Yusuf Bahri Efendi’nin bazı talebeleri…

Bizlere İslam edebini ve Müslüman şahsiyetin nasıl olması gerektiğini öğreten hocalarımız, alimlerimiz, mürşidlerimiz bizler için çok önemlidir. İslamca yasamak nasıl olur bizler onlardan öğrendik. Rabbim onları başımızdan eksik etmesin. Onları tanıtabilirsek, onlardan bir kaç hatıra dahi nakledip onları hatırlatabilirsek ne mutlu bize.

Bu fakir Rabbimizin izni ile yıllardır Ünyemizin büyük alimi Hacı Yusuf Bahri Efendi’nin hayatını araştırmakta ve yaşayan şahitlerden onunla ilgili hatıralar toplamaktayım. Dolayısı ile onun talebeleri de bizim ilgi alanımıza girmekte olduğundan, onların hatıralarını toplamayı kendimize bir vazife biliyoruz.

Hüseyin Remzi hoca

Yusuf Bahri Efendi’nin talebelerinden birisi de aslen Kumru – Fizmeli olup Ünye Tekkiraz- Kızılcakese köyüne yerleşmiş olan Hüseyin Remzi Timaç hocadır. Hakkında ulaşabildiğim bilgiler şunlardır. Baba adı Mustafa’dır. Hakiye hanımla evlidir ve çocuklarının isimleri Mustafa, Necati, Ahmet, Hasan ve Mukaddes’tir.

Hüseyin Remzi Efendi çocukluğunda zeki bir çocuk olarak dikkat çeker. İlk tahsilini Tekkiraz/ Kabadirek Medresesi’nde yapar. Daha sonra Ünye’de bulunan Sadullah Bey Medresesi’nde Hacı Yusuf Bahri Efendi’den ilim tahsil eder.

Aynı zamanda ondan tasavvuf eğitimini de alır. Nakşi tarikatı, Halidiye ko­luna bizzat Haci Yusuf Bahri Efendi’ye intisap ederek dahil olur. Mehmed Zahid Kotku Hazretleri’yle birlikte Erbain görevini yerine getirdiği de anlatılmaktadır.

Halil Toprak Hoca’nın naklettiğine göre amcası Hüseyin Remzi hoca, hocası Hacı Yusuf Bahri Efendi hakkında “Asrın Kutbu” diye bahsedermiş. Bu sözü, onun hocasına ne kadar değer vermekte olduğunu göstermekte ve Yusuf Bahri Efendi’nin talebeleri nezdindeki değerini ifade etmektedir.

Hüseyin Remzi Hoca, Hacı Yusuf Bahri Efendi’nin güçlü bir ferasete sahip olduğunu ifade ettikten sonra onun bir takım manevi müşahedelerinden de bahseder. Hocasının, kabirde yatan ölülerin müspet veya menfi ahvalinden bahsettiğini söyler.

Ayni konuda Hacı Yusuf Bahri Efendi’nin talebesi Denizbükü köyünden Abdullah Öztürk‘ün, torunu öğretmen Habib Öztürk Bey’e anlattığı ilginç hatıra şöyledir: Hacı Yusuf Bahri Efendi bir gün Kümbet Evliyası’na çıkarken bir kab­ris­tandan geçer.

Her kabirde durup okuyan Hacı Yusuf Bahri Efendi bir kabir­den ge­çerken atının yularını tutan Kâhya Hoca’ya (Abdullah Öztürk) “Ça­buk geç!” der. Geçtikten sonra Abdullah Hoca; “Efendim buradan neden bu ka­dar çabuk geçtiniz?” diye sorar. Hacı Yusuf Bahri Efendi de “Çok büyük azap çe­ki­yordu, o yüzden buradan bu kadar çabuk geçtik” diye cevap ve­rir.

Bu görsel boş bir alt niteliğe sahip; dosya adı manzara-hatiralarin-izinde-hatira-arsivi-anilar-gecidi-irfandunyamizali.jpg

Beşir Toprak Bey

Samsun İslâm Vakfı Başkanı, Samsun İmam Hatip Lisesi eski müdürle­rinden Beşir Toprak Bey’de şöyle bir hatırasını paylaşıyor: “Babam Halil Toprak, Korgan’a asker arkadaşı Emin Çörten’i zi­yarete gider. Asker arkadaşı; ‘Seni, emekli ve yaşlı bir müftümüz var, onun yanına götüreyim’ der. O yaşlı zatın yanına giderler.

O zat babama: ‘Ünye’de Hacı Yusuf Bahri Efendi diye birini biliyor mu­sun?’ der. Babam da: ‘Evet biliyorum’ der. Bunun üzerine yaşlı Korgan müftüsü şöyle bir olay anlatır: ‘Ben on beş yaşın­daydım. Babam bir mektup yazıp Fatsa postanesinden Ünye’ye Hacı Yu­suf Bahri Efendi’ye göndermemi istedi. Ben de mektubu Ünye’ye gönder­dim.

Daha sonra Yusuf Bahri Efendi’den bir mektup geldi. Mektubu alıp babama takdim ettim. Bir müddet sonra merak edip; ‘Baba ne ya­zıyor mektupta’ diye sorduğumda babam Yusuf Efendi’nin mü’minde hastalık, malda azalma ve itibarda azalma gibi durumların olacağına dair bir hadis rivayeti naklettiğini söyledi.

Bunun üzerine babam; ‘Bunların hiçbirisi bende yok’ deyip üzüldü. Baba­mın bir hafta sonra sol tarafına felç vurdu. Babam sonra sağ eliyle; “El­hamdülillah belaların biri ile buluştum. Onun için bu satırları yazıyorum” diyerek bir mektup daha yazdı ve ben de o mektubu postaya verdim. Allah rahmet eylesin.”

Değerli okuyucular bahsedilen rivayet sahih hadis kaynaklarında bulunmamakla beraber buna benzer manalar taşıyan hadislerden birisi şudur: “Erkek olsun kadın olsun mü’min Allah’a günahsız olarak kavuşuncaya kadar kendisinden, çoluk çocuğundan, malından bela eksik olmaz.” (Muvatta, Cenaiz, 40; Tirmizi, Zühd 57, No 2401)

Hafız Bekir Efendi

Hacı Yusuf Bahri Efendi’den Sadullah Bey Medresesi’nde ilim tahsil eden talebelerinden birisi de aslen Ünyeli olan Hafız Bekir Efendi’dir. Kendisi Ünye Büyük Cami-i Şerifi’nde 45 yıl imam hatip olarak görev yapmıştır. Onun da şöyle bir hatırası anlatılmaktadır.

Bir gün yatsı namazını kıldırıp evine giden Bekir Hoca biraz uyuduktan sonra kapı sesi ile uyanır. Kapıdaki adam; “Hocam cami tıklım tıklım dolu, cemaat sizi bekliyor” deyip gider. Bekir Efendi sabah namazına geç kaldığını zannederek apar topar abdestini alıp Ünye Büyük Camii’ne koşar.

Kalabalık cemaatin arasından geçerek mihraba geçip sabah namazının farzını kıldırır. Sağa selam verince cemaati görür fakat sola selam verdiğinde caminin içinin karanlık olduğunu fark edip cemaatin olmadığını görür. Korkarak evine gider ancak hastalanır. Hacı Yusuf Bahri Efendi Bekir Efendi’nin ziyaretine gider.

Bahri Efendi ona; “Bekir Efendi niçin korktun, a oğul! Cemaatin içinde ben de vardım görmedin mi?” der. Fakat Bekir Efendi bu şoktan kurtulamayarak vefat eder. Bekir Efendi’nin yerine Hacı Yusuf Bahri Efendi’nin kardeşi ve ayni zamanda talebesi olan Taslizade Müderris Mehmet Rüşti Efendi bir müddet imam hatiplik yapar.

Hüseyin Bayraktar Efendi

Hacı Yusuf Bahri Efendi’nin talebelerinden birisi de aslen Çaybaşı Eğribucak mahallesinden olan Hüseyin Bayraktar Efendi’dir. 1883 doğumlu olan Hüseyin Efendi’nin lakabı Çolak Hoca (Gazi Hoca) olarak bilinir. Babasının adı Osman Nuri’dir.

Hüseyin Efendi Ünye’deki Sadullah Bey medresesinde hocası Hacı Yusuf Bahri Efendi’den ilim tahsil edip icazet almıştır. Harpte Kopdağı Savunması’nda bölük imam hatibi olarak askerlik yapmıştır. Bir elini kaybeden Hüseyin Efendi gazi olarak memleketine dönmüştür. Harpteki zorlu günlerinden çocuklarına bahsetmiştir.

Tarihte hak ettiği ölçüde bilinmeyen; fakat Birinci Dünya Savaşında, Doğu Cephesi’nde, Rus ordusunun durdurulmasında, fevkalade önemli bir yeri olan, Mareşal Fevzi Çakmak Paşa’nın İkinci Plevne dediği Kop Dağı Savunması, yalnız Doğu Cephesi’nin değil, savaşın genel seyrini degiştiren büyük bir mücadeledir.

Söyle ki; Osmanlı İmparatorluğu 7 cephede birden savaşırken ve Aralık 1914’teki Sarıkamış faciasından sonra Doğu Cephesi dağılmış bir durumda iken, Ruslar 1916’da amacı doğudan İstanbul’u işgal olan büyük bir harekâta başlamışlardı. İki cepheden başlayan bu saldırılar neticesinde; 15 Şubat’ta Erzurum, 29 Nisan’da da Trabzon düşmüştü.

Eğer 16 Temmuz’a kadar Rus ordusu Bayburt’ta durdurulmasaydı, o hızla ve o büyük ordusuyla, Ruslar büyük ihtimalle Anadolu’nun büyük bir kısmını belki de İstanbul’u bile işgal edebilirlerdi. İste Kop Dağı Savunması, bu kadar önemli bir mücadeledir.

Gazi Hüseyin Bayraktar Efendi, savaştan döndükten sonra memleketi olan Çaybaşı ve civarında vaaz ve irşadlarda bulunarak sayısız talebe okutmuştur. Takva üzere yaşantısı ile dikkat çekmiştir. Bos sözler söylemediği ve Delailü’l Hayrat adlı kitabı çok fazla okuduğu anlatılmaktadır. 1983 yılında 100 yaşında vefat etmiştir.

Değerli dostlar bu yazımızda da bire yüze başak gibi talebeler yetiştirerek toplumun İslami ve ahlaki yaşantısına katkı sağlayan büyük alim Yusuf Bahri Efendi’nin bazı talebelerinden bahsetmiş olduk. Her birisi birer hizmet ocağını tüttüren memleketimizin bu büyüklerimize Rabbimiz rahmet eylesin.

Mehmet Karayalman/ İrfanDunyamiz.com

Gönül Dünyamız ↗

Gönül insanlarına dair bam telinize dokunacak yazılar okumak için tıklayın.

İrfan Mektebi ↗

Sevdirici, müjdeleyici üslupla yazılmış hayata dair yazılar okumak için tıklayın.

Şunlara Gözat

Senegalli sûfi mücahid Şeyh Ahmedü Bamba…

Afrika’nın İslam’la tanışması, insanlık tarihinin en anlamlı yolculuklarından birine dayanır. Mekke döneminde yaşanan ilk hicret, …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.