
İlim Yayma Vakfı’nın irfan hizmetlerinden olan “İlim Yayma Vakfı 50 YILDA 50 VAKIF İNSAN” adlı kitapta ülkemize ve insanımıza hizmet etmiş 50 müstesna şahsiyetin hayatı işleniyor. Eserde dikkat çeken isimlerden birisi de merhum ilim adamı Prof. Dr. Osman Öztürk Hoca. İşte Prof. Dr. Osman Öztürk’ün İslam davasına hizmet idealiyle geçen bereketli hayatı:
Aslen Artvinli olup 7 Ekim 1943 Tarsus doğumludur. Nüfus kaydında ise 6 Ocak 1944 olarak yazılmıştır. Babası Mehmet Bey, annesi Hatun Hanım’dır. Yedi yaşında yetim ve öksüz kalan babası Mehmet Bey çocuklarının İslam’ı öğrenmeleri üzerinde çok etkili olmuş bizzat yaşayarak güzel Müslüman kimliğini göstermiştir.
Mahmud Sami Ramazanoğlu Hazretleri’nin (ö. 1984) bağlılarından olan Mehmet Bey, Sami Efendi’nin İstanbul’a gelmesi üzerine ailesiyle beraber İstanbul’a gelmiş; Osman Öztürk’ün ifadesiyle hicret etmişlerdir. İstanbul Erenköy’de Sami Efendi ile yan yana bahçeli binalarda komşu olan Mehmet Öztürk, mürşidinden ayrılmamıştır.
Yoğun ve ağır çalışma hayatına rağmen ibadetlerini hiçbir zaman aksatmayan ve haftada bir Hatim indiren Mehmet Öztürk çocuklarının da dini bilgileri öğrenmesi hususunda çok titiz davranmış,1 onlara ilkokula başlamadan Hatim indirmeyi adet edindirmiştir. Osman Öztürk babasından “Çok okurdu, evi mektep yapmıştı” diye bahsediyor. Annesi Hatun Hanım ise Hocazade olup çocuklarının üzerinde büyük emekleri vardır.2
Eğitim hayatı
Ortaokul çağlarından itibaren devrin tanınmış âlim ve hocaları; Mahmut Sami Ramazanoğlu (ö. 1984), Mahir İz (ö. 1974), Ali Yakup Cenkçiler (ö. 1988), Hilmi Toros (ö. 2012), Ömer Nasuhi Bilmen (ö.1971), Bekir Hâki Yener (ö. 1975), Ali Yekta Sundu (ö. 1966), Dersiâm Seyyid Şefik Arvâsi (ö. 1970), Muhammed Hamidullah (ö. 2002), Ebu’l-Hasan en-Nedvî (ö. 1999), Ahmet Davudoğlu (ö. 1983), Alasonyalı Hacı Cemal Efendi (ö. 1966), Abdurrahman Gürses’ten (ö. 1999) şeri ve edebi ilimler tahsil etmiştir. Ortaokul öğrencisiyken camiye gittiğini gören sınıf arkadaşları tarafından kendisine “hoca” lakabı takılmıştır.
Haydarpaşa Lisesi’nde eğitimini tamamladığında babasının isteğiyle hafızlık eğitimine başlamıştır. Bu sırada çıkan şiddetli bir fırtına sonucu Bayezid Camii’nin minaresi yıkılmış ve kubbesi zarar görmüş, Cami bir süre kapatılmıştı. Bu nedenle hafızlık çalışması yarıda kalmıştır.
Lisans eğitimini İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arap ve Fars Dilleri Bölümü’nde almıştır. 1966-1967 yılları arasında o zaman ismi Ankara Üniversitesi Hacettepe Tıp Fakültesi olan Hacettepe Üniversitesi’nde “Asistan” olarak ilk resmi vazifesine başlamıştır. 1968 yılında lisans ve lisansüstü çalışmaları vesilesiyle Londra’ya gitmiştir. Lisans eğitimi aldığı fakültenin Tarih Bölümü Osmanlı Müesseseleri ve Medeniyeti Tarihi Kürsüsü’nde doktora derecesini almış ve akademik çalışmalarını Osmanlı Medeniyet ve Kültürü üzerine yoğunlaştırmıştır.
Hocalık hayatı
İngiltere’den yurda dönüşünde o dönem adı İstanbul İmam Hatip Okulu olan Fatih İmam Hatip Lisesi’nde Arapça, Farsça, Edebiyat ve Hitabet derslerini okutmuştur. İstanbul İmam Hatip Lisesi’nde öğrencisi olan Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere birçok siyasetçi, edebiyatçı, tarihçi ve hoca yetiştirmiştir.
1972 yılında doktorasını tamamlamış, İstanbul Yüksek İslâm Enstitüsü günümüz adıyla Marmara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi’ne öğretim üyeliğine tayin olunmuştur. 1979 sonrasında Sakarya, Dokuz Eylül ve Pamukkale Üniversiteleri’nde öğretim üyeliklerinde ve idari görevlerde bulunmuştur. 1994 ile 2004 yılları arasında, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde Başkanlık Danışmanlığı yapmış, belediye çalışanlarının hizmet içi eğitimlerini planlamış ve koordine etmiştir.
Osman Öztürk İlim Yayma Vakfı’nın 1973 yılındaki 98 kişilik ilk kurucu heyeti içerisinde yer almaktadır. 1977-1980 yılları arasında 3 yıl süreyle Mütevelli Heyeti Üyeliği yaparak Vakfın faaliyetlerine katkıda bulunmuştur.
Hocası Mahir İz’in vasiyeti üzerine İlim Yayma Vakfı’nda başladığı öğretmenlerle olan haftalık sohbetlerine vefatından on beş gün öncesine kadar devam etmiştir. Sohbetlerini haftalık olarak cuma akşamları gerçekleştirmiştir. Bu sohbetlerinde ilmi, dini ve zaman zaman da siyasi konuşmalar yapmıştır. Abdülhak Hâmid Tarhan’ın “Bizim milletimiz söylemez, söylenir.” sözünü sohbetlerinde sık sık hatırlatmıştır.
Yine aynı derslerinde medeniyetin kuruculuğunu Hazreti Muhammed sallellahu aleyhi ve sellem’in yapmış olduğu ve esaslarının Allah korkusu, şefkat, ilim, nezaket olduğunu öğrencilerine aktarmıştır. Şefkatin eserlerinin, ecdadımız tarafından kurulan vakıflar ile yaşatıldığını da hem öğrencilerine aktarmış hem de kendi hayatında vakıfçılık üzerine verdiği emeklerle fiilen göstermiştir. Talebelerine vakıf aracılığıyla burs sağlamış ve ötesinde her bir talebesinin müşkül durumlarıyla da ilgilenmiştir.

Eserleri
Telif olarak 14 ve tercüme olarak da 1 kitabı bulunmaktadır. Yurt içinde ve yurt dışında, resmi ve gayr-ı resmi yayınlar olmak üzere akademik, dergi, yıllık ve ansiklopedilerde Türkçe, Arapça ve İngilizce makaleleri yayımlanmıştır. Muhtelif haftalık mecmualarda ve günlük gazetelerde; dini, fikri ve edebi yazıları mevcuttur.
Eserlerini maddi bir beklenti için değil Allah rızası için yazdığını Genç Adam kitabının 10 Mart 2004 tarihinde kaleme alınan Önsöz’ünde şu cümlelerinden anlıyoruz: “Kitabın yazarı olarak bu ilgi ve teveccühten maddi bir menfaatim söz konusu değildir. Zira kitaplarımdan gelen dünyalığa, el sürmeme hususunda Yaratan ve Yazdıran Mevlâmız’a sözüm vardır.”
Eserlerinden bazıları şunlardır: 1-Genç Adam (2004); 2-Sözlerin En Güzeli; 3-Yolların En Güzel; 4-Bir Nefes Sıhhat (2004); 5-Tasavvufta İslami Hassasiyet (2004); 6-Hocalık Sanattır (2003); 7-Kulluk (2012); 8-Sosyal Davranışlarda Ölçüler (2005); 9-İslam Hukuk Tarihinde Mecelle (Doktora Tezi); 10-Siyaset Üstü Siyaset; 11-Değişen Türkiye’de Değişmeyen Gündem; 12-Biricik Önderim Peygamberim Efendim (2013); 13-Pratik Hac ve Umre Rehberi.
Seçme cümleler
Burada kendisiyle muhtelif zamanlarda yapılan röportajlardan seçme cümlelere yer verelim: “Gözüme kestirdiğim ortaokul talebeleri vardı, onları Sami Efendi ve Mahir İz Hoca ile tanıştırırdım. Daha sonraları o talebeler büyüdüklerinde ‘Hocam üzerimizde hakkınız çok, hakkınızı ödeyemeyiz fakat bizi yaşarken Sami Efendi ile tanıştırdığınız, elini öptüğümüz, başımızı okşadığı için size minnettarız.’ dedikleri çok olmuştur.”3
Taha Erdinç Bülbül Osman Hoca’nın sahip olduğu özellikleri temelde beş başlık altında toplamıştır. Bunlar inancında ve işinde titiz oluşu, hayatının birinci gündem maddesi hep İslam davası oluşu, talebe ve muallimler üzerine titremesi, Ehl-i Sünnet akaidinden asla taviz vermemesi, müesseseleşmeye çok önemsemedir.4
Bülent Yıldırım, Osman Hoca’nın, Mahir İz Hoca’dan çok etkilendiğini ve onu sıkça anlattığını iletmektedir. Ailesinin varlıklı olmasına rağmen hiçbir zaman kibir göstermediği, bu özelliğiyle kendini İslam davasına adadığı ve bütün malını mülkünü, bütün zamanını genç yetiştirmeye harcadığını paylaşmaktadır.5
Osman Öztürk şahsına münhasır bir isim olarak her daim hakkaniyeti konuşmuştur. Kimliğini hiçbir surette gizlememiş aksine Hak aşığı olduğunu her şartta göstermiştir. Savunduğu değerleri ezbere değil aksine içini doldurarak ve göstere göstere izhar etmiştir.
Genç adam
Osman Öztürk ömrü boyunca öğretmiş, durmadan anlatmış bir muallimdir. Değerli bilgilerini kendisinden sonra gelecek nesillere de ulaştıran Öztürk’ün kimlikte yazan doğum yılına bakmaksızın “genç” olarak kabul ettiği nesil için çok önemli bir kitabı vardır: Genç Adam. Ali Yakup Cenkçiler’e ithaf edilen Genç Adam kitabında bir gencin sahip olması gereken özellikleri maddeler halinde sıralıyor. Kitapta gençliğin ve genç adam olmanın gerektirdiklerini şu şekilde anlatıyor:
“Doğum senesinin gösterdiği yaşı kaç olursa olsun karşılığını ahirette göreceği bir hizmet ve iş teklif olunduğunda, tereddüt geçirmeden: ‘Yaparım İnşaallah.’ diyen kimse gençtir. Cinsiyet yani erkek veya hanım oluş, hükmü değiştirmez.
Genç:
1- Hizmetten kaçmaz, mazeret üretmez ve yüksünmez.
2- Hizmet için dünyalık düşünmez.
3- ‘Bir yapan bulunur.’, ‘Bana mı düştü?’, ‘Ben miyim vatan kurtaran aslan?’ gibi kaytarmaya bahaneler aramaz.
‘İnşaallah yaparım.’ deyip bütün samimiyeti ve gücü ile varını yoğunu ortaya koyar. Hizmeti bizzat yapar, yaptırır ve bu uğurda yıpranmayı, yorulmayı ve hatta gerekirse canını feda etmeyi göze alır. Hizmet esnasında çektiği sıkıntıları kefaret, sağlık ve dinçliğine vesile ve yüksek manevi derecelere ulaşma sebepleri olarak kabul eder. İşte bu anlayışla hareket eden herkes, nüfus cüzdanındaki ‘yaş’ hanesine bakılmaksızın gençtir.”
Zaman yönetimi
Halil İbrahim Bozkurt, Osman Öztürk’ün yanında yıllarca bulunmuş ve uzun yıllar onun sohbetlerini organize etmiş kıymetli bir eğitimcidir. Osman Öztürk Hoca’yı bir de ondan dinleyelim:
“Hocamız önce çok samimi bir Müslüman, inançlı bir dava adamı, insan ve toplum sevdalısı iyi bir öğretmen (kendi ifadesiyle muallim), çok karakterli bir insandır diye tanımlamamız gerekir. Hasbelkader 30 yıl sohbetlerinde bulunmuş birisi olarak üzerinde gördüğüm vasıflarından bazılarıdır. Şöyle ki: Öğretmenler olarak yarıyıl tatili, yaz tatili ve ramazan aylarının bitimindeki ilk cuma günü akşam başlayıp her iki haftada bir cuma akşamları saat 19:00-21:00 arası sohbetlerimiz olurdu.
1989 yılında katılmaya başladığım bu toplantılarımız, çoğunlukla İlim Yayma Vakfı’nda olurdu. Zaman içinde değişik sebeplerle değişik mekânlarda (Birlik Vakfı, Ensar Vakfı vb.) toplandığımızda da sistem değişmez ve hep aynı saatler arasında toplanırdık. Bu süre de hiç geç kaldığına şahit olmadık. Pek az istisna dışında da süreyi aştığına şahit olmadık. Aşım sebebi de şuydu; bazen misafirlerle gelirdi ve onlara söz verirken süreyle ilgili hatırlatma yapar ve zamanın aşılmamasına dikkat çekerdi. Ve bazen misafirlerinin zamanı aştığı olurdu. Zamanı çok disiplinli kullanırdı. Bunu da Hocası merhum Mahir İz’den öğrendiklerini söylerdi.”
1960’lı yıllarda Hacettepe Üniversitesi’ne Asistan oluşunu, Allah’ın Müminlere yardımı bağlamında bizlere şöyle anlatmıştı:
‘Bir kişilik asistan kadrosuna müracaat ettiğinde mülakatın hemen öncesinde Yunus Emre’nin divanından rastgele bir beyit açıp çalıştığını ve komisyona girdiğinde de Allah’ın bir lütfu olarak aynı beytin sorulduğunu, çok güzel bir açıklama yaparak, komisyonun bile şaşırarak 100 (yüz) tam puan vermek zorunda kaldığını ve onca başvuru içinden tek kişilik kadroya bağlı asistan olarak üniversiteye alındığını, arkasından da fakültede namaz kılacak bir yer bulamadığı için odasındaki masasının üzerine çıkarak kıldığını, odasının kapısını bilerek kapamadığını ve bu durumu fark edenlerin kendini bir kaç ay içinde üniversiteden attıklarını anlatmıştı.’
Hocamızın Muallimliği ise onun en başta gelen vasfıdır. O, merhum Hocası Mahir İz’den tevarüs eden sohbet halkasını vefat ettiği günün birkaç gün öncesine kadar büyük bir aşk ve heyecanla devam ettirmeye çalışmıştır. Sıhhatinin elvermediği vakitlerde bile doktorlarının istirahat etmesi gerektiğini söylemelerine rağmen dinlenmemiş ve sohbetlerine gelmiştir. ‘Doktorlar bana evde dinlen diyerek öldürmek istiyorlar halbuki ben burada biiznillah şifa buluyorum.’ derdi. Rahatsızlığı sebebiyle perşembe günleri kemoterapiye girdiği halde cuma günkü sohbete yine gelirdi.”
1 Aralık 2014 günü vefat eden Prof. Dr. Osman Öztürk’ün cenaze namazı Fatih Camii’nde dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da katılımıyla kalabalık bir cemaatin şahitliğinde kılınmıştır. Osman Öztürk, Karacaahmet’te aile kabristanında medfundur.
Kaynak: İlim Yayma Vakfı 50 YILDA 50 VAKIF İNSAN, Mehmet Ali Yafez’in hazırladığı bölümden kısaltılmıştır. Not: Başlık ve bazı ara başlıklar sitemize ait olup yazı izin alınarak yayınlanmıştır.
Mehmet Ali Yafez
İrfanDunyamiz.com

DİPNOTLAR
1 Bin Yıl AnatoliaTV, “Prof. Dr. Osman Öztürk | Hayatı ve Yaşadıkları”, YouTube, 22.09.2021
2 Mustafa Öztürk, “Mustafa Öztürk ile Görüşme” (Görüşmeci: Mehmet Ali Yafez, 05 Aralık 2022).
3 Fiyaka Prodüksiyon, “Prof. Dr. Osman Öztürk ile Mahir İZ Söyleşisi”, YouTube (11 Ekim 2016).
4 Öztürk, “Mustafa Öztürk ile Görüşme” (05 Aralık 2022).
5 Öztürk, “Mustafa Öztürk ile Görüşme” (05 Aralık 2022).
6 Öztürk, Genç Adam. (İstanbul, Rağbet Yayınları, 2004), 13- 14
Merhum Osman Öztürk Hocamızı anlatan bu güzel yazı için çok teşekkür ederim. Ancak Hocamızın Öğretmenlere yaptığı sohbet kadar talebelere her hafta yaptığı sohbetlerin daha önemli olduğunu düşünüyorum. Çünkü her okuldan, her meslekten ve meşrepten talebe bu sohbetlere iştirak eder, mezun olup Anadolu’nun dört bir yanına dağılırlardı. Bunun etkisinin daha fazla olduğunu gözlemledim. Tekrar Hocama rahmet diliyor, yazarımıza da çok teşekkür ediyorum.