Çocuk psikolojisi ve ideal yaklaşım…

Göz aydınlığımız olan çocuklarımız; evin bereketi, solmayan gülü, hayatın neşesi ve geleceğimizin umududur. Çocuk aile bahçesinin nadide ve nazenin gülüdür. Bu gülün yetişmesi, gelişmesi ve serpilmesi son derece hassas bir konudur.

Çocuklar; evrenin özü demek olan insanoğlunun en nezih, en güzel ve en sevimli halidir. Çocuk; fıtrattır, adalettir, rahmettir, merhamettir, nezakettir, nezahettir. Eğer içimizdeki çocuğu büyütür ve çocuktaki bu güzellikleri yaşar ve yayarsak, evren bir başka güne doğar.

Ayrı bir dünya

Her çocuk, ayrı bir dünyadır. Kendine has tercihleri, beklentileri, zevkleri, alışkanlıkları, düşünceleri, dünyaya bakış tarzları, olayları olguları anlama, kavrama, algılama ve değerlendirme ve bu yönde kararlar alma yetenekleri vardır, küçük dünyalarında. Bütün bunları bilerek onları hayata hazırlamanın çabası içinde olmak durumundayız.

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem, kuşu ölen çocuğa; “Kuşun ne oldu” diye soruyor. Zira çocuğun gözünde, kuşu kendi çocuğu gibidir. Yası vardır, onun kederine ortak olmak, acısını paylaşmak, onun acısını dindirir. Öyleyse bizler de çocuklarımızın çocuksu da olsa acılarına ortak olabilmeliyiz.

Efendimiz’in bu tavrı, bizlere şu mesajı vermektedir: Çocuklarımızın, psikolojilerini, dünyaya bakış tarzlarını, duygu ve düşüncelerini bilmeli ve ona uygun adımlar atmalıyız. Her yaş grubundaki çocukların hassasiyetlerine uygun tarzda tutum ve davranış geliştirmek durumundayız. Bu bizim empati yeteneğimize bağlıdır biraz da.

Hani Nasrettin Hoca’ya çocuklar; “Hocam minare eğilmiş” derler. Hoca da minareyi eliyle iteliyormuş gibi yapar ve “Düzeldi mi?” der. Çocukların dünyalarına inmeyi başarabilen bu yaklaşım çok değerlidir. Bizim irfanımızda bunun örneği çoktur.

Psikoloji bilmeli

“Ne olmuş altı üstü bir kuş değil m?” diyen bir insan çocuk psikolojisini bilmiyor demektir. Kılık kıyafet kontrolü yapan bir eğitimci kural dışı rahat bir kıyafetle okula gelen öğrenciye; “Pijama ile ile gelmişsin” derse bu da çocuk psikolojisini bilmemektir.

Bir öğretmen arkadaşımız anlatmıştı, bir okulda böyle bir olay olmuş ve o kız çocuğu ağlamış. Çocuk dikkat çekmek ve arkadaşlarına beğenilmek isterken onların yanında küçük düşürülmüş oluyor. Oysaki eğitimci arkadaşımız; “Bundan sonra okul kıyafetlerinle gel” şeklinde sadece uyarmakla yetinebilirdi.

Bazı büyükler kendi zamanlarının yaklaşımları ile çocuklara yaklaşmaya çalışıyor. Fakat bu çocuklar eski zamanın çocukları değil. Şehir yaşantısında özellikle psikoloji belirleyici bir etken oluyor. Tabi bunu da; “Öğretmen çocuğuma bağırmış, psikolojisini bozmuş” şeklinde abartmamak gerekiyor. Çocuklarımız dokunulmaz değil, onları dokunulmaz hale getirmemek de gerekiyor.

Evet bütün çocuklarımız çok özeldir. Yaratılış kodları farklıdır. Kimi çocuklar çok hareketli, kimileri sakin ve temkinlidir. Her bir çocuğun kişilik özellikleri, yetenekleri, zayıf ve güçlü yanları farklı olabilir. Buna uygun tarzda bir davranış sergilemek durumundayız.

Çocuklar için başta anne-babaları olmak üzere, büyükler örnek kişiliklerdir. Çocuklar, büyüklerin söylemlerinden ziyade davranışlarını dikkate alırlar. O bakımdan biz büyüklerin söylem ve eylemleri örtüşmelidir. Ancak, söylem ve eylemler arasında bir çelişki olursa, inandırıcılığımız biter. Onun için çocuklarımızı hayal kırıklığına uğratmaktan sakınmalıyız.

Tanımak isterler

Çocuklar, doğdukları dünyayı ve içindekilerini tanımak isterler. Bu konuda doğal olarak merak sahibidirler. Her konuda sorular sorarlar. Merak duymak ve hayal görmek iyidir. Meraklarını gidermek için, onların seviyesine uygun tarzda cevaplar vermek, onları ikna etmek gerekmektedir. Çocukların geleceğe dair hayalleri çok kıymetlidir.

Bunu ciddiye almak ve zihinsel fonksiyonlarının gelişimine katkı yapmak durumundayız. Zira, hayali olmayanın geleceği olmaz. Günümüz dünyasındaki her bir teknolojik gelişme, geçmişteki hayallerimizin bir ürünüdür. Hayal kurmak ile boş hayallere dalmayı da birbirine karıştırmamak gerekir.

Çocukları; büyükleri dinlediğimiz gibi dinleyelim, onları muhatap alalım. Onlarla konuşurken bütün bedenimizle onlara dönelim. Göz hizasında ve yürek hizasında onlarla konuşalım. Tepeden bakan bir anlayıştan sakınalım. Tevazuu elden bırakmayalım. Unutmayalım ki, kibir ve gurur alçaltır, tevazu ise yüceltir.

Çocukların şahsiyetinin, karakterinin %75’i 0-6 yaş grubunda oluşur. Bu yaş grubundaki çocuklar tamamen ailede oldukları, anne ve babanın kontrolü altında oldukları zaman dilimidir. Bu zaman diliminde anne-babalar olarak onlarla yoğun ilgilenmeli, bütün varımızı-yoğumuzu bu alanda harcamalıyız. Şahsiyetli, karakterli, onurlu ve başarılı olmaları konusunda çaba sarf etmeliyiz.

Şunu unutmayalım ki; “Başarı, özüne sadık bir hayat sürmektir. Başarı, dürüstlüktür. Başarı, ahlaktır. Başarı, erdemdir. Başarı, ilahi sesi duyabilmektir.” Çocuklarımıza adalet duygusu ile tutarlılığı davranışlarımızla aşılamak durumundayız. Mevlana’nın dediği gibi; “Adalet ağaçlara su vermektir. Zülüm ise dikenleri sulamaktır.”

Adalet duygusu, takriben 5-6 yaş gurundaki çocukluk döneminde gelişir. Bu dönemde çocuklar, somut düşünürler. Bu dönemde zihinsel fonksiyonları, soyut kavramları algılayamazlar. Ancak somut kavramları algılayabilirler. Bu dönemde anne-babanın davranışlarındaki tutarlılık/ tutarsızlık çocuğun kişilik ve ahlaki gelişimini olumlu/olumsuz yönde etkiler.

Bu gerçekler ışığında, yaklaşım tarzımızı gözden geçirerek; dürüstlük, ahlak, erdem, adalet, nezaket, nezahet, tutarlılık ve özüne sadık bir hayatı inşa etmenin gayreti içinde olmamız, sorumluluğumuzun gereğidir. Çocuklarımızın yolu, yönü, gönlü ve bahtı açık olsun

Prof. Dr. Şemsettin Dursun/ İrfanDunyamiz.com 

Çocuk Eğitimi ↗

Çocuk eğitimini batılı pedagojiyi esas almadan işleyen yazılar okumak için tıklayın.

Aile Okulu ↗

Mutlu evlilik ve huzurlu aile konusunu ele alan seçme yazılar okumak için tıklayın.

Şunlara Gözat

Seyda Abi gönüllerde…

Şanlıurfa’da tanıştığım Seyda Abi hayatımda gördüğüm en etkileyici Allah dostlarından birisiydi. Fakir onun hakkında bir …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.