Dünyanın her bir köşesinde bulunan mescidler/ camiler Kâbe’nin birer şubesidir. Kâbe’ye Allah’ın evi denir. Camiler de aynı şekilde Rabbimizin evleridir. Yani Mü’minlerin beraberce ibadet edecekleri mekânlardır.
Müslümanlar cami merkezli bir hayat yaşamalıdır. Camiler sadece namaz kılınan yerler değil ayrıca tarih boyunca ilim ve hikmetin öğretildiği, istişarelerin yapıldığı, mazlumlara, fakirlere ve ihtiyaç sahiplerine yardımların yapıldığı hayatın merkez noktalarıdır. Bunlar gibi daha birçok hayırlı faaliyetler için camiler kullanılmıştır.
Resulullah Efendimiz sallellahu aleyhi ve sellem zamanında Eshab-ı Suffe vardı. Bu sahabiler (Allah hepsinden razı olsun) Peygamberimiz’den ilim öğrenirlerdi. Yine Efendimiz istişare vb. konuları mescidde gerçekleştirirdi.
Hayatın merkezi
Camilerin yapılması ve ihtiyaçların giderilmesi için gayret göstermek gerekir. Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Allah’ın mescidlerini, ancak Allah’a ve ahiret gününe inanan, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve Allah’tan başkasından korkmayan kimseler imar eder. İşte onların doğru yolu bulanlardan olmaları umulur.” (Tevbe 18)
Yaşamın içinde bu kadar aktif rolü olan camilerimize karşıda bir edep muhakkak olmalıdır. Evvela camiye karşı göstereceğimiz en önemli edep ona sahip çıkmak yani mümkün mertebe mahallemizde bulunan camiye devam etmektir.
Yüce Rabbimiz; “Namazı kılın, zekâtı verin, rükû edenlerle beraber rükû edin” (Bakara 42) buyurur. Aynı şekilde savaşta bile cemaatle namazın nasıl kılınacağını anlatan Nisa Suresi’nin 102. ayeti bizim bu konuda hassas olmamız gerektiğini gösteriyor.
Cemaatin önemi
Ebû Hüreyre radıyellahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallellahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Bir kimsenin camide cemaatle kıldığı namaz, işyerinde ve evinde kıldığı namazdan yirmi küsur derece daha sevaptır. Şöyle ki bir kişi güzelce abdest alır, sonra başka hiçbir maksatla değil, sadece namaz kılmak üzere camiye gelirse, camiye girinceye kadar attığı her adım sebebiyle bir derece yükseltilir ve bir günahı bağışlanır. Camiye girince de, namaz kılmak için orada durduğu
sürece, tıpkı namaz kılıyormuş gibi sevap kazanır. Biriniz namaz kıldığı yerden ayrılmadığı, kimseye eziyet etmediği ve abdestini bozmadığı müddetçe melekler: ‘Allah’ım! Ona merhamet et! Allah’ım! Onu bağışla! Allah’ım! Onun tövbesini kabul et!’ diye ona dua ederler.” (Buhârî, Salât 87, Ezân 30)
Camilerin temizliği yapılmalı hem imam efendi hem de cemaat bu konuda hassas olmalıdır. (Bakınız; Bakara 125) Camiye temiz bir elbise, ter kokusu olmaması için şahsi bakımın temizliğin yapılması ve çıplak ayakla değil de temiz bir çorapla gelinmesi gerekir.
Soğan ve sarımsak yiyen bir kimse yanında saf tutan kimseleri rahatsızlık vereceği için kokular geçinceye kadar camiye gelmemelidir. Allah Teâlâ şöyle buyuruyor: “Ey Âdemoğulları! Her mescide gidişinizde güzel elbisenizi giyin.” (A’raf, 31) Cabir radiyallahu anh şöyle dedi: “Resulullah sallellahu aleyhi ve sellem; ‘Sarımsak ya da soğan yiyen bizden ayrı dursun’ buyurdu.” Başka bir hadiste Resulullah sallellahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Soğan ya da sarımsak yiyen, mescidimizden uzak dursun, evinde otursun.” (Buhari, Fethu’l-Bari, 2/339)
Dualarla girilir
Camiye sağ ayakla girip sol ayakla çıkmakta caminin edeplerindendir. Namaza geçildiğinde imamdan önce hareket edilmemelidir.
Camiye dualarla girilmelidir. Rivayetlerde bildirildiğine göre; “Resulullah Efendimiz, mescide girerlerken salât- u selâmda bulunurlar ve şöyle buyururlardı: ‘Rabbim, günahlarımı mağfiret eyle ve bana rahmetinin kapılarını aç!’ Çıkarlarken de salât u selâmda bulunurlar ve şöyle buyururlardı: ‘Rabbim, günahlarımı mağfiret eyle ve bana fazl u ihsânının kapılarını aç!’” (Tirmizî, Salât, 117/314; Ahmed, VI, 282. Bkz. İbn-i Mâce, Mesâcid, 13)
Camiye giren kimse eğer Kur’an’ı Kerim okunmuyorsa veya ilmi bir sohbet yapılmıyorsa gördüğü kişilere selam verir. Ama camide ibadet ediliyor, vaaz veriliyor ya da Kur’an’ı Kerim okunuyorsa sessizce müsait bir yere geçip oturur. Camide ibadet ve ilim öğrenme dışında tabi ki istişare meşru sohbet yapılır. Yalnız sesleri yükseltmek, tartışmak ve malayaniyi gibi boş muhabbetler etmekten sakınmak gerekir.
Çocuklar ve cami
Camiye gelen çocuklara merhametle yaklaşmak, harçlık vermek ve onların zaman zaman yaptıkları yaramazlıklara sabretmek güzel hasletlerdir. Allah’ın evinden çocukları ve gençleri kovmak, kızmak ve gönüllerini yıkmak gibi davranışların Allah katında vebali oldukça büyük olsa gerektir. Olumsuz ve çok rahatsızlık edici bir durum varsa caminin görevlisi İmam Efendiyle istişare etmek suretiyle çözülmeye çalışılır.
Bir gün Efendimiz sallellahu aleyhi ve sellem Mescide-i Nebevi’nin minberinde hutbe irada ediyordu. Eshab-ı Kiram, pür dikkat onun ağzından dökülen sözleri dinliyordu. Bu esnada mescide iki küçük çocuk girdi ve sendeleyerek minbere doğru ilerledi. Bu iki minik yavru, Rahmet Elçisi’nin güzide torunları Hasan ve Hüseyin Efendilerimizdi.
Peygamberimizin, torunlarına olan sevgi, şefkat, merhamet ve muhabbeti öylesine fazlaydı ki, onları görmezden gelmedi. Eshabın bakışları arasında minberinden indi. İleride cennet gençlerinin efendileri olacaklarını müjdelediği iki torununu kucakladı. Ardından hutbesini tamamlamak üzere onlarla birlikte minbere çıktı ve sözlerine şöyle devam etti: “Allah Teala, ‘Mallarınız ve çocuklarınız imtihan vesilesidir’ buyurmuştur. Şüphesiz Allah doğruyu söyler. Şu iki yavrunun düşe kalka yürüyüşünü görünce dayanamadım ve sözümü keserek onları kucağıma aldım.” (Tirmizî, Menâkıb, 30)
Camide cemaatle namaz kılarken safların sık ve düzgün tutulması gerekir. Rasûlullah Efendimiz şöyle buyuruyor: “Saflarınızı düzeltiniz, yoksa Allah Teâlâ’nın aranıza düşmanlık sokacağını iyi biliniz.” (Buhârî, Ezân 71; Müslim, Salât 127)
Saf düzeni
Hadis-i şerifte saf düzeni şöyle tarif edilmektedir: “Saflarınızı düz tutunuz. Omuzları bir hizaya getiriniz. Aralıkları kapayınız. Saf düzeni için elinizden tutup çeken kardeşlerinize yumuşak davranınız. Şeytanın girebileceği boşluklar bırakmayınız. Allah, safları bitişik tutanların gönlünü hoş eder. Safları bitişik tutmayanlara Allah nimetlerini lütfetmez.” (Ebû Dâvûd, Salât 93, 98)
Camide klima ve pencerelerin açılıp kapatılmaması gibi sebeplerle tartışanlar seslerini yükseltenler oluyor. Sebep ne olursa olsun caminin manevi havasını bozacak ve insanları rahatsız edecek söz ve davranışlar ayıptır, yakışık almaz. Böyle durumlarda akl-ı selim ile hareket etmek bir problem varsa İmam Efendiyle konuşmak ve caminin genel yönetimini caminin imamına bırakmak gerekir.
Ezan okunurken dinlemeli. Müezzinin dediklerini aynen söyleyerek ezana icabet edilir. Yalnız müezzin (Hayye alessalah) ve (Hayyealel felah) derken, (Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billah) demeli, ezanda ve kamette müezzine icabet etmeli. Ezan bittikten sonra da duasını yapmayı ihmal etmemeli.
Bir Hadis-i Şerif’te şöyle buyrulur: “Ezanı işittiğiniz zaman siz de müezzinin söylediklerini söyleyiniz.” (Buhârî, Ezân 7; Müslim, Salât 1011. Ayrıca bk. Tirmizî, Salât, 40)
Abdülkerim Temizcan/ İrfanDunyamiz.com
- Öğrendiklerimiz:
- Camilere değer verip yapılmasına yardımcı olmak gerekir.
- Mümkün mertebe camiye cemaate katılmalı.
- Camilerde safları sık ve düzgün tutmalı.
- Camiye gelen çocuklara iyi davranmalı.
- Camide tartışmalardan uzak durulmalı.
- Sarımsak ve soğan yiyenler kokunun etkisi geçinceye kadar camiye gelmemeli.
- Şahsi beden ve elbise temizliği yapılmalı. Aşırı koku sürünmemeli çünkü bundan rahatsız olanlar olabilir.
- Sağ ayakla girip sol ayakla çok çıkmak ve duaları okumak gerekir.
- Ezanı dinleyip tekrar etmek ve imama uyup namaza durulduğunda imamdan önce hareket etmemek gerekir.
Adab-ı Muaşeret↗
Sosyal hayattaki edep ve görgü kurallarına dair yazılar okumak için tıklayın.
Şahsiyet Gelişimi↗
Müslümanca hassasiyetlerle yazılmış kişisel gelişim yazıları okumak için tıklayın.