Yusuf Işıcık hoca merhamet yüklüydü…

24 Kasım 2020 öğretmenler günüydü… O gün, çok değer verdiğim, üzerimde büyük emekleri olan değerli üstadım Prof. Dr. Yusuf Işıcık Hocamı malum hastalıktan dolayı kaybetmiştik… Hocamın vefat haberini aldığım o sabah hüzne boğulmuştum, ölüm beklemediğim bir zamanda Hocamızı aramızdan almıştı… Artık 24 Kasım benim için sadece öğretmenler günü değil, bana rehberlik eden, öğretmenlik yapan kıymetli Hocamı kaybettiğim gündü…

Bugün yine 24 Kasım… Yine Öğretmenler günü… Ve içim yine hüzünlü… Akademik hayatımı kendisine borçlu olduğum, bize her zaman örnek ve öncü olan, fedakarlıklarıyla bizleri kendisine hayran bırakan, bize samimiyetin ne olduğunu öğreten, dert insanı, dava insanı, tevhid mücahidi kıymetli Hocamı arıyor gözlerim…

Yusuf yürekli

Hocam “Yusuf yürekli” bir adamdı… Hazreti Yusuf’un ahlakına sahipti… Halim biriydi… Kin gütmez, af ehliydi… Bize karşı sadece bir hoca değil aynı zamanda bir baba, abi, kardeş ve sırdaştı… Hazreti Yusuf gibi yüreği dertliydi, merhamet, şefkat yüklüydü, yüreğinde hep bir sızı vardı… Yüzünden eksik olmayan o tebessümünün ardında yatan acıyı, sızıyı, derdi fark etmemek mümkün değildi…

Yusuf hocam, ilim ve takvayı şahsında mecz etmiş nadir insanlardandı… Ümmetin dertli yüreğiydi, kendisine yapılan kötülükleri affeder ama ümmete yapılan saldırılara karşı sert tavır takınırdı… Kalbi ümmet için atardı… Bir araya geldiğimizde hep ümmet meselelerini, Müslümanların sorunlarını, neler yapılması gerektiğini konuşurduk… Görev yaptığım memlekette İslami çalışmaların ahvalini sorar ve güzel faaliyetleri duyunca çok mutlu olurdu…

İçli, içten ve duygusaldı… Bazı arkadaşlar zaman zaman Hoca ile karşılaştıklarında Hocanın; “Dur! sana bir dua edeyim” deyip ellerini açıp o anda kendileri için dua ettiğini ve vedalaştığını söylerler… Heyecan dolu bir insandı… Bir konuyu anlattığına sanki ilk defa anlatır gibi canlı bir şekilde anlatır, bir de gülümsemesini eklerdi… Misafirperverdi, doğaldı ve mütevazi biriydi… Odasına her gittiğimizde kendi eliyle çay demler, bize ikram ederdi, bizi ayakta karşılar ve ayağa kalkarak uğurlardı… Bazen arabasıyla beni otogara bırakır, utandırırdı…

Tahammül sahibiydi

Farklı fikirlere açık ve tahammül sahibiydi… Kişileri fikirlerine göre değil samimiyetlerine göre değerlendirirdi… İmam Şafii’nin Ebu Musa’ya sarf ettiği; “Bir meselede anlaşamasak da kardeş kalmaya devam edeceğiz değil mi?” sözünü nakleder ve fikri tartışmaya girdiği kişilere buna göre muamele ederdi…

Yusuf hocam bir denge idi, şaştığımızda yol gösteren bir pusula, zora düştüğümüzde elimizden tutan bir dosttu… “Allah elini bırakmasın” duasını çokça yapardı… Face ortamında yazdığım hoşuna gitmeyen yazılarım için beni arar; “Cahit zamanın var mı? Biraz uzun konuşacağım” derdi, nasihatler ederdi…

Hocam öğrencilerine yol gösteren, ufuk açan bir rehberdi… Bir gün sabah namazından hemen sonra aradı… İlk defa böyle bir şey yapmıştı… Endişelendim hemen açtım… “Cahit rahatsız ettim, kusuruma bakma, aklıma geldi uyanık olduğunu düşündüm aradım. Doktora programı açtık mutlaka başvur” demişti…

İlmi birçok konuda aynı düşünmediğimiz ve ilmi meselelerde tartıştığımız halde hocam benim doktora yapmamı istiyordu… Doktoraya devam edecek durumda olmadığımı, Mardin’de imamlık yaptığım için gidip gelmede zorlanacağımı söylememe rağmen ısrarcı oldu ve onun sayesinde akademik hayata atıldım…

Hayır sahibiydi

Yusuf hocam hayır hasenat işlerini çok sever, muhtaçların yardımında olmayı önemserdi… Lisans öğrencisi iken aynı zamanda evli ve iki çocuk babasıydım… Arkadaşlar zor durumda olduğumu Yusuf hocama iletmişlerdi… Beni odasına çağırdı ve “sana bir ev teklif etsem, kira vermeyeceksin oturur musun, evi görmeden karar verme” demişti… Mardin’den gelmiş bir öğrencinin derdi ile böylesine içten dertlenmesi, ona sahip çıkması beni çok etkilemişti, bu davranışı bana Ensar’ı hatırlatmıştı…

Mardin’de imamlık yaptığım dönemde açtığım Kur’an kursuna yardım için kendisi yardım etme teklifinde bulunuyordu… Konya’ya geldiğimde beni arabasına alır, iş adamlarını benimle birlikte gezer hiç görmediği Mardin’in çocuklarına yardım talep eder, yardım talep ederken de espri mahiyetinde “Cahit muhalif görüşlere sahiptir ama ben samimiyetine kefilim” derdi…

Yusuf hocam bilgisayarın yeni yeni yaygınlaşmaya başladığı dönemde bilgisayar alabilmek için köşeye biraz para koymuştu, o zamanlar herkes bilgisayar alamazdı… Bir öğrenci kendisine gelip “Çeçenistan Cihadı” için yardım topladığını söylemişti… Hocam “Dur yavrum! Şurada kendime bilgisayar almak için para biriktirmiştim al onu cihad daha elzemdir, bilgisayar sonraya kalsın” demiş ve tüm parasını vermişti…

Arabasını verdi

Bosna savaşı sırasında hocam hayır toplamaya öncülük etmiş ve büyük bir meblağ toplanmıştı… Eşi bileziklerini çıkarmış vermiş kendisi de arabasının anahtarını bırakmış eve yürüyerek gelmişlerdi… Sadece teşvik eden değil veren eldi… Borçlu olanların ihtiyaçlarının karşılanması için “karzı hasen kasası” oluşturmuş ve borçlu olan kişilere uygun oldukları bir zamanda ödemeleri şartıyla borç para verirdi… Bu paraya dokunmaz, sadece bu iş için kullanırdı…

Uzaktan akrabası olan bir kadının evine evin yarı fiyatı kadar haciz gelmişti… Kadının ödeyecek parası yoktu… Akrabalardan kimse kadına yardım etmemişti… Yusuf hocam kimsenin haberi olmadan borçlanmış ve haczi kaldırmıştı…

Hocam, masa başında olduğu kadar sahadaydı, bu örnek duruş ve tavırlarıyla akademisyenliğin odaya kapanmak olmadığını, Müslümanların derdi ile dertlenmenin de bir görev olduğunu bizlere göstermişti…

Baş sağlığı için oğlu değerli dostum Sinan hocamı aradığımda Sinan kardeşim bana; “Cahit! Adam gibi adam bir babamız vardı” diyerek ağlamıştı… Dört çocuğunun “adam gibi adam” şehadetini kazanış bir babaydı Yusuf hocam… Biz de öğrencileri olarak onun adamlığına, Müslümanlığına şahidiz… Rabbim şehadetimizi kabul et…

Hocamızı çok özledik… Kıymetli hocama rabbimden rahmet diliyorum, mekânı cennet, makamı âlî olsun inşallah… Değerli ailesine ve sevenlerine de başsağlığı diliyorum.

Doç. Dr. Cahit Karaalp/ İrfanDunyamiz.com

Şunlara Gözat

Abdullah bin Mes’ud gerçek bir kahramandı…

Elimizdeki kaynakların bildirdiğine göre Hazreti Dâvûd aleyhis selam, babasının en küçük oğludur ve çobanlık yapmaktadır. …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.