Son zamanlarda daha da ateşlenen bir tartışma var. “Manasını bilmiyorsan Kur’an okumak caiz değildir” diye bir şey söylüyorlar.
Ya da bunun faydasız bir şey olduğunu, bunun bir sevabının olmayacağını iddia ediyorlar.
Böyle diyenlere cevabım şu şekildedir:
İnsan üç istekten dolayı Kur’an-ı Kerim’i okur.
Birincisi; onun manasını anlamak için okur.
İkincisi; manasını bilmese bile ibadet amacıyla sevab almak için okur.
İnsan manasını bilmese bile okuduğu Kur’an’dan sevap alır. Zira Peygamber Efendimiz sallellahu aleyhi ve sellem bir hadis-i şeriflerinde mealen şöyle buyurmaktadır:
“Kur’ân-ı Kerim’den tek bir harf okuyana bile sevap vardır. Her hasene on misliyle değerlendirilir. Ben “Elif lâm Mîm” bir harf demiyorum. Aksine “Elif” bir harf, “Lâm” bir harf, “Mîm” de bir harftir.” (Tirmizî, Sevabü’l-Kur’ân, 16)
Peygamber Efendimiz’in bu hadis-i şerifinden anlaşıldığına göre, sadece “elif” diyen kişinin on sevabı olacağına göre “elif, lam, mim” diyen kişinin otuz sevap alacağı çok açık ifade edilmiştir.
Halbuki biz Peygamber Efendimiz’in bize misal verdiği bu harflerin (huruf-u mukattaa) manasını bilmiyoruz.
Ayrıca her harfin tek başına anlamı olmadığı halde, Peygamberimiz onu okumanın sevap olduğunu söylüyor.
Üçüncü olarak da insan estetik zevkini tatmin için de Kur’an-ı Kerim okur. Çünkü insan teğannîye ihtiyaç duyar.
İslam aynı zamanda estetik zevki de tatmin eder. Manasını bilmiyorsan Kur’an okuman caiz değildir iddiası zevkten uzak materyalistçe bir yaklaşımdır.
Kur’an-ı Kerim okuyan bir kimse bu fıtri ihtiyacını meşru yoldan tatmin etmiş olur. Nitekim ruhun gıdası malaya’nî müzik değil Kur’an tilaveti ve onu manevi zevkle dinlemektir
Bu istekte manayı anlama veya ibadet kasdı olmayabilir. Gerçi yine de sevab alır ama bunda asıl murad okuma veya dinleme zevkini almaktır. Yani ruhların ferahlaması içindir.
Nitekim Peygamberimiz “Erihna ya Bilal” (Bizi ferahlat ya Bilal) buyurarak, Hazreti Bilal radıyellahü anh’tan Kur’an-ı Kerim tilavet etmesini istemiştir.
Ebu Musa’l Eş’arî radiyellahu anh kendi başına seslice Kur’an-ı Kerim okurken onun haberi olmaksızın Peygamber Efendimiz sallellahu aleyhi ve sellem dinlemiştir. Tilavet bitince Ebu Musa, Resûllah aleyhis selam’ın kendisini dinlediğini görünce; “Ya Resulellah senin beni dinlediğini bilseydim biraz daha özenip emek çekerdim” demiştir. Bu söz bu tilavet ve dinlemenin teğannî zevki için olduğunu ifade etmektedir. Burada manayı anlama vs. gibi bir maksat yoktur. Tamamen zevk vardır.
Toparlayacak olursak diyebiliriz ki tüm alemin Efendisi Habîbullah Peygamberimiz bunların her üçü için de Kur’an okumuş ve dinlemiştir.
Manasını bilmiyorsan Kur’an okuma diyenlere ithaf olunur.
Prof. Dr. Orhan Çeker/ İrfanDunyamiz.com
BENZER YAZILAR
İstikamet Yazıları ↗
İslam’ın şuur boyutuna vurgu yapan yazıları okumak için tıklayın.
Kaynak Metinler ↗
İlim yolcuları için derlenmiş temel dini metinlere ulaşmak için tıklayın.
peygamberimiz döneminde zaten okuyan okuduğunu anlıyordu… bunları niye söylesin ki peygamberimiz… kuran anlayasınız diye ibret öğüt için gönderdik diye onlarca ayet var.. anlamasanız da okuyun sevaptır diye bir harf bile yok…sineğin kanadından bile bahseden kitabımız bunu niye söylemesin.. peygamberimiz neye göre böyle sevaptır desin…
Kur’an-ı kerimi, lisanı Arapça olanlar bile anlayamaz; hatta evliyanın ve ulemanın en büyükleri olan Eshab-ı kiram bile, âyetlerin manalarını Resulullaha sual ederdi. Bir hadis-i şerif meali:
(Kur’an-ı kerim Allahü teâlânın metin [sağlam] ipidir. Manalarının hepsi anlaşılmaz. Çok okumak ve dinlemekle eskimez.) [İbni Mace]
Kur’an-ı kerimin, çok veciz olup, bitmez tükenmez manalarının bulunduğu, bütün manaları bildirilse bile, yazmak için kâğıt ve mürekkep bulunamayacağı bizzat Kur’an-ı kerimde bildirilmektedir:
(De ki, Rabbimin [ilmini, hikmetini bildiren, hayrete düşüren] sözleri için, denizler mürekkep olsa, bir o kadar daha deniz ilave edilse, denizler tükenir, Rabbimin sözleri tükenmez.) [Kehf 109 – Beydavi]
Demek ki, her Arapça bilen, Kur’an-ı kerimi anlayamaz. İmam-ı Gazali hazretleri buyuruyor ki:
İmam-ı Ahmed bin Hanbel, Cenab-ı Hakkın, (Anlayarak da anlamayarak da Kur’an-ı kerim okuyan, benim rızama kavuşur) buyurduğunu bildirmektedir. (İhya)
İslam âlimlerinin en büyüklerinden, Hanbelî mezhebinin reisi imam-ı Ahmed hazretleri böyle buyururken, hâlâ herkesin Kur’an-ı kerimi anlayarak okuması gerektiğini söylemek ne büyük gaflettir! Nasıl olup da, (Kur’anı anlayamıyorsan ezberleme!) denebiliyor? Halbuki Kur’an-ı kerimi ezberlemek, hâfız olmak için manasını anlama şartı yoktur. Kur’an-ı kerimi hıfzetmenin sevabı çok büyüktür.
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Kur’an-ı kerimi okuyun ve onu ezberleyin! Allahü teâlâ içinde Kur’an-ı kerim bulunan kalbe, azab etmez.) [Şir’a Şerhi]
(Kur’an hâfızları ehl-i Cennetin arifleridir.) [Ebu Nuaym]
(Hafızasında Kur’an-ı kerimden bir şey bulunmayan, harap bir ev gibidir.) [Tirmizi]
(Kur’anı hıfzeden kimse ölünce, Allahü teâlâ toprağa onun etini yememesini emreder. Toprak, “Ya Rabbi, senin kelamın içinde iken ben onu nasıl yiyebilirim?” diye cevap verir.) [Deylemi]
Elbette Kur’an hâfızlarının haramlardan kaçıp ibadetleri yapması gerekir. Aksi takdirde büyük vebal altına girmiş olurlar. Bazı kimseler de, okumasını bilmeyenin evinde Kur’an bulundurmasının uygun olmadığını söylüyorlar. Bunların sözleri de yanlıştır. Çünkü Kur’an-ı kerimi okumasını bilmese de, bereketlenmek için evinde mushaf-ı şerif bulundurmak sevaptır. (Hindiyye)
Mealler hatalıdır
Bilindiği gibi mealler değişiktir. Birbirini tutmayan yerleri çoktur. Prof.Dr. M.Sait Yazıcı Diyanet İşleri Başkanı iken açıkladığı gibi meallerde hata olur. Hiç hata olmasa bile meale “Allah kelamı” denmez. Kur’an-ı kerimin başka dillere yapılan çevirmelerine Kur’an denmez. Bunlara, Kur’an-ı kerimin meali denir. Bunlar, mütehassıs ve halis müslümanlar tarafından hazırlanmış ise, Kur’an-ı kerimin manasını anlamak için okunabilir. Buna bir şey denmez. Ancak bunlar, Kur’an diye okunamaz. Bunları, Kur’an diye okumak sevap olmaz, günah olur. İbni Hacer-i Mekki hazretleri buyuruyor ki:
(Kur’an-ı kerim tercümesini, Kur’an-ı kerim yerine okumak haramdır.) [Fetava-i fıkhiyye s. 37]
anlaşılmayan kuran neden indirilirki?….
Erihna ya bilal , ezan ve namaza davet için söylemiş…
Anlamayan okumasın demek doğru değil ama
Kur an in okunup anlaşılmak ve hayata aktarılmak için gönderildiğini de bilelim…Tefrikaya düşmeyin …Tepkisel cevaplar vermeyelim…Hakikati söyleyelim…
Allah razı olsun Orhan Çeker hocamdan. Bu mealistlere böyle yetkili ağızların cevap vermesi gerekir. Binlerce gencimizi zehirliyorlar bunlar.
Ehli sünnet itikadı muhafaza edilmelidir.
Vesselâm
ALLAH RAZI OLSUN ORHAN ÇEKER HOCAMDAN.
GÜZEL İZAHI İÇİN TEŞEKKÜR EDERİM.
BU ŞEKİLDE MEALİSTLERE GEREKLİ CEVABI VERMİŞ OLDULAR.
VESSELÂM
Anlamadan okumaya devam…
S.A. Orhan hocam bereketli yazınızdan dolayı ve yorum yapan arkadaşların iyi niyyetli yorumlarından dolayı teşekkür eder, acizane faydalandığımı belirtirim.
Kur’an okumanın, kıraatın yeri, önemi, hocalarımın belirttiği İslam Dininde çok önemli olduğu gibi; Ehl-i Sünnet omurgasına uygun Kur’an manalarını öğrenmek, şuurlanmak da önemlidir.( Tefsirler , kuran mealleri, Arap oldukları halde Kur’an’ı anlama, islamın ilk yıllarından, ilk asırlarından itibaren başlamıştır)
Yeterki tefrika ya düşmeyelim.
Dunyadaki insanlar kimlerin kitaplarini okusun..?
Allahin kitabi var
Peygamberimizin hadisleri var
Diger yazarlarin kitaplari var.
Öncelikle Allahin kitabini okumak lazim.tabii anlayarak yoksa ona okumak denilmiyor zaten.Asıl anlamini okumak lazim.Arapca okumakda gūzel.Sonra peygamberimize ait oldugu soylenen hadis kitaplari(buhari muslim,,,, kutubi sitte) okumak lazim.sonrasinda ise diger yazarlarin kitaplarini okumak lazim
Peki namazda okuduğunuz surelerin anlamını biliyor musunuz? Sözüm itiraz edenlere. Siz Arapçayı okuduğunuz Kur’an’ı anlayacak biliyor olabilirsiniz. Ama bilmeyenler ne yapsın. Türkçe okuyarak ibadet yapılamaz olduğu bütün mezheplerce kesin. Madem namaz ibadetini ifa ederken okunabiliyorsa ibadet kasdiyla namaz dışında niye okunmasin. Rabbin kelamını telaffuz etmek neden sevap olmasın. Kâfir bir Arap ya da oryantalist anlamını bilerek okusa sevap alır mı,? Almaz. İbadette niyet asıldır.