Namaz, Yüce Allah ile kurulan en büyük iletişim yoludur. Bu nedenle Peygamber Efendimiz; “Amellerin en faziletlisi namazdır”1 buyurmuştur. Bir başka rivayette ise; “En faziletli namaz ilk vaktinde kılınan namazdır”2 buyurarak namazı geciktirmemeye dikkat çekmiştir. Müslümanları bu önemli ibadete teşvik bağlamında “Namaz cennetin anahtarıdır”3 müjdesini vermiştir.
Bu anahtarın iyi çalışabilmesi için “tadil-i erkân” denilen şartına uyulması şarttır. Tadil-i erkân; namazdaki her bir rüknün hakkını vermek, acele bir şekilde namaz kılmamak, namazda huşuyu yakalamak için zihni meşgul edecek şeylerden kaçınıp “namaz hırsızlığı” yapmamaktır. Peygamber Efendimiz’in; “Öyle namaz kılanlar var ki kıldıkları namazlarda hayır yoktur”4 uyarısı, namazın hakkını vermeyen ve neticesinde de ahlaki değişime uğramayanlar içindir.
Namazın hakkını vermek
Namazın oluşturacağı ahlaki değişimle ilgili Peygamberimiz şöyle buyurmuştur: “İnsanın kılmış olduğu namazı kendisini her türlü ahlaksızlıktan ve şeriata aykırı davranışlardan men etmiyorsa, böyle bir namaz ancak kişiyi Allah’tan daha da uzaklaştırıyor demektir.”5 Bu hadisteki kapalılık bir başka hadiste daha açık ifade edilmiştir: “Nice oruç tutan var ki tuttuğu oruçtan payına düşen sadece açlık ve susuzluktur. Nice (gece) namazı kılan da var ki kıldığı namazdan nasibi sadece uykusuzluktur.”6
Bu çerçevede Resulullah’a; “Bir adam hem (gece) namaz kılıyor, sabah olunca da hırsızlık yapıyor” dediklerinde, Peygamber Efendimiz namazın bu değiştirici ve dönüştürücü özelliklerine dikkat çekerek şöyle buyurmuştur: “Eğer dediğiniz gibi gerçekten namaz kılıyorsa, kıldığı namaz o kişiyi hırsızlıktan engelleyecektir.”7
Toplumumuzdaki; “Hem namaz kılıyor hem de ticaretinde hile var” veya başka türden, namaz kılanlara yakıştırılmayan çirkin davranışlar namazın kâmil anlamda eda edilmemesinin yansımalarıdır.
Namaz değiştirir
Namazın değiştirici özelliğini bizzat Yüce Allah haber vermiştir: “Namaz, insana bütün çirkin, ahlâk dışı söz ve davranışlarla, Allah nazarında meşruluğu tanınmamış ve din temelinde oluşmuş örf ile Şeriatı fıtriyeye aykırı işlerden kaçınması gerektiği şuurunu verir ve onu bunlardan alıkoyar. (Bütün bu güzel hasletlerle bezenen ve ilahi övgüye hak kazanan insanı) Allah’ın anması ise daha büyük bir şereftir; Allah yapılan her türlü ameli detaylarıyla bilir.”8
Namazın arındırıcı özelliği önce zihin ve gönülde başlar. Namaz kılan bir insan, yaşamış olduğu ruhi yüceliş ve secdedeki mutlak itaatin simgesel hâli sayesinde hayatı Allah Teâlâ merkezli anlamlandırır. Zihninde hiçbir beşeri fikir ve ideolojiyi mutlaklaştırmaz. Allah bilincinin ruhundaki yansımaları sayesinde, genişlik alanı başta olmak üzere hayatın tüm boyutlarında sadece vahye yer verir. Zihninde ve gönlünde zıtları bir araya getiremez; bir yandan Müslümanlığın sembolü olan namazı kılıp diğer yandan liberal, kapitalist, sosyalist, pozitivist, seküler veya hümanist olamaz.
Hayatın bütün alanlarındaki ilahi hâkimiyet kimliğini belirler ve bu anlayış sayesinde imanına yüzdeleme getirmez. Birçok yazımızda beyan ettiğimiz gibi iman hiçbir ayrıntıyı dışta bırakmamak üzere Allah Teâlâ’ya teslimiyettir. Tek bir detayda bile inanarak ve üstünlüğü kabul edilerek beşeri ideolojiler dinleştirilemez. Bütün bu hasletlerin kazanılmasının en önemli saiklerinden biri namazdır.
Sıkışık vaziyette namaz
Namaz kılmalarına rağmen politeist bir imana sahip olanlar namazlarını gözden geçirmelidirler. İnsanı tevhidi düşünceye taşımayan bir namaz, namaz değildir. Namazlardan gerekli feyiz ve bereketi alabilmek için huşunun önemini daha önce açıkladık. Bu münasebetle Peygamber Efendimiz sıkışık bir vaziyette namaz kılmak yerine önce ihtiyacın def edilmesini istemiş,9 tadil-i erkânı olumsuz etkilediği için daralmış bir vaziyette namaz kılanlara şu uyarıyı yapmıştır: “Allah’a ve ahiret gününe iman eden bir kimsenin büyük tuvalet ihtiyacı varken bu hâl içerisinde namaz kılması helal değildir.”10
Namazı sıkışık vaziyette kılan bir kimse rükünlerin hakkını vermez. Çabuk çabuk yatıp kalkarak ne yaptığını, ne okuduğunu düşünemez. Namazdan hemen sonra bile kendi namazını unutur. Namazı acele kılıp rükünlerin hakkını vermemeye Peygamber Efendimiz, “namaz hırsızlığı” adını vermiş ve şöyle buyurmuştur: “Hırsızlığın en kötüsü namaz hırsızlığıdır; namaz hırsızları rükû ve secdeleri tam yapmazlar, bu esnada sırtları tam olarak yerleşmez.”11
Aynı kaynaktaki bir başka rivayette Resulullah; “Rükû ve secdelerini tam yapmayıp namazdan çalan kimselerin bu hâl üzerine ölecek olurlarsa Muhammed’in milletinden/ şeriatından başka bir şeriat üzerine öleceklerini”12 söylemiştir. Bu tip namazların örnekleri çoktur.
Peygamber Efendimiz; “Size münafık namazını haber vereyim mi?” demiş ve arkasından da tanımını yapmıştır: “Adam ikindi namazını erteler ve güneş tam batmaya yaklaştığında kalkar ve horozun yem gagaladığı gibi çok acele şekilde namazını kılar. Acelesinden dolayı da namazda Allah’ı çok az zikreder.”13
Böyle acele namaz kılan ve rükünlerin hakkını vermeyen birini namaz kılarken gören ünlü sahabi Hazreti Huzeyfe, adama kaç yıldır böyle namaz kıldığını sormuş, adam da “kırk yıldır” deyince; “Eğer sen böyle bir namazı kılar vaziyette ölecek olursan Resulullah’ın getirdiği dinden başka bir din üzerine ölürsün”14 uyarısını yapmıştır.
Amacımız kılınan namazları gözden düşürmek değildir. Kur’an’ın “din” ve “iman” diye andığı bu önemli ibadeti hakkını vererek ifa etmenin kıymetine ve kazandırdıklarına vurgu yapmaktır. Şayet hakkını vererek namazlarımızı ikame edebilirsek gerekli istifadeyi elde eder ve manevi dönüşümü gerçekleştiririz. Yukarıdaki rivayetleri bütünlük içerisinde okur ve anlarsak, sözde namaz kıldıkları hâlde niçin Müslümanca bir zihne bazı kimselerin kavuşamadıklarını; hayatı ideolojilerle anlamlandırarak politeist/ şirke dayalı bir hayatı tercih ettiklerini anlarız. Selam hidayete tabi olanların üzerlerine olsun.
Dr. Mehmet Sürmeli/ İrfanDunyamiz.com
DİPNOTLAR
1 Hakim, Müstedrek, c. I, s. 221.
2 Hakim, Müstedrek, c. I, s. 300.
3 Ahmed, Müsned, c. III, s. 340.
4 Aclunî, Keşf’ü-l hafa, c. I, s. 218.
5 Heysemi, Mecmauz-zevaid, c. II, 258.
6 Ahmed, Müsned, (Tah: Muhammed Şakir, had. no: 8843) c. XVII, s. 35.
7 Heysemi, Mecmauz-zevaid, c. II, 258.
8 Ankebut 29/45
9 Hâkim, Müstedrek, c. III, s. 378.
10 Ebu Davud, Sünen, C. I, s. 70.
11 Heysemi, Mecmauz-zevaid, c. II, s. 120.
12 Heysemi, Mecmauz-zevaid, c. II, s. 121.
13 Ahmed, Müsned, c. III, s. 247.
14 Nesai, Sehv, 13, had. no: 66, c. III, s. 58-59.
İslam İlmihalimiz ↗
Dini sorularınıza güvenilir kaynaklardan cevaplar bulmak için tıklayın.
Kaynak Metinler ↗
İlim yolcuları için derlenmiş temel dini metinlere ulaşmak için tıklayın.