Mehmet Akif için ne dediler?

Âkif’imizin büyük eseri olan Safahat, bugün yazılmış gibi kıymetini muhafaza etmektedir. Dertlerimize ve davalarımıza koyduğu teşhîs ve gösterdiği hal çareleri, bugün dahi hiç kimse tarafından aksi ileri sürülemeyecek hususlardır. Âkif’in hayatı, yetişme tarzı, düşünceleri, hizmetleri ve her konudaki görüşleri memleketimizin manevî mimarlarını yetiştirmeye çalışmakta olan bizim için her an başvurulacak bir kaynaktır.

Âkif, fiziki portresi gibi ruhî portresi ile de gençliğimiz için bir modeldir. Tereddütsüz olarak kendimizi ve gençliğimizi onun kalıbına dökebiliriz. Onun Safahat’ının altıncı kitabında ortaya koyduğu Asım tipi de yetiştireceğimiz nesillerin örnek bir tipidir ve bu tip yetiştiği zaman inşallah kurtuluşumuz, yükselişimiz ve milletçe maddî, manevî sahada kalkınışımızın müjdecisi olacaktır.

Kalbin duyuşu

Çoğumuz Safahat’ı alelade bir şiir kitabı zannediyoruz. Hâlbuki Safahat baştan başa memleket meselelerini, Allah’a inanan ve bu imandan gelen bir kalbin duyuşu ile dile getiren, aynı zamanda bütün problemlerimize hal çaresi gösteren bir eserdir. Merhum Mahir İz Hocamız, Safahat’ın baştan sonuna kadar ciddi bir inceleme ve araştırmaya tâbi tutulmasını, ona dayanılarak çeşitli konularda yol gösterici, müstakil eserler meydana getirilmesinin lüzumu üzerinde dururdu.

Hocamızın sadık talebelerinden, M. Ertuğrul Düzdağ, iki cilt halindeki Safahat Tetkikleri adlı değerli bir araştırma ile hocamızın bu tavsiyelerine güzel bir örnek vermiş bulunuyor. Kendisinden bu değerli çalışmanın devamını bekleriz. Fakat Düzdağ’ın bu çalışma usûlünden istifade ederek bu vadideki çalışmaya bizim katılmamız da son derece lüzumlu görülmektedir. Bunun için Safahat etrafında şimdiye kadar yapılmış olan çalışmaları önce bir gözden geçirmeliyiz.

İşin ne noktada kaldığını tesbitten sonra yeni ve muhtaç olduğumuz çalışmalara başlamak artık kolaylaşacaktır. Mehmet Âkif ile ilgili pek çok eser yazılmıştır. Henüz kitaplaştırılmamış ve muhtelif dergiler arasında hapsolup kalmış, onunla ilgili inceleme yazılarını da hesaba katarsak kendisi ile alâkalı neşriyatın çok büyük bir yekûn tuttuğunu görürüz. Safahat’ın girişindeki yazılar da onu tanımakta bize değerli bir yardımcı olacaktır.

Âkif’le ilgili belli başlı eserler arasında, onu etraflıca ele alan, Hasan Basri Çantay, Cemal Kutay, F. Abdullah Tansel, Eşref Edib ve Mehmet Emin Erişirgil’in eserleri zikredilebilir. Bu beş yazarın eserinde detaylı şekilde Âkif’imiz incelenmiştir. Prof. Dr. Faruk Kadri Timurtaş’ın Mehmet Âkif ve Cemiyetimiz, Ahmet Kabaklı’nın Mehmet Âkif, Neriman Malkoç Öztürkmen’in Mehmet Âkif ve Dünyası, Vehbi Vakkasoğlu’nun Mehmet Âkif’i, Doç. Dr. Nejla Pekolcay’ın Mehmet Akif’in Verdiği Mesajlar orta hacimde önemli eserlerdir.

Prof. Dr. Ali Nihat Tarlan, Prof. Dr. Orhan Okay, Doç. Dr. Nurettin Topçu, Sezai Karakoç gibi zatların küçük hacimli eserleri de Âkif’i çok daha geniş açılardan ele alan derin tetkik ve tahlillerdir. Nihat Sami Banarlı’nın Âkif hakkında çıkan muhtelif yazıları da aynı mahiyette derinliği olan yazılardır. Nihayet bunlara Prof. Dr. İsmail Lütfü Çakan’ın “Âkifçe” adlı eseri de eklendi.

Ali Nihat Tarlan

Biz, size Milliyetçiler Derneği’nce tertiplenen ilmî toplantıda sunulmuş bulunan tebliğlerden oluşan Mehmet Akif adlı eserden bu şahısların bazı örnek pasajlarını nakletmeye çalışacağız. Prof. Dr. Ali Nihat Tarlan şunları söylemişti:

“Safahat’ın muhtevasına gelince onun başlıca mevzuları: Din ve millet, Müslümanlığın ulviyeti, hakiki Müslümanlığın esaslarının milleti ne derece yükselteceği, muasır hakiki medeniyetin yurdumuza girmesine mani olan tembellik, lakaytlık vs… Kusurlarımızın ıslahı lazım geldiği, cemiyet hayatımızdaki bozukluklar, dinine, milletine cemiyetine ruhtan bağlı kahraman ve samimi bir neslin yetişmesini ve bu neslin Türk ve müslüman kudretinin mazideki azametine erişmesini temenni.

Millî zafer ve kahramanlıklarımızın en yüksek sesle terennümü. Kafası eserinin zarfını, ruhundaki hararet ve samimiyet de iç sıcaklığını temin etmiştir. Bir sanatkâra verdiğimiz değer, sanatkârdan olduğu kadar bizden de kaynaklanmaktadır. Onun ihtizaza getirmek istediği teller bizim ruhumuzda yoksa onun sanat mızrabı boşlukta dolaşır; biz ona değer veririz, onun mısraları ile mest oluruz. Çünkü bizim ruhumuzda onun ihtizaz ettirdiği teller mevcuttur. Onun üç mühim mevzuuna, din, millet ve vatan mevzularına içten bağlıyız.

Bu kahraman kükreyişin ufuklara aksedişindeki azametin şiirini duyan var, duymayan var. Ruh, büyük çapta yaratılmamışsa duyamaz. Bir gölün suyunu hangi kudret bir fincana sığdırabilir? Önümüzde bir bando vardır. Milletimizin ruhunu, zaferini, şan ve azametini terennüm eden bu bandoda en kuvvetli seslerden biri de Âkif’tir. Bir fen şubesine intisap ettiği, garbın fennî tekâmülünü gördüğü halde, Türk ve İslâm kültürünün sinesine yerleşmesi, ciddi vakarlı, iradeli, yüksek vasıflarda bir fikir ve edebiyat adamı olarak şerefle yaşaması ve nihayet muazzam eseri, buna en beliğ bir şahittir.”

Nihat Sami Banarlı

Aynı eserde Nihat Sami Banarlı’nın, Mehmet Âkif hakkındaki düşüncelerini de aşağıdaki satırlarda verelim:

“Mehmet Âkif inanmış bir insandı. Önce, kendisiyle birlikte aynı Allah’a tapan bütün insanları mesut görmek istiyordu. Onların ızdırabı Âkif’in de ızdırabıydı. Daha doğrusu, Âkif’in de ızdırabı bu ümmetin ızdırabıydı. Âkif bazı mısralarıyla şiirin üstüne yükselen bir kudret göstermiştir. Bülbül, Çanakkale Şehitleri, Gece, Hicran gibi şiirleri ve bilhassa İstiklâl Marşı böyle mısralarla yüklüdür.

Vaktiyle Eminönü Halkevi’nden, Âkif mevzulu bir konuşmamda, ‘İstiklâl Marşı, bir milleti ebediyen ayakta tutacak kadar sağlam mısralarla örülmüştür’ dediğim zaman dinleyicilerimin gösterdiği heyecan bunun aziz misallerinden biriydi. Arada bir, millî toplantılarda Türk gençliğinin koro halinde söylediği İstiklâl Marşı’ndaki heybetli ve ahenkli heyecanın da bu marşın sözlerinden kuvvet aldığına inanıyorum. Çünkü bu hem İstiklâl Marşı, hem şairine çok yakışan bir şiir, hem de Türk ruhunun tercümanıdır.”

Nureddin Topçu

Rahmetli Doç. Dr. Nureddin Topçu da Âkif’le ilgili olarak şunları söylüyor:

“O, bizim yorgun ve ümitsiz gençliğimize ebedî hayat sırlarını fısıldadı: ‘Azmiyle, ümidiyle yaşar hep yaşayanlar.’ Bu sahip (dost), bu mürşit bütün hayatı boyunca ölmeyen ümidi terennüm edecektir. Ümitten asla ayrılmayan iman prensibi de, hayatında olduğu gibi eserinde de sonuna kadar hâkim kalacaktır. İkinci Safahat’ını Süleymaniye Kürsüsünde ‘dua’ ile bitirdikten sonra, Üçüncü Safahat’ta Hakkın Sesleri’ne, Kur’ân’a eğilerek kendini teslim etti: ‘Bu haybetler, bu hüsranlar, bütün senden bütün senden!’

Sanatın zirvesinde de aşkı buluyoruz. Eserinde anlattığı, Necid çöllerinde aşk humması ile kendini helak ettikten sonra Peygamber Efendimiz’in türbesine serilerek can veren Sudanlı müslüman gibi o da Peygamber’in mürşitliğiyle ulûhiyetin huzuruna yükselmek istiyordu. Yalnızca hasret sebebiyle bu yeryüzündeki gurbetten muzdarip her meczup gibi haykırıyordu: ‘Ne yapsın âbidin, sensiz şu viran vahşetâbâdı?’

Ancak Kur’ân’ın ruhuna bağlı bir cemaat içinde yaşamanın manası olabilirdi. Âkif’in gözünde tek cemaat, İslâm cemaati idi. İslâm âlemi olmasa, onun dünyaya gelişinin sebebi olmayacaktı. Allah yolcusu olan ve rehberi Hazreti Muhammed sallellahu aleyhi ve sellem olan bir büyük kervanın varlığında, kendini kaybetmek sevdasında idi. Dünyaya bu sevdanın rüyası içinde gözlerini açmıştı. Lakin devirler, hâdiseler onu hayretler içinde bıraktı.”

Mehmet Kaplan

Bu arada Âkif ile ilgili bölümümüzü Prof. Kaplan’ın değerlendirmeleri ile bitirmekte fayda vardır. O da şunları söylüyor ve yazıyor:

“Dinin temellerine hiç dokunmamakla beraber, onun fikrî ve edebî bir plânda yeni bir şekil ve üslupla ifade edilmesine büyük bir ihtiyaç olduğu aşikârdır. İkinci Meşrutiyet devrinde Mehmet Âkif’in dinî duygu ve düşüncelerini nasıl bir şekilde ortaya koyduğunu biliyoruz. Cumhuriyet devrinde, Necip Fazıl, Asaf Halet Çelebi, daha yakın zamanlarda Selahattin Batu, genç nesle mensup değerli ve orijinal şair Sezai Karakoç basmakalıp şekillere düşmeden derin mistik temayülleri Batılı ve modern bir üslupla ifade etmesini bilmişlerdir.

Halkı iyi niyetle yetiştirmek isteyenler onun kutsal bildiği kıymetlere karşı da saygı duyarlar. Onların arasından ileriye gidecek yollar ararlar. Üzerinde düşünülürse, böyle yollar olduğu görülebilir. İşte Âkif’in gittiği ve hâlâ tesirli olduğu yol. Âkif bugün Türkiye’de en çok okunan ve sevilen şairlerden biridir. Bunun sebebi, onun hakiki bir ihtiyaca cevap vermiş olmasıdır. Âkif, İslâm dininin beşerî ve ebedi kıymetleri ile çağdaş medeniyet arasında köprü kurmuş olanların en başarılılarındandır.

Türkiye’de Âkif gibi düşünen pek çok insan vardır. Bu rol bana bilhassa pratik sahada çok verimli görünüyor. En son maceramız olan İstiklâl mücadelesinin kahramanlık ve din duygusu tarafından başarıldığını da çoklarının üzerinde düşünmeden hatırladıkları İstiklâl Marşı’nda bulabilirsiniz. Birinci Meclis’in kabul ettiği bu marşı Mehmet Âkif yazmıştır. Kuvâ-yı Milliye ruhunu en iyi ifade eden odur. O devri anlamak isteyenler, Âkif’i okumalıdırlar. Sahte tarihçiler, tarihimizin manasını bozmak istiyorlar; hâlbuki o mana bizim manamızdır.” (Nesillerin Ruhu, Mehmet Kaplan).

Mehmet Âkif merhum hakkında en geniş çalışmayı Mehmet Âkif Külliyatı adlı muhteşem eseri ile İsmail Hakkı Şengüler ortaya koymuştur. Bu büyük eserin baştan ilk dört cildi ile Safahat baştanbaşa bugün konuştuğumuz dille ifade edilmiştir. Artık kültür seviyesi ne olursa olsun hiç kimse; “Âkif’i seviyoruz, ama şiirlerinin hepsini anlayamıyoruz” diyemeyecek. Bu eser, sayesinde herkes Safahat’ın her tarafını anlayabilecek.

Beşinci ciltten sekizinci cilde kadar makaleleri ve tercümeleri veriliyor. Dokuzuncu ciltte de bazı ayetleri tefsirleri, vaaz ve hutbeleri yer alıyor. Onuncu cildinde de hayatı ve şahsiyeti hakkında yazılan ve söylenenler verilmektedir. Bu eseri, dolayısıyla muhterem Şengüler’i ne kadar tebrik etsek azdır. Bu yazımızı tamamlayıcı mahiyette Diyanet İslâm Ansiklopedisi’nin “Mehmet Âkif” maddesi gerçekten bir şaheserdir.

Kaynak: Prof. Dr. Ahmet Coşkun, Sohbetler ve Hatıralar, Yayına Hazırlayan: Hüseyin Kader, s. 225-233 Yazı kısaltılmıştır, tamamı belirtilen kaynaktadır. Başlıklar sitemize aittir.

Prof. Dr. Ahmet Coşkun/ İrfanDunyamiz.com

Gönül Dünyamız ↗

Gönül insanlarına dair bam telinize dokunacak yazılar okumak için tıklayın.

İrfan Mektebi ↗

Sevdirici, müjdeleyici üslupla yazılmış hayata dair yazılar okumak için tıklayın.

Şunlara Gözat

Hocam Ali Yakub Efendi…

Fani dünya için, ikbal hırsı ile dininden, imanından ve davasından taviz veren din alimleri, tarihin …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.