Hayat okulunu okumuş Yakup Ağabey

Yıl 1976. Yer Akdeniz’imizin güzel şehri Antalya… İlkbahar’ın o pırıl pırıl günlerinde benim yaşlarımda olan gençler zevkinde, eğlencesinde gezerken, ben para kazanmak ve aileme katkıda bulunmak için memleketimden Antalya’ya gelmiştim.

Babam hastaydı, kardeşlerim küçüktü ve memlekette geçim zor şartlar altında oluyordu. Ya başka bir ile göç etmek zorunda kalıyor, ya da yorganınızı alıp gurbetin yollarına düşüyordunuz. Aradan uzun yıllar geçmiş olmasına rağmen şartlar pek fazla değişmiş değil…

Yakup Usta ile beraber aynı odada kalıyorduk. Küçük bir ocağımız vardı, yemeklerimizi onda pişirirdik. Kahvaltılarımızda hiç tereyağımız olmazdı. Bir gün ustama jest yaparak pazardan tereyağı aldım, kahvaltıya getirdim. Çok az gülen Yakup ağabey gülmeye başlamıştı.

Kahvaltının sonunda ceketinin iç cebinden kırışmış bir mektup çıkardı ve bana uzattı. Mektuba baktım, kendi adı yazılıydı. “Bu mektup size gelmiş,” dedim. “Ziyanı yok, oku!” dedi. Mektubun farklı yerlerinde paradan söz ediliyordu; yani ailesi ondan para bekliyordu.

“Bak evlat!” dedi ve ekledi: “Sen istediğin zaman babana para gönderiyorsun; ama ben param olmasa da çocuklarım kimseye muhtaç olmasın diye gerekirse başkasından borç bulup onlara para gönderiyorum. İşte bunun için tereyağına para vermeye kıyamıyorum.”

Makamı cennet olsun, çok güzel bir insandı. Benim paralarımı bana vermezdi. “Sen gençsin, paranın kıymetini bilmezsin,” der, paramı muhafaza ederdi.

Yakup Ağabey’in hoşuma gitmeyen bir huyu vardı. Bir soru sorulunca en az 5 dakika sonra cevap verirdi. Ben ise buna çok sinirlenir, beni dikkate almadığını sanırdım. Bir gün daha fazla dayanamayıp bunun nedenini sordum. Bana bakıp tebessüm etti ve: “Daha yaşın küçük, öğreneceğin çok şey var. Düşünmeden konuşanlar hep pişman olmuşlardır” dedi.

Yıllar sonra ustamın yaptığının bir hadisi şerifin uygulaması olduğunu öğrendim. Peygamberimiz sallellahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki: “Mümin’in dili kalbinin arkasındadır. Bir şey konuşacağı zaman önce kalbine danışır, sonra o sözü söyler.”

Belki Yakup ağabey hareketinin bir hadis olduğunu bilmiyordu; ama örfünü yaşadığı için doğru olanı yapıyor, böylece bizlere de örnek oluyordu. Âlim değildi, fakat örnek bir şahsiyetti.

Yıllar böyle gelip geçse de gönüllerde iz bırakan insanlar unutulmuyorlar. Önemli olan şu fani dünyada gönülleri incitmeden hayatı devam ettirmektir. Allah bizleri ölçülü davranan kullarından eylesin!

Geylani Akan/ İrfanDunyamiz.com

Yayın Yönetmeni Notu: Bugün insanlık olarak egoizmin, bencilliğin, çıkarcılığın, menfaatçiliğin ve bizi insanlıktan uzaklaştıran her türlü kötü duyguların girdabından kendimizi kurtarmak istiyorsak, bir boyacı sandığı ile ailesini geçindiren İsmail Amca, koyunlarını sağıp sütünü hediye eden Kerime Yenge, kurlar kuşlar yesin diye ağaçlara aşı yapan Kadir Dede, sözünde duran Marangoz Kara Mehmet ve mesleğinin hakkını veren hademe Yaşar Abi gibi şahsiyetlerin güzel, samimi ve sade hayatlarını okumalı ve onlardan ilham almalıyız. Bizi yeniden diriltecek olan ruh bu ruhtur. İşte bu duygularla İrfanDunyamiz. com olarak güzel ve sade hayatları sizlerle buluşturma gayretindeyiz. Sizler de bu güzel içerikleri sevdiklerinizle paylaşabilir, iyiliklerin, faziletlerin, erdemlerin yayılmasına katkı sunabilirsiniz.

Şunlara Gözat

Abdullah bin Mes’ud gerçek bir kahramandı…

Elimizdeki kaynakların bildirdiğine göre Hazreti Dâvûd aleyhis selam, babasının en küçük oğludur ve çobanlık yapmaktadır. …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.