
Osmanlı devleti işlenen arazide kadın erkek eşit miras taksimi yaptı mı?
Kaynaklar gösteriyor ki, Osmanlı Devleti’nde Şer’i miras hukuku bütün mülk arazilerde ve menkul mallarda uygulanmıştır. Bunun için Tereke Defterlerini incelemek yeterlidir. Erkek ve kız çocukları (eşit olarak) şeklinde olan taksim, mülkiyet hakkı konusunda değil, İslam Hukuku tarafından devlet yetkisine verilen tasarruf hakkının taksimi için sözkonusudur. Bu da kuru mülkiyeti devlete ait olan mîrî arazi ve bazı arazi vakıfları için geçerlidir.
Bunu açıklayalım: Osmanlı Devleti’nde miras hukukunda şer’i ve adî intikal vardır.
İslâm hukuku, savaş yoluyla fethedilen araziler üzerinde ülül-emre geniş yetkiler tanımaktadır. Osmanlı Devlet erkânı, Şeyhül-İslâmların nezaretinde bu yetkilerini kullanarak, savaş yoluyla fethettiklerı Anadolu ve Rumeli’nin çoğu arazisini, kuru mülkiyeti (rakabesi) devlete ve tasarruf hakkı da kamu yararı gereği vaz’ edilen prensipler muvâcehesinde re‘âyâya ait olmak üzere, mîrî arazi olarak kabul etmişlerdir. Dolayısıyla mîrî arazinin mülkiyeti devlette ve sadece tasarruf hakkı re‘âyâda kalmaktadır.
Devlete ait arazide miras kaideleri geçerli değildir. Sadece re‘âyânın tasarruf hakkının vefâtında kime intikal edeceği söz konusudur. Bunu da tesbit edecek olan, kamu yararı ve örf âdetlerin yardımıyla ülül-emr yani devlet erkânıdır. İşte Osmanlı Devlet erkânının, kamu yararı, örf ve âdet kaidelerini nazara alarak, bu tasarruf hakkının nasıl intikal edeceğine dair vaz ‘ettikleri kanun hükümlerine âdî intikal kaideleri denmiştir.
Örfî hukuka göre tesbit olunan bu kaideler şer’î hükümlerle karışmaması için böyle adlandırılmıştır. Devlet erkânı, bu tasarruf hakkı üzerindeki yetkilerini, İslâm hukukundan aldıklarından, bu kaidelere İslâmî olmayan miras hukuku demek mümkün değildir. Sadece, kaynağı ülül-emrin irâdesi olduğundan bu kaidelere adî intikal kaideleri ve şer’î hükümlerle sabit miras kaidelerine de şer’i miras kaideleri denmiştir. Osmanlı miras hukukundaki dualizmin yani ikiliğin aslı ve esası budur. (Mardin, Ebül-Ulâ, Hukûk-ı Tasarrufiye-i Arazi, İstanbul 1328, sh. 107 vd.; Cin, Miras Yoluyla İntikal, 1-3, 35-37.)
Şimdi her iki intikalden de konuları itibariyle kısaca bahsedelim:
Âdi İntikal ve Konusu
Biraz sonra belirteceğimiz gibi, mîrî araziye ait tasarruf hakkının, mutasarrıfının ölümü halinde, icâre-i müeccele denilen veresiye kira bedeli karşılığında, ülül-emrin tesbit ettiği hısımlara tefviz edilmesine âdi intikal denir. Örf ve âdete binâen devletçe verilen müsaade kabilinden olduğundan, âdi intikal denmiştir. Veresiye kira bedelinden bahsedilmesi ise, mîrî arazi statüsünde, devletin kiralayan ve re‘âyânın da kiracı gibi telâkki edilmesindendir.
Aslında kiracı gibi kabul edilen mutasarrıfın ölümünden sonra, kira akdinin sona ermesi gerekirdi. Hâlbuki intikal kaideleri ile tasarruf hakkı mutasarrıfına intikal etmektedir. Bunlara, ilerde göreceğimiz gibi, mirasçı değil, intikal hakkı sahipleri denmektedir. (Ömer Hilmi, Ahkâm’ül-Evkâf, 90 vd.; Berki, Vakıflar, I/153 vd.; H. Cemâleddin, Telhis-i Ahkâm’il-Arazi, İstanbul 1329, 54. Madde şerhi; Cin, Miras Yoluyla İntikal, 36-37; Akgündüz, Vakıf Müessesesi, 369.)
Âdi intikalin konusuna üç gurup arazi girmektedir: Birincisi, mîrî arazinin tamamı. İkincisi, aslı mîrî arazi olan gayr-ı sahih vakıf araziler. Üçüncüsü ise, yine çoğunluğu Mîrî arazi olan, ancak diğer mal çeşitleri de bulunan icâreteynli vakıflar. Ancak icâreteynli vakıflardan şer’î miras kaidelerine tâbi olanlar da vardır.Terekeye dâhil mülk arazi ile menkul mallar şer’î miras kaidelerine tâbidir. Birçok konularda intikal kaideleri de ferâiz hükümlerine tâbi kılınmıştır. Bu sebeple miras hukuku deyince şer’î intikal akla gelir. Bu yüzden şer’î intikali önce incelemek daha doğru olacaktır.
Şer’î İntikal ve Konusu
Şer’î intikale irs, tevârüs ve verâset gibi isimler verilmekte, şer’i miras hukuku da ferâiz veya ilm-i ferâiz diye bilinmektedir. Ferâiz, farîza’nın çoğuludur ve Kur’an yahut hadis tarafından takdir edilen miras payı demektir. Ferâiz veya şer’i miras hukuku ise, mûrisin terekesinin hisselere taksimi ve bu hisselerin mirasçılara nasıl ve hangi hallerde geçeceğini belirten ilme denir. Yüce Allah, mirasçıların paylarını bizzat takdir ettiği için İslâm miras hukukuna ferâiz adı verilmiştir. (Damad, II/476; Cürcânî, Sirâciye, 2.)
Osmanlı Devleti de dâhil olmak üzere bütün Müslüman Türk devletlerinde şer’î miras hukuku yani ferâiz tatbik edilmiştir. Şer’î miras hukukunun konusunu, terekeye dâhil menkul ve gayr-i menkul bütün mallar teşkil eder. Adi intikal konusu olan mîrî arazi, zaten terekeye de dâhil değildir. Zira vatandaş, bu çeşit arazilerin mülkiyetine değil sadece tasarruf hakkına sahiptir.
Osmanlı Devleti’nde bütün menkuller (mîrî arazi üzerindeki bina ve ağaç da dâhil), mülk araziler ve alacak hakları vs. şer’î miras kaidelerine göre taksim olunagelmiştir. Şer’iye sicillerindeki tereke taksim örnekleri bu söylediklerimizin müşahhas delilleridirler.
İntikal ve Tapu Hakkı Sahipleri
İntikal hakkı sahipleri ile ilgili tarihî gelişmelere girmeden önce, iki noktaya işaret etmek istiyoruz: Birincisi, intikal hakkına mutasarrıfın hısımlarından kimlerin sahip olacağı, kamu yararı ve memleketin iktisadî yapısı göz önüne alınarak ülül-emr yani devlet erkânı tarafından tesbit edildiği için, tarih boyu intikal hakkı sahiplerinin sayısı ve vasfı değişikliğe maruz kalmıştır. Bu sebeple intikal hakkı sahipleri, tarihi devreler halinde incelenecektir. İkincisi; adi intikalin konusunu teşkil eden üç çeşit arazideki tasarruf hakkının intikali konusunda, Mîrî ve gayr-ı sahih arazide ayrı, icâreteynli vakıflarda ayrı hükümler uygulanmıştır. Bu sebeple tarihî devreleri iki ayrı başlık altında inceleyeceğiz. (Akgündüz, Vakıf, 372 vd.; Halis Eşref, Külliyât, 344 vd.)
Dördüncü Safha: 1284/1867 Tarihli Tevsî’-i İntikal Nizamnamesinde İntikal hakkı sahipleri sekiz sınıftır: 1- Erkek ve kız çocukları (eşit olarak) şeklindedir. Açıklamalar ve kaynaklar gösteriyor ki, Osmanlı Devleti’nde Şer’i miras hukuku bütün mülk arazilerde ve menkul mallarda uygulanmıştır. Bunun için Tereke Defterlerini incelemek yeterlidir.
Özetleyecek olursak erkek ve kız çocukları (eşit olarak) şeklinde olan taksim, mülkiyet hakkı konusunda değil, İslam Hukuku tarafından devlet yetkisine verilen tasarruf hakkının taksimi için sözkonusudur. Bu da kuru mülkiyeti devlete ait olan mîrî arazi ve bazı arazi vakıfları için geçerlidir.
Prof. Dr. Ahmet Akgündüz/ İrfanDunyamiz.com
Doğrusu Nedir? ↗
Bilgi kirliğine karşı güvenilir kaynaklardan doğru bilgileri okumak için tıklayın.
İlim Hazinem↗
Önemli konularda yazılmış ilmi yazıları okumak için tıklayın.