Deniz derin, yol uzun dostlar!

Derin derin düşüncelere daldım. Bir anda çocukluğum, gençliğim derken ömrümün sonbaharı mı desem kışı mı desem; bugünleri düşünür oldum. Vay be, ne de zor ve dar geçitlerden geçmişiz. Çocukluğum yoksulluklar, imkânsızlıklar içerisinde geçip gitmiş. İlim yapılacak çağlar havaya uçmuş.

Ha şunu da söylemek gerek; imkânlar yoktu ama insanlık çoktu. Akraba bağları, komşuluk ilişkileri. O saygı, sevgi neydi Allah’ım! Kadınlardaki edep kitaplara sığmaz ki yazayım. Tek cümle; tesettür o kadar ciddiye alınırdı ki gözünün birisine varacak kadar kapananlar olurdu. Ne diyelim onların neslinden öyleleri geldi ki gözünü değil göbeğini gösterir oldu.

Gurbet hayatı

Gençliğimizde yaşadığım gurbet hayatı çok ibretliydi. Aileden uzakta, yaşımız daha on sekiz bile değil… Tabir yerindeyse kanınız kaynıyor, Yeterli bilgi yok o zaman ki dar geçitlerden yani büyük günahlardan bizi koruyan neydi acaba? Daha dün gibiydi, çocuktum delikanlı oldum, askere gittim. Askerden geldikten sonra devlet memuru oldum. Askerlik yaptığım dönemde sağ sol belası zirve yapmıştı, Ramazan’da zorla orucumuzu bozdurdular. Ona rağmen Kur’an-ı Kerim ile askerde tanışmak nasip oldu.

Askerlik sonrası iş arama çabaları başladı. Ne zordu o günler; aklınıza gelen her şey için kuyruğa giriyordunuz. Sonra evlilik vakti geldi. Tek olarak dünyaya geliyoruz, fakat tek yaşamamız mümkün değil… İnsanlar yuva kurmak için bir çift oluyor ve en azından iki kişiden oluşan yuvaya bir aile deniyor. Ne zorluklarla bir yuva kurduk,

Derken devlet memuru olduk. İhtiyaçlar hat safhada; ona rağmen yine birçok dar geçitten geçmişiz. Rüşvet, haksız kazanç vs hiçbirine bulaşmadık elhamdülillah. Çocukluğumda şartlar müsait olmadığından tahsilim yarım kalmıştı, bir yandan memurluk yaparken diğer yandan da tahsilimi tamamlamaya çalıştım. Neyse ki çocukken az çok ilk ve ortaokulu okumuştum. Onun için lise bitirmek, yüksekokul bitirmek çok zor olmadı.

İslami tahsilim ise zamanında olmadı. Çocuklukta hiçbir şey öğretilmemişti. Askerde Kur’an-ı Kerim ile tanıştığımda yaşım 20 idi. Şu anda ise yaş kemâle erdi; haftada dokuz saat ders almaya çalışıyorum, yine de bir arpa boyu yol kat edemedim.

Anlamadığım bir şey de o kadar az bilgi ile nasıl olduysa emr-i bil maruf sevdası içine girdik. Gece gündüz, uzak yakın demeden koşturuyorduk. O nasıl bir sevdaydı anlamadım gitti. Birçok insana faydalı olduk ama asıl meseleyi geri bırakmışız; ilimde geride kalmışız. Tevazu değil gerçeklerin tespiti. Bir şeyler sonradan okuduk ama bu yeterli değil. Keşke canım kardeşlerim, sizler ilim tahsiline vakitli başlasanız, erken başlayıp yol alsanız. En azından Arapçanızı iyi bir seviye getirmeye gayret edin.

Rize günleri

90’lı yıllara doğru bazı bakanlıklarda ve Başbakanlıkta çalıştım. 1991’de Başbakanlıktayken birçok arkadaşla birlikte sürgün oldum. Sağ olsun rahmetli Özal’ın koruma müdürü Musa Bey devreye girerek bizi gönderecek kişilere; “Biz bu insanları ne zorlukla yetiştirdik, hiç olmazsa bu arkadaşları istedikleri yerlere gönderin” demiş.

Bize nereye gitmek istediğimiz sorulduğunda ben “Rize” demiştim. Niçin Rize’yi istediğimi de bilmiyorum ya… Daha önce Rize’ye hiç gitmemiştim. En büyük çocuğum 10 yaşında, en küçüğü ise daha iki aylıktı. Bir sabah vakti Rize’ye varmıştık. Rize çok güzel bir şehirdi. 15 Haziran 2014 tarihinde yine bir seher vakti Rize’ye varmıştım. Kadere bakın, bu defa sürgün değil Rize’de görev yapan küçük oğlumu ziyaret için gitmiştim.

“Günler geçmiyor” derken yıllar ne de çabuk geçmiş. Bu ziyarette bunu daha iyi anladım. Eski dostların birçoğu ebedi âleme göçmüş, yaşayanların birçoğu ise yürüyemeyecek hale gelmişti. Bu güzel şehirde ne güzel insanlar vardı! Rahmetli Ömer Altıkaya gece gündüz durmazdı; sanki bütün içkicilere, kumarcılara, yoldan çıkmışlara namaz anlatma görevlisi gibiydi. Gece yarılarında sarhoşları yakalar, onlara bir şeyler anlatmaya çalışırdı.

Emekli olduk Avrupa kapıları açıldı. “Ben hoca değilim polis emeklisiyim” desem de adımız hocaya çıktı bir kere… İlk defa Köln’de hocalar toplantısında utancımdan cübbe giyemedim. Aman Allah’ım; bir de Kutsal mekanların kapısı açılmasın mı! 1997’de ilk defa hacda elimdeki küçücük kitapçığa bakarak görevleri yaparken bir de oralarda hatiplik görevi verilmesin mi!

Medine başka

Mekke’si ayrı güzel… Kabe’deki dualar, tavaflar, namazlar ayrı bir lezzet. Hele Medine apayrı bir güzel. Medine sokaklarında Uhud’un eteklerinde Kuba’nın yollarında gezdim. Yatsı namazından sonra Yeşil Kubbe’nin karşısında yapılan Ravza sohbetlerini, akşamları hurma bahçelerini hatırladım. Medine- i Münevvere’ye gitmeyenler bir,  gidenler bin özlerler. Ne hikmetse Medine’ye giden ağlar, gelen ağlar; anlamadım Medine’si olmayanlar ne diye ağlar. Medine’den ayrılırken güleni görmedim. İmanın verdiği lezzet Medine’de bir başkadır.

Çok defa Medine-i Münevvere’nin topraklarını öpenlere şahit oldum. Yeşil halılarda kılınan iki rekat namazın tadını tarif eden olamaz. İmam Malik Medine’nin sokaklarında ayağına ayakkabı giymezmiş, Resulullah’ın şehrine hürmet etmek amacıyla. İmam Malik olmak kolay mı?

Bir defasında Rahmetli Ömer Döngeloğlu Hocamla Uhud’dan geliyorduk, Kibar insandı Ömer Hocam bize “abi” diye hitap ederdi. “Geylani Abi” diyerek elimi tuttu; “Şu Uhud’a bomboş gelip bomboş dönüyoruz acaba neden? Millete anlatıyoruz kendimize anlatamıyoruz” dedi. Ömer Hocama dedim ki;  “Ağzına sağlık vallahi bu acizi tarif ettin. İnan ki ben de aynı duyguları yıllarca yaşar dururum. Hatta bazen ders almaz nefsime şöyle derim: ‘Gün geliyor ki, Medine’ye Mekke’ye hasret kalırsın. Kim bilir yatalak olursun, gözlerin kapıdan gelecek ziyaretçileri bekler. İşte o zaman mübarek beldelerin değerini anlarsın ama tren çoktan kaçmış olur.”

Genç kardeşlerime her fırsatta tavsiyem; nimet elden gitmeden kıymeti bilinmeli. Gençlik ve sıhhat eldeyken hak yolunda gayret etmeli. Elinde makamı, varlığı, imkânı olanlar bu nimetlerin sahibi değil, nöbetçisi olduğunu unutmamalı.

Çocuklarım

Hayat koşturmacası içerisinde 4 çocuğum oldu. Onları büyütmek, okutmak kolay olmadı. Allah’ın yardımı yetişti hamdolsun. Zaman oldu evimizde örgü makinası ile kazak ördük, zaman oldu havlu-bornoz sattık, bal sattık. “Aman ha yavrularımızın kursağına haram bir lokma girmesin!” diye çok gayret sarf ettik.

Derken iki oğlumuzu ve iki kızımızı büyüttük, okuttuk ve kuş misali kanatlanan evlatlarımız yuvadan uçmaya başladı. En son olarak küçük kızımızın düğününü de 2 Mart 2014 günü yaptık. İlk başta olduğu gibi kurduğumuz yuvada yine iki kişi kalmıştık.

İnsanız duygulanıyoruz, fakat şükredilecek yönü çok olduğundan secdeye varmaktan başka yapacak bir şey kalmıyor. Şükürler olsun yüzümüzün akı ile evlatlarımıza yuva kurmak nasip oldu. Allah Teala bize bu mutluluğu gösterdi. Gelinlerim de damatlarım da evlatlarımın dengi ve değerli insanlar. İşte böyle dostlar… Kanatlananlar yuvadan uçtu gitti, acizâne bizim de yorgun yolcu misali evde durduğumuz yok. Sürekli bir seyahat halindeyiz ve dilimiz döndüğünce Allah Teala’nın üzerimizdeki nimetini anlatmaya çalışıyoruz.

Geçmişi düşünün

Yaratan iman edenlere yarın için ne hazırlık yaptıklarına bakmalarını emrediyor; çünkü “bugün de dünün yarını” idi. Yarını düşünmek bugünün kıymetini bilmek ile olur. Ehl-i dil ne güzel söylemiş: “Günün kıymeti seherinden, yılın kıymeti baharından, ömrün kıymeti gençliğinden bellidir.” Siz de benim gibi siyasetten ve ticaretten uzaksanız geçmişi düşünme fırsatınız olur. Şöyle çocukluk, ergenlik, gençlik yıllarından başlayın geçmiş günlerinizi gözden geçirin. Vay bee diyeceğiniz noktaların çok olacağı kanaatindeyim.

Yokluk, yoksulluk, yoğunluk ve imkansızlıklar içinde nice fırsatları kaçırdığınızı göreceksiniz belki. Evlilik hayatında, aile otobüsünde acemi şoförlük yaparken yaptığınız hataları göreceksiniz belki de. Memurluk, amirlik, işçilik, patronluk yapmışsanız stresli gelgitleri, inişli çıkışlı günleri hatırlayacaksınız. Bazen bilerek nefsinize esir düşüp, bazen elinizde olmayarak yaptığınız hataları hatırlayacaksınız. Bazen incittikleriniz aklınıza gelecek. Reyhani yine ne güzel söylemiş:

Geçtiğim yolları bilmek isterim.
Varlığıma agah olmak isterim,
Gerçek bir Reyhani kalmak isterim
Zaman beni geri döndür bir daha.

Geldi bir gitti bir

Rabbimiz ne güzel buyurmuş: “Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve herkes, yarın için önceden ne göndermiş olduğuna baksın. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.” (Haşr, 18) Lütfen bu âyeti bir kere ve hızlıca okuyup geçmeyelim. Kelime kelime, bir hafta boyunca sabah akşam okuyalım ve haftanın sonunda kendi nefsimizi kantara koyup tartarak yarınımız nasıl olacak şimdiden görmeye çalışalım.

Bir de Efendimiz’in şu sözlerini iyi düşünelim: ”Ey Ebu Zer! Gemini yenile, çünkü deniz derin ve tehlikelidir. Azığını tam tekmil al, çünkü yolculuk uzaktır. Yükünü de hafiflet, çünkü dağlar arasındaki yol sarp ve meşakkatlidir. Amelini halis kıl(ihlaslı), sadece Allah için yap, çünkü iyiyi kötüden ayırt eden Allah Basîr’dir(her şeyi çok iyi görür), Âlim’dir(her şeyi hakkıyla bilir).”

Resûlullah Efendimiz sallellahu aleyhi ve sellem ne güzel buyurmuş: “Deniz derin, yol uzun.” Hadisi açıklayan muhaddisler; “Denizden maksat dünyadır” demişler. İnsan her an dünya denizinde boğulacak kadar zayıftır, iman gemisi güçlü olursa inşallah kurtuluş da kolay olur. “Uzun yol” ahirettir; giden gelmez, gitmeyen bilmez; ancak iman ile yola çıkılırsa gitmeden, görmeden hazırlık yapılır, çünkü bizler gayba iman edenleriz. Yük hafif olmalı, yani günah yüklerinden kurtulmaya çalışılmalıdır; bunun için tövbe ve takvaya sarılmalıyız. Azık ise bol olmalı, yani ameller ihlas ile olmalıdır.

Ömrümün geçen her gününe baktığımda hatalarıma pişmanlık duyarken, bugünümü de kontrol etmeye çalışıyorum. Nasıl olsa yolun sonu görünüyor. Yürümek yok; din için, İslam için koşmaya devam. Evet, yolun sonu görünüyor, Rabbimden iman ile emanetini teslim edebilmeyi diliyor ve gücüm nispetinde de bunun için gayret ediyorum. Eğer Yaratan’ın rahmeti olmaz ise bizim gayretimizden ne olur? Gerisi hep yalan benim kardeşlerim! Bir mezar taşında görmüştüm şöyle yazıyordu:

Geldi bir bir, gitti bir bir, kaldı bir;
Sade zü’l celalin zâtı bakidir.

Geylani Akan/ İrfanDunyamiz.com

İrfan Mektebi ↗

Sevdirici, müjdeleyici üslupla yazılmış hayata dair yazılar okumak için tıklayın.

Gönül Dünyamız ↗

Gönül insanlarına dair bam telinize dokunacak yazılar okumak için tıklayın.

Şunlara Gözat

İz bırakan mal müdürü Neşet Özerdem

Bir mal müdürü düşünün, Türkiye’nin çeşitli yerlerinde görev yapmış ve her gittiği yerde iz bırakmış. …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.