Kuma ve kayaya yazılan sözler…

Çölde yolculuk eden iki arkadaş hakkında bir hikaye anlatılır. Kaynağını tespit edemedik ama hikaye şöyle:

İki arkadaş yolculuğa çıkarlar. Yolculuğun bir aşamasında tartışırlar biri ötekine bir tokat atar. Tokadı yiyenin canı çok yanar ama tek kelime etmez ve kum üzerine şu sözleri yazar:

“Bugün en iyi arkadaşım bana bir tokat attı.”

Yıkanabilecekleri bir vahaya rastlayana dek yürümeyi sürdürürler. Tokadı yiyen yıkanırken bir batağa saplanır, boğulmak üzereyken arkadaşı tarafından kurtarılır. Boğulmak üzere olan arkadaş tam kurtulduktan sonra bir kaya parçası üzerine şu sözleri kazır:

“Bugün en iyi arkadaşım benim hayatımı kurtardı.”

Tokadı vuran ve sonra arkadaşının hayatını kurtaran kişi ona şöyle der: “Senin canını yaktığımda bunu kum üzerine yazdın ama şimdi kayaya kazıyorsun. Neden?”

Öbür arkadaş ona şöyle cevap verir:

“Biri bizi incittiğinde bunu kum üzerine yazmalıyız ki bağışlama rüzgarı estiğinde onu silebilsin. Ama biri bize iyi bir şey yaparsa onu kayaya kazımalı ki onu hiçbir rüzgar yok etmesin.”

İrfanDunyamiz.com

Yayın Yönetmeni Notu: Kusursuz insan olmayacağı ve kusursuz dost arayan kimsenin yalnız kalacağı malumdur. Yeryüzündeki bütün insanların ufak ya da büyük kusurları illa ki vardır. Kusurların derecesine göre onları affedebilmek yerine göre bir erdem sayılır. İnsan dostlarının her türlü kusurunu kafasına takar ve o kusurları gözünde büyütürse, hayatı kendi kendisine dar etmiş olur. Kin ve nefret gibi duygular yürek için bir ağırlık ve bir yüktür. Mümkün olduğu kadar nefsimize söz geçirmeli ve affetmeyi öğrenmeliyiz. Dostlarımızın kusurlarını zihnimize derin bir yere kazırsak onları affetmemiz de bir o kadar zorlaşır. O halde bazı kusurları unutmayı ve onları yapanları affetmeyi başarabilmemiz için, kuma veya suya yazar gibi zihnimize kodlamalıyız. Yüce Rabbimiz bir ayetinde şöyle buyurur: “O muttakiler ki bollukta ve darlıkta infak ederler. Kızdıklarında öfkelerini yutarlar. Ve insanların kusurlarını affederler. Allah muhsinleri sever.” (Ali İmran, 134) Ayette de bildirildiği üzere öfkeye hakim olmak ve bağışlamak ne güzel faziletlerdir. Ancak bununla beraber şunu da unutmamak gerekir ki, bir kuyuya düşmüşsek, aklımızı kullanıp aynı kuyuya bir daha düşmememiz gerekir. Bile bile aldanmak akıllıca olmaz. Bir kişiden darbe yemişsek ona karşı daha dikkatli olmamız gerekir. Bu kısa hikayede anlatılmak istenen ise dostlarımızın kusurlarını ve hatalarını yeri geldiğinde görmemeyi başarabilmektir. 

KISSA HAVUZU↗

En güzel kıssa ve hikayelerin derlendiği özel arşivimize ulaşmak için tıklayın.

MENKIBE DERYASI↗

Özenle seçilmiş geleneksel eğitici menkıbeler okumak için tıklayın.

Şunlara Gözat

Abdullah bin Mes’ud gerçek bir kahramandı…

Elimizdeki kaynakların bildirdiğine göre Hazreti Dâvûd aleyhis selam, babasının en küçük oğludur ve çobanlık yapmaktadır. …

Bir yorum

  1. nail güzelarslan

    kıssaları çok beğendim öğrencilerimle paylaşacağım

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.