Zannetmeden önce bir düşün…

2024 yılı Ramazan ayı… Ruhların manevi baharı… Allah nasip etti Ramazan’ın ilk günlerinde yine güzel Bursa’mızdaydık. Gençlerin teravih namazında camilerimizi doldurmaları çok hoşuma gitti. Gönül ister ki bayram sonrası da camilerimiz gençler ile dolsun taşsın.

Programlarımız gereği Ramazan’ın beşinci günü Hamburg’a gittik. Daha önce tanıdığımız, dostlarımız kardeşlerimizle dört gün beraber olduk. Hamburg’da genelde gençlerin kıldırdığı teravih namazları çok tatlıydı. Hamburg sonrası Hannovere gittik,

Memleket gibi

Hannover bizim Avrupa’da tanıdığınız ilk yer olduğundan her ne zaman oraya gitsem sanki doğduğum memleketime gitmiş gibi oluyorum. 24 yıl önce oradaki insanların bir çoğunun babasıyla ve dedesiyle tanışmıştım. Eskiden merkezde küçücük bir camide namaz kılardık. Tabir caiz ise Hannover teşkilatının mekanları şimdi bir mahalle haline gelmiş. 1000’den fazla talebeleri, mükemmel mekanları olmuş.

Hannover’den sonra Kuzey Ruhr diye bilinen bölgede gittik. Dört gün de bu bölgede kalmak nasip oldu, Oradaki kardeşlerimizin de her biri birbirinden değerli güzel insanlar. Sanki abi kardeş gibi hasret giderdik.
Gece gündüz demeden hızlı bir koşuşturma oldu. Her gittiğimiz yerde dilimiz döndüğünce güzel dinimizi, güzel davamızı anlatmaya gayret ettik.

Bazen sahurda bazen de iftarda dostlarımızın evlerine misafir olduk. Hemen hemen her camide akşamları iftar yemeği veriliyordu. Genelde de yabancılara, sahipsiz insanlara ikram etmeyi çok seviyorlardı, o da çok hoşuma gitti. İslam ilk dönemlerden itibaren cömert insanların ikramları ile yayıldı. Gönlü geniş insanlar bu dini hem sevdiler, hem sevdirdiler.

Tatlı yorgunluk

Kuzey Ruhr’dan sonra Düsseldorf’tan uçakla Avusturya’nın Linz bölgesine gittik ve orada bir hafta kaldık.
Bir hafta süresince kardeşlerimiz bizi hiç yalnız bırakmadı. İsimlerini yazmaya kalksam sayfalara sığmaz. Onlar isimsiz kahramanlar. Allah Teâlâ hepsinden razı olsun. Gerek hocaefendiler gerek teşkilatta çalışan kardeşlerimiz özverili insanlar. Mükemmel çalışmalar yapmışlar. Teravihler, sahurlar, mukabeleler birbirinden güzeldi.

Cenab-ı Hak nasip etti Linz’den sonra Frankfurt’a gittik. Güzel programlar oldu. Aslında özel davetli olarak gittik yine de bölgedeki camileri gezdik. Doğrusu cuma namazlarındaki Almanca hutbeler ve her camide rastladığımız hafız gençler dikkatimizi çekti. Belli bir yaştan sonra bütün bu geziler bizi yormadı değil. Ama her gittiğimiz yerde gençleri cıvıl cıvıl görünce yorgunluğu unutuyorduk.

Elhamdülillah güneş batıdan doğuyor. En son programımızı hatimle namaz kıldırılan Wiesbaden Camii’nde yaptık. İmam kardeşimiz Afganistanlı mükemmel hafız. Arkasında fatihlik yapan kimse de olmamasına rağmen çok güzel bir teravih namazı kılmak nasip oldu.

Fatihlik ifadesini belki ilk defa duyan kardeşlerimiz varsa Diyanet ansiklopedisindeki şu bilgiyi nakletmiş olayım: “Namaz kıldıran imamın kıraat esnasındaki yanlışını düzeltme veya unuttuğu âyeti hatırlatma bir bakıma onun önünü açma ve kendisine yol gösterme demek olduğundan bu iş fıkıh literatüründe fetih (el-feth ale’l-imâm) diye ifade edilmiş ve bunu yapan kimseye de fâtih denilmiştir.”

Zandan kaçının

Nihayet yolumuz ülkemize doğru döndü, bu satırları uçakta yazıyorum. Uçağın içerisinde oruç tutanlar da var, orucunu yiyenler de var. Tabi ki insanların hepsi oruç tutacak diye bir şey yok, İnanmayanlar, seferi olanlar, hasta olan var. Bu insanlara bakarken suizanla değil de hüsn-ü zanla bakarsak daha güzel olur. Her zaman zanlarımda yanıldığım için zan konusunda dikkatli olmaya çalışıyorum.

Bu konuda unutamadığım bir hatıramı sizlerle paylaşmak isterim. Bir gün ikindi vaktine yakın Köln’de bir camiye gitmiştim. Camide kimse yoktu yüksek sesle okunan Kur’an tilaveti dikkatimi çekti. Sağa sola baktım, okuyan insan nerede diye aradım, bir müddet sonra buldum.

Bir de ne görsem adam sırtüstü yatmış, ayaklarını duvara karşı dayamış, bağırarak Kur’an okuyor. Doğrusu çok garibime gitti. Biz Kur’an-ı Kerim Kerim’i abdestli olarak elimize alırız, hatta öperiz başımıza koyarız, okurken de Rabbimizle konuştuğumuzu düşünerek sanki ayetler bize yeni geliyormuş gibi tefekkür ederek okumaya çalışırız.

Dedim ya zanlarımda hep yanıldığım için kardeşime bir şey söylemedim. Biraz sonra caminin görevlisi geldi. “Bu kardeşimiz ne yapıyor böyle?” diye ona sordum. “Aman hocam, kendisine bir şey demediniz değil mi?” dedi. “Yok, herhangi bir şey söylemedim” deyince memnun oldu ve durumu anlattı: “Hocam bu kardeşimiz trafik kazası geçirdi. Vücudunun büyük kısmı felçli, sadece sırtüstü yatabiliyor ve ayaklarını da kendi kaldıramıyor, birisi kaldırıp duvara dayıyor, orada bir müddet Kur’an okuyor, sonra onu alıp evine götürüyorlar.”

Allah’a çok şükür ettim aceleci davranmadığım için. Eğer daha önce müdahale etseydim bu gece uyuyamazdım. Rabbimiz bize ne güzel mesaj veriyor: “Ey inananlar! Zannın çoğundan sakının, zira zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin suçunu araştırmayın; kimse kimseyi çekiştirmesin; hangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır? Ondan tiksinirsiniz; Allah’tan sakının, şüphesiz Allah tevbeleri daima kabul edendir, acıyandır.” (Hucurat, 12)

İşte uçak inişe geçti, ülkemizin göz bebeği İstanbul görünür oldu. Dünyanın neresini gezerseniz gezin vatanımız bambaşka. Ben de bu yazıyı yazarak yolculuğumuzu değerlendirmiş oldum. İnşaallah faydalı olmuşuzdur. Rabbim bizleri sui-i zan kuyularına düşmekten, kardeşlerimize kötü gözlerle bakmaktan muhafaza eylesin. Amin.

Geylani Akan/ İrfanDunyamiz.com

İrfan Mektebi ↗

Sevdirici, müjdeleyici üslupla yazılmış hayata dair yazılar okumak için tıklayın.

Gönül Dünyamız ↗

Gönül insanlarına dair bam telinize dokunacak yazılar okumak için tıklayın.

Şunlara Gözat

Yüz yüze iletişimde on altın kural…

Yüz yüze iletişim; doğrudan, aracısız bir iletişimdir. Bu iletişim iki kişi arasında olabileceği gibi, bir …

Bir yorum

  1. Allah razı olsun sevgili Hocam

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.