Öyle konuş ki sözlerin Kur’an’ın ifadesiyle kelime-yi tayyibe kıvamında olsun. Zira hoş ve güzel sözler her zaman bereketlidir ve meyvesini verir. Kısır tartışmaların insana bir menfaati yoktur. Kapıları açan, insana yaşama sanatında mesafe kat ettiren hoş ve güzel sözlerdir.
Cenab-ı Hak şu ayet-i kerimelerde güzel sözün bereketini çok güzel bir misal ile açıklamıştır: “Allah’ın nasıl bir misal getirdiğini görmedin mi? Güzel sözü, kökü sabit, dalları gökte olan güzel bir ağaca benzetti. O ağaç, Rabbinin izniyle her zaman meyvesini verir. Öğüt alsınlar diye Allah insanlara böyle misaller getirmektedir.” (İbrahim Suresi, 24,25)
Güzel söz
Güzel sözü kendisine prensip edinmeyen bir anne baba çocuk yetiştirirken başarılı olamaz. Parolası güzel söz olmayan bir eğitimci amacına ulaşamaz. Maksat bağcıyı dövmek değil de üzüm yemekse hoş ve güzel sözler bizi amaca ulaştırır. Yukarıdaki ayet-i kerimede de buyurulduğu gibi insan hoş sözlerinin meyvesini toplar.
Prof. Dr. Mehmet Görmez’in sözün estetiği ile ilgili şu sözlerini burada nakletmek istiyorum:
“Söz söylemek, konuşmak, anlamlı bir şekilde kendisini ifade edip açıklamak canlılar arasında insana özgü bir haslettir. Yüce Rabbimiz hem sözü yarattı, hem de insana söz söylemeyi öğretti. (Rahman, 4) Manayı ve hakikati ifade etsin diye “Âdem’e esmayı öğreten odur.” (Bakara, 31) Bir manayı, bir hakikati, bir hikmeti sesle, nefesle, avaz ile âleme bırakmaktır söz. Sesi de, nefesi de, avazı da bizlere bahşeden odur.
Sözde aranması gereken ilk husus, onun doğru, anlamlı ve faydalı olmasıdır. İnsan natık (konuşan) bir varlıktır. Natıkın nutku mantıklı olmayı ilzam eder. Söz, ifade için vardır, ifade, faydayı istifadeye dönüştürmektir.
Edebiyat kültürümüzde dilin açtığı yaraları kılıç yarasından daha ağır bulan benzetmelere ve deyimlere yer verilmiştir. Söz sadece insanın sıradan davranışını değil, kişiliğini de belirlemiş, bu sebeple “üslûb-u beyan aynıyla insan” denilmiştir. Bugün dilin afeti insanlık afetine dönüşmüş, üslûp ve beyanlar gönül dünyalarını kirleten bir seviyeye düşmüştür.Yunus Emre, bu hakikati özlü bir şekilde şöyle ifade eder: Söz ola kese savaşı, Söz ola kestire başı, Söz ola ağulu aşı, Bal ile yağ ede bir söz.
Söz ile davranışı birbirinden ayırmak oldukça güçtür. Sözün kendisi de en önemli bir davranıştır. Sözle estetiği yakalayamayan insanın davranışlarında ahlâk ve estetik aramak beyhudedir. Hareket ve davranışı güzel olanın sözü de güzel olur. Allah’ın öğrettiği kelimeleri/isimleri yine onun öğrettiği beyan ile güzel söze dönüştürmek için “esma-i hüsna”nın insanda tecelli etmesini sağlamak gerekir. Yahut insanı esmanın tecelligâhı kılacak kıvama getirmek gerekir. Güzel söz, hep güzel davranışın eseri olarak görülür.” (Mehmet Görmez, Kur’an-ı Kerim’in Işığında Söz ve Davranış Estetiği)
Kötü sözler
Bir de tayyip ve maruf olmayan kötü sözler vardır ki elbette onlar da meyvesini verecektir. Fakat onların meyvesi tatlı ve hoş olmayacaktır. Acı söz söyleyen kimse muhatabından kötü bir karşılık görmeye hazır olmalıdır. Mehmet Görmez, “Kalbin Erbaini” adlı eserinde, Kur’an-i Kerim’de kötü sıfatlarla ifade edilen sözleri şöyle sıralamaktadır:
1. Kavl-i Sü’
“Kötü söz” demektir. Ayet, kötü sözü zülüm olarak değerlendirmektedir. “Allah kötü sözü cehri olarak ifade etmenizden asla hoşlanmaz, zulme uğrayan hariç” (Nisa, 148) ayetinde, mazlumun kendi duygu ve düşüncesini ifade etmek için kullanacağı söz yine kötüdür, ama affedileceği anlamı çıkmaktadır.
2. Kavl-i Münker
Kadınla ilgili cahiliye telakkilerini reddetmek için kullanılan bir ifadedir. “Çirkin söz” demektir. Bu manada Türkçede de kullandığımız kadın aleyhtarı çok kavl-i münker vardır. “Saçı uzun, aklı kısa” deyimi bir kavl-i münkerdir. Hakikat terazisinde hiçbir değeri yoktur.
3. Kavl-i Zür
“Yalan söz, hakikati ifade etmeyen söz” demektir. Ayette, “Pislikten(Pislik olan putlardan) kaçının, Zür sözden de kaçının.”(Hac, 30) buyurulmaktadır. Bu ayette hakikat değeri olmayan söz ile put beraber zikredilmektedir.
4. Kavl-i Lahn
“Eğri büğrü söz” demektir. Bu ifade de münafıklarla ilgili ayetlerde geçmektedir.
5. Kavl-i Zuhruf
“Süslü püslü, cilalı yalan” demektir.
Her kitabımız, her sözümüz, her hitabımız, her konuşmamız, Kur’an-ı Kerim’in sözle ilgili kullandığı müspet sıfatları hakkıyla taşısa, menfi olanlardan uzak olsa gerçekten sözümüz hakikat ifade eder.
Son olarak “Lağv” tabiri ile bitirelim. Bir gün, rahmetli babam, kendisinden ders alan arkadaşlarımın da bulunduğu bir mecliste bize şunu sordu: “Çocuklar, sizce cennetin en güzel nimeti nedir?” Biz de “Kur’an-i Kerim’de Cennet-i Adn var; Cennet-i Firdevs var” dedik. Sonra cennetin nimetlerini tek tek saymaya başladık. Babam, “Yok ben öyle düşünmüyorum” dedi. “Öyleyse bu nimet nedir efendim?” dedik.
“ Cennette ne boş ve beyhude bir söz işitirler, ne de bir yalan.” ayetini okudu ve “Bence cennetin en güzel nimeti bu olsa gerek” dedi.
Bizler hayatı dolu dolu yaşayan insanlar olarak gereksiz boş sözlerle dimağlarımızı çerçöple dolduramayız. Mü’minün Suresi’nde gerçek müminler tarif edilirken, “Onlar ki boş ve beyhude sözlerden yüz çevirirler” (Mü’minün,3) buyurulur. Furkan Suresi’nde de: “Onlar ki, boş ve beyhude bir söze uğradıklarında ‘Selam’ der geçerler. Oraya takılıp kalmazlar” buyurulmaktadır. Hayatımızda bu ayetleri referans aldığımızda en doğru iletişimi yakalayacağımızdan hiç kimsenin kuşkusu olmasın.
Prof. Dr. Şemsettin Dursun/ İrfanDunyamiz.com
Şahsiyet Gelişimi↗
Müslümanca hassasiyetlerle yazılmış kişisel gelişim yazıları okumak için tıklayın.
Adab-ı Muaşeret↗
Sosyal hayattaki edep ve görgü kurallarına dair yazıları okumak için tıklayın.
Rabbi’miz yâr ve yardımcınız olsun. İlim ve ferâsetinize vuslat ihsân eylesin…