Tasavvuf ve tarikatların doğuşu

Cibril hadisinde de ifade edildiği gibi, yüce dinimizin itikat ve amelin yanında bir de ahlaki ve tezkiye boyutu mevcuttur.

Hicri II. asırdan sonra ilimlerin birbirinden ayrışması ve bağımsız hale gelmeleri sürecinde; İman meseleleriyle ilgili konular İtikat ve Kelam uleması tarafından “İtikat” adıyla, amelle ilgili meseleler fakihler tarafından “Fıkıh” adıyla tedvin edildiği gibi, dinimizin en önemli bir parçası olan ve mezkûr hadiste “İhsan” kavramında özetlenen ve naslarda; Zühd, Takva, Tevekkül, Zikir, Şükür, Murakebe, İhlas, İstikamet vs. kavramlarla ifadesini bulan ahlaki, ruhî ve tezkiye boyutu da “Tasavvuf” adı altında işin ehli tarafından tedvin edilmiştir. Tasavvuf’un tedvini de tarihsel olarak İtikat ve Fıkıh ile paralellik göstermektedir.1

Bütün bu saydığımız (ve sayamadığımız) kalbî ve manevî emir ve yasaklar ayet ve hadislerle sabit olduğu halde, her nedense zahirî emir ve yasaklara gösterilen hassasiyet bunlara gösterilmemiştir. Bir başka deyişle fıkh-ı zahire gösterilen titizlik fıkh-ı batın’a ve/ ya ilmü’l-kulûb’a gösterilmemiştir.2

Tasavvuf nedir? 

Literatürümüzde tasavvuf şu şekilde tarif edilmiştir: Tasavvuf; zühddür. Tasavvuf, güzel ahlaktır. Tasavvuf, tasfiye yani kalp temizliğidir. Tasavvuf, tezkiye yani nefs ile mücahededir. Tasavvuf, istikamet yani Kur’an ve Sünnete sarılmaktır. Tasavvuf, Allah’a tam teslimiyet ve Rabbaniliktir. Tasavvuf, Hakka vuslattır. Tasavvuf, İslam’ın ruh hayatıdır. 3

Binaen aleyh Tasavvuf bir meşrep veya mezhep değil, Dinimizin İman ve İslam boyutundan sonra gelen İhsan boyutudur. Bir başka ifadeyle Tasavvuf, kâmil insan olma yolunda iman etme ve imanının gereğini yaşama merhalelerinden sonra kalbî ve ruhî/nefsî arınmayı sağlayan son merhale olup sacın üçayağından biridir.

Tassavvuf tarihçileri tasavvufu üç döneme ayırırlar. Birinci dönem Zühd dönemidir ki; Asrı-ı saadetle başlayan ve tabiin ve tebe-i tabiin devrini, yani ilk iki asrı kapsayan dönemdir. İkinci dönem Tasavvuf dönemidir ki; ikinci asrın sonlarından başlayarak beşinci asrın sonlarına kadar devam eden dönemdir. Üçüncü dönem Tarikat dönemidir ki altıncı asrın başından günümüze kadar ki dönemi kapsamaktadır. 4

Tarikat tabiri

İmanî meselelerle uğraşan ulema arasında, işin tabiatı gereği, bazı ihtilaflar neticesinde; Eş’arî, Maturidî, Kaderiyye, Cebriyye vs. gibi itikadî mezhepler; keza fıkıhla uğraşan ulema arasındaki ihtilaftan da dört mezhep gibi fıkhî mezhepler hâsıl olduğu gibi Tasavvufu tedvin eden ve onunla amel eden zevat arasındaki metodolojik ve ameli ihtilaflar neticesinde de zamanla Kadirî, Nakşibendî, Şazelî, Çeştî, Mevlevî vs. gibi farklı ekoller/mezhepler oluşmuştur. Ancak bu tür mezheplere tarihimizde mezhep değil “Tarikat” tabiri kullanılmıştır. Binaen aleyh Tarikatlar da tasavvufun birer mezhebi niteliğindedir.

İslam tarihinde tarikatlar ferdî eğitimde hizmet veren kurumlar olduğu kadar, toplum hayatında da fertten başlayarak içtimaî bir takım hizmetler üstlenmişlerdir. Özellikle dinî hayatın geniş halk kitleleri tarafından yaşanması ve yayılması faaliyeti, çoğu zaman tarikatlar tarafından yürütülmüştür.

Üç müessese

İslam’ın yaşanması ve yaşatılması ve tebliğ hizmeti için üç önemli müessese görev almıştır: ordu mücahidleri, tarikat mensupları ve ilmiyye sınıfı (medreseler). Özellikle mücahitlerle tarikat mensupları yer yer bu hizmeti paylaşmıştır. Bazen mücahidler önden giderek ülke topraklarını İslam’a açmış ardından gelen dervişler, gönül erleri fütûhu’l-kulûb ile bölge halkını İslamlaştırmıştır. Bazen de tarikat mensubu gönül adamları önden giderek gönülleri İslam’la buluşturmuş, ardından gelen ordu ve mücahidler o beldeyi İslam’a kazandırmışlardır. (fut’uhu’l-buldan) İlmiyye sınıfı/medreseler ise hem hem ordu mensupları hem de tekke erbabının eğitimiyle, halka adaletin tevziinde önemli rol oynamışlardır.

Bu günkü ifadeyle yaygın eğitim tekke ve tarikat mensuplarının, örgün eğitim işi de medrese ve ilmiyye sınıfının işi olmuştur. 5

Tarikatlar tarihine baktığımızda, tarikatların; mücahidler tarafından fethedilen beldelerin İslamlaşması, İslam’ın gayr-i müslim diyarlara ulaştırılması, işgale uğrayan beldelerde bir direniş hareketinin oluşturulması, fetihlerde dervişlerin bizzat savaşa iştirak etmesi, kabileler arasındaki savaş ve kavgaların sona erdirilip sulhun sağlanması gibi pek çok ictimaî faaliyetleri ifa ettiklerini görmekteyiz. 6

Tekkeler ve zaviyeler

İlmî tedrisat için medreseler kurulduğu gibi tasavvuf ve tarikatlar için de hicri 150’den başlanarak Ribatlar, Dergâhlar, Tekkeler ve Zaviyeler kurulmuş; 7 müritlerin ahlaken yetiştirilmesi ve mürşitlerin irşad için hazırlandığı mekânlar olarak bir eğitim-öğretim merkezi görevini ifa etmişlerdir.8 Tekkeler bu asli görevlerinin yanı sıra; mescid/cami, mektep, meşveretgah, kervansaray, dârü’l-‘aceze, imaret, kütüphane, arzuhal ve iltica yeri gibi birçok sosyal fonksiyonları yerine getirmiş ve bağlıları tarafından tekkelere büyük vakfiyeler bağışlanmıştır. 9

Osmanlı’nın son dönemlerinde diğer kurumlarda olduğu gibi tarikatlarda da baş gösteren problemlerin çözümü ve işi disipline etmek için ikinci Abdülhamit zamanında tekke ve dergahların düzenlenmesi için bir takım ıslahat hareketleri başlatılmış, “meclis-i meşayih” kurulmuş ve buna dair bir nizamname çıkarılarak tekkelerin ve tekke şeyhliklerinin düzeltilmesine çalışılmıştır. 10

Osmanlı’nın son dönemlerine kadar bir mozaik gibi tüm tarikatlar aktif olduğu halde 19. Yüzyıldan itibaren Nakşiliğin Halidi kolunun oldukça yayılıp adeta diğer tarikatlara galebe çaldığını görmekteyiz.

Mevlana Halidi Bağdadî’nin (ö.1242/1826) iyi bir medrese eğitimi görmesi ve şeriat bilgisinin yüksek olması, 11Halidilik şeyhlerinin hemen tümünün medrese çıkışlı olmaları ve şeriata sıkı sıkıya bağlı bulunmaları Halidiliğin Irak, Suriye Anadolu ve Balkanlar’da yayılmasına vesile olduğunu söyleyebiliriz. 12

Tayyip Elçi/ İrfanDunyamiz.com

DİPNOTLAR
1 Bkz. Yılmaz, Hasan Kamil, Ana Hatlarıyla Tasavvuf ve Tarikatlar, İstanbul 2016, s. 28-29. ve 108.
2 Bkz. Yılmaz, a.g.e. 19.
3 Yılmaz, a.g.e. 28-29.
4 Yılmaz, a.g.e. 81.
5 Yılmaz, a.g.e. 238.
6 Yılmaz, a.g.e. 239
7 Yılmaz, a.g.e. 267.
8 Bkz. Yılmaz, a.g.e. 133.
9 Yılmaz, a.g.e. 270-271.
10 Bkz. Yılmaz, a.g.e. 148.
11 Yılmaz, a.g.e. 146.
12 Yılmaz, a.g.e. 261.

İlim Hazinem ↗

Ehl-i Sünnet usulüne uygun yazılmış ilmî makaleler okumak için tıklayın

Kaynak Metinler ↗

İlim yolcuları için derlenmiş temel dini metinlere ulaşmak için tıklayın.

Şunlara Gözat

Abdullah bin Mes’ud gerçek bir kahramandı…

Elimizdeki kaynakların bildirdiğine göre Hazreti Dâvûd aleyhis selam, babasının en küçük oğludur ve çobanlık yapmaktadır. …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.