Mahmut Toptaş Hocamızın; “Tanıdığım Ünsüzler” diye daha önce tanıtım yazısı yazdığım çok güzel bir kitabı vardır. Bu kitabında Hocamız, Yunus Emre’nin “Er yarın Hak divanında belli olur” sırrınca gerçek kıymetleri bulmaya ve onları anlatmaya gayret etmiştir.
Mahmut Hocamızla uzun zamandır bir tanışıklığımız var. Geçen senelerde benden hocalar camiasından birinin telefonunu istemişti. Hiç kimsenin arayıp sormadığı bir mü’mini zor zamanında arayıp halini hatırını sormak istiyordu. Hocamızın böyle faziletleri olduğunu biliyordum. Zannediyorum bir deftere tanıdığı kimselerle ilgili bazı bilgileri yazıyor ve ara sıra onları arayıp gönüllerini alıyor.
Hatır defteri
Epey bir zamandan sonra beni de bir Pazar günü aradı ve on- on beş dakika kadar kendisi ile sohbet ettik. Çocuklarımı sorarken onları isimleri ile sorması beni hem şaşırttı hem de sevindirdi. Demek ki o deftere onların da isimlerini yazmış. İnşâallah gönül defterine de yazar da bizlere hep dua eder.
İnsanlarla çocuklarının isimlerini söyleyerek konuşmak bir iletişim ustalığıdır. Bu aynı zamanda insana değer vermenin de müstesna bir örneğidir. Bizlere örnek olan böyle büyüklerimiz var hamd olsun.
Efendim Mahmut Toptaş Hoca uzun zamandır Milli Gazetede yazı yazar, tefsir dersleri televizyonda yayınlanır, zaman zaman da çeşitli yerlere sohbet ve vaaza gider. Bir öğrenci yurdundaki sohbetini hatırlıyorum da amma da neşelendirmişti bizi. O gün bir ağabeyimiz kendisini; “Çağımızın Nasrettin Hocası” diye takdim etmişti.
Çok sevilir
Mahmut Hocamız bizim camiamızda çok sevilir sayılır. Ben de kendisini çok severim hakikaten. Onun yazılarında, konuşmalarında isimlerle, şahıslarla vs uğraşmak, polemiğe girmek yoktur. Hak bildiğini kendi üslubu ile güzel bir şekilde anlatan Hocamız sözün şehvetine kapılmaz ve nefsani atışmalara girmez. Ne güzel bir çizgi tutturmuş öyle değil mi? Büyük hocalar ve mürşidlerin üslubunda da aynı hassasiyeti görüyoruz.
Mahmut Toptaş Hocamla telefonda sohbet ederken çok farklı konulara girdik. Söz bir ara Hayrettin Karaman Hoca’ya geldi. Dedi ki: “Bizim yazılarımız Hayrettin Hoca’yla peş peşe denk gelmiş. Bazı internet siteleri benim yazıyı ‘Hayretin Hoca’ya şöyle cevap verdi’ şeklinde haber yapmışlar. Oysa ben o hafta Hayrettin Hoca’nın yazısını okumadım, o konuyu işlediğinden bile haberim yok. Yani bunu farklı yansıtmışlar.”
Ben de Hayrettin Hocamızı sevmeyen bazı kesimlerin olduğunu, onun hakkında sürekli bir şeyler söylendiğini, bir takım tartışmalar yapıldığını söyleyince Mahmut Toptaş Hocamız; “Ben Hayrettin Hocayı seviyorum” diye şöyle birkaç kere tekrarladı.
Ben de çoğu zaman hocaların birbirine sataştığını, bunun Müslüman kardeşliğine zarar verdiğini, İslam’ın temel konuları haricinde, yorum farklılıklarının olabileceğini, en nihayetinde bazı kısmi konularda âlimlerin hatalarının da olabileceğini söyleyince Mahmut Toptaş Hoca şöyle dedi:
“Hayrettin Hocamın ilme katkısı çoktur. Onun hizmeti sayılamayacak kadar çoktur. Onun gibi âlimlerin hataları faydalarının yanında selde bir köpük tanesi gibi kalır. Onların faydaları daha çoktur.”
Mahmut Hocama; “Hay Allah razı olsun hocam, ne güzel hoşgörülü ve hüsnü niyetli bir tavır” dedim. Hocam da önceki söylediklerini tasdik eder mahiyette bazı sözler ilave etti.
Çadır gibidir
“Hayrettin Hocamla ben mesajlaşıyorum, sizin yazınız ile ilgili söylediklerinizi ve onun hakkındaki sözlerinizi kendisine ileteceğim” demem üzerine “ilet” dedi.
Birkaç gün sonra Hayrettin Karaman Hocamıza, Mahmut Toptaş Hocamızın sözlerini mesajla ilettim. Hayretin Hocamız da aynen şu cevabı yazdı:
“Bana göre de Mahmud Hoca sabit değerlerimizin çadır direği gibidir. Onu ancak münafıklar ile din düşmanları sevmez. Ömrü bereketli olsun.”
Ne kadar güzel bir şahitlik ne kadar güzel bir yaklaşım öyle değil mi? Eski ulemanın birbirlerine olan muhabbet ve iltifatlarını hatırlatıyor. Efendim bendeniz yazarken acele etmemeye çalışırım, bazı şeylerin pişmesini beklerim. Bu hatırayı da yazıp yazmamak arasında bir müddet tereddüt ettim. Çünkü şöhretli kişiler hakkında güncel konularda yazdığımız zaman Allah muhafaza o şöhret bize de sıçrayabilir ve nefis dahi devreye girebilir. Önce böyle düşündüm.
Sonra da insanımız; “Birbirileri hakkında güzel şeyler söyleyen hocalar da varmış” desinler, iyilikler, hüsnü niyetler çoğalsın, bir güzel örnek sunulsun, bazılarına moral olsun diye bu satırları yazmış oldum. Ama ben biliyorum ki herkes kendi mesleğinde mahirdir. Herkes kendi niyetince bu yazdıklarımı okur.
Gözü yaşlı
Bu arada muhterem büyüğümüz Hayrettin Karaman Hocamızdan bahsetmek isterim tabi ki ama bu kısa yazı yetmeyecektir. Kendisi ile dört beş yıldır mesajlaşma ve telefon görüşmeleri ile iletişim halindeyiz. Sadece şu kadarını söyleyeyim, Hayrettin Hocamız, Allah ve Resulüne dair, faziletlere dair, erdemlere dair kendisine ne iletmişsem büyük bir duygu yoğunluğu ile karşıladı. Sesinden yahut cümlelerinden çoğu zaman onun gözlerinin dolduğunu, ağlamak üzere olduğunu hissettim.
Hocamızın çok duygulu ve merhametli bir şahsiyet olduğuna fakir şahidim. İslam davasına gönül vermiş öncü bir şahsiyetin vefatından sonra benden geride kalan ailesinin maddi durumunu öğrenmemi istemişti. Ben de bu görevi bir emir telakki ederek yerine getirmiştim.
Daha geçen gün Dr. Mehmet Sürmeli Hocamız ümmetin bir derdini kendisine ilettiğinde Hayrettin Karaman Hocamızın canla başla bu meseleyle ilgilendiğini ve hayırlı sonuca varıldığını bana duygulanarak anlattı. Hocamız hakkında anlatılacak daha çok şey var ama ya nasip diyelim.
Aydın Başar/ İrfanDunyamiz.com
İyi Haberler ↗
İyiliklere, erdemlere, örnek davranışlara dair beyaz haberler okumak için tıklayınız.
Hatıra Arşivi ↗
Alimler, arifler, hocalar ve önemli şahsiyetlerin hatıralarını okumak için tıklayın.