analiz ve yorumunu yazıyı okuyanlara bırakarak konuyu burada noktalamış olayım.
Mehmet Emin Parlaktürk/ İrfanDunyamiz.com
İrfan Mektebi ↗
Sevdirici, müjdeleyici üslupla yazılmış hayata dair yazılar okumak için tıklayın.
Gönül Dünyamız ↗
Gönül insanlarına dair bam telinize dokunacak yazılar okumak için tıklayın.