Bizi neredeyse linç edeceklerdi…

Almanya’daki dört yıllık görevimin son demlerinde yaşadığım bazı tecrübelerimi siz değerli okuyucularımla paylaşmak istiyorum. Frankfurt-Alseld’de görevli iken o zamanki konjonktür gereği papazlarla sık sık bir araya geliyor ve dinleri tartışıyorduk. O zaman DİTİB ve kiliselerin ortaklaşa düzenlediği “Biliyor musun ben kimim?” projesi kapsamında üç dinin din görevlileri bir araya geliyordu. Biz çocukluktan beri Milli Görüş düşüncesi ile yetiştiğimizden bu tip faaliyetlere hep kuşkulu bakıyorduk.   

Camilerde İbrahim aleyhis selam’ı, Kiliselerde Abraham’ı anlatalım tarzı bir düşünceleri vardı. Kilisede Papaz Müller soyumuzun İbrahim’den geldiğini ve İbrahim’de birleştiğimiz konuları anlatıyordu. Neye hizmet ediyorlardı, siz anlamıştırsınız. Görev icabı biz de bu toplantıya katılmak zorunda kalmıştık. Çünkü o yıllarda Diyanet Avrupa’nın çalışması böyleydi.   

İnfial oldu

Papaz Müller’den sonra diğer bir papaz Beyrut’tan getirmiş olduğu peygamberlerin soy ağacı şemasını toplantı salonunda açıp “İbrahim aleyhis selam ağacın gövdesi ve diğer peygamberler de ağacın yapraklarıdır” deyince, bir de bu şemada Peygamberimiz güneş gibi gösterildiği için kilisede bir anda büyük bir infial oldu. Ayağa fırladılar, sahnede üzerimize yürüdüler. Neredeyse linçle baş başa kalıyorduk. Olay güvenlik tarafından önlendi ve dağıldık.

Bizim camide bir araya geldik ve yine ateşli konuşmalar oldu. Bir papaz 11 Eylül’de Müslümanların masum insanları öldürdüğünü söyledi. Ben de “Hadi oradan, bu olayla Müslümanların bir alakası yok. İslam’ı öcü gibi göstermek için oynan bir oyun olduğunu siz de çok iyi biliyoruz. Müslümanlara terörist diyenler kendi tarihlerine baksın” dedim.

Papaz üsteleyince o günlerde Almanya’yı sarsan bir olayı gündeme getirdim; o da şuydu: İnternet üzerinden iki mühendisten birisi öbür arkadaşına şu teklifte bulunuyor. Beni keseceksin etlerimi her akşam bir parçasını yiyeceksin. Ve arkadaşı bunu yapıyor ve yakalanarak gözaltına alınıyor. “Peki, ben şimdi tüm Almanlar insan eti yiyor desem doğru bir şey yapmış olur muyum?” deyince, doğru söylüyorsun dediler.

Veda günlerim

Artık Almanya’daki görevim bitmek üzereydi, dernek bir veda programı düzenledi. Programa DİTİB’e bağlı cami görevlileri ve dernek yöneticileri, cemaatleri ve bulunduğum kasabanın belediye başkanı, papazlar ve kendi cemaatimiz katıldı. Hocalar adına, başkanlar adına konuşmalar yapıldı. Belediye başkanının teşekkür konuşmasından sonra Papaz Müller beni öven bir konuşma yaptı ki onlar böyle stratejik davranmayı iyi bilirler. Bizi yanına çekmek için böyle yapıyor.

Bana söz hakkı gelince ben de Nisa Suresi 82. ayetini okudum. Yüce Rabbimiz orada insanların mü’minlere düşmanlık bakımından en şiddetlisinin Yahudilerle müşrikler olduğunu, mü’minlere sevgice en yakın olanların da “Biz Hristiyanız’ diyenler olduğunu buyuruyor. Bu ayetten başka da konu ile ilgili bir şey söylemedim.

Hediyeler ve plaket takdimi ile program sona erdi ve dağıldık. İki gün sonra dernek yönetiminden bir kardeşim yanıma geldi ve; “Hocam, Papaz Müller senin hakkında bir makale yazmış” dedi. Ben de beni o kadar öven papaz efendi herhalde çok güzel şeyler yazmıştır diye düşündüm. (!) Hakkımda yazmış olduğu makalesinde; “Yahudi düşmanı hoca! Dört senedir gizlediği düşmanlığını giderayak kustu… Yahudilerin en şiddetli düşmanları olduğunu ve bu kinin devam ettiğini söyledi” tarzındaki ifadelerini görünce papazı aradım.   

Onlara güven olmaz

Her zaman telefonlarıma anında cevap veren papaz efendi bu sefer ne cevap veriyor ne de geri dönüyordu. Ben Yahudi düşmanlığı falan yapmamıştım. Ben Yahudilerin İslam’a düşmanlıkta ileri gittiğini bildirerek bizi uyaran ayeti okumuştum sadece. Yani asıl düşmanlığı onların yaptığını söylüyordu ayetler.

Durumu o zamanki Ataşemiz Muhterem Galip Akın Hocamla görüştüğümde; “Bu adamlara güven olmaz, yüzüne gülüp arkandan kuyu kazarlar. Bir iftira kampanyası ile seni mağdur edebilirler” dedi. Bunun üzerine ben herhangi bir cevap vermedim.

Onların Dinler Arası Diyalog dümenlerine girmediğim için Mevla’ya hamd ediyorum. Ve yine hamd ediyorum ki Allah’ın ayetlerini saklayan hocalardan olmadım. Yüce Rabbimiz Maide Suresi 51. ayetinde şöyle buyuruyor: “Ey iman edenler! Yahudileri ve Hıristiyanları dost edinmeyin. Zira onlar birbirinin dostudur. İçinizden onları dost tutanlar, onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğuna yol göstermez.”  Domuzdan post, gavurdan dost olmaz, vesselam.

Osman Gülşen/ İrfanDunyamiz.com

İrfan Mektebi ↗

Sevdirici, müjdeleyici üslupla yazılmış hayata dair yazılar okumak için tıklayın.

Gönül Dünyamız ↗

Gönül insanlarına dair bam telinize dokunacak yazılar okumak için tıklayın.

Şunlara Gözat

Abdullah bin Mes’ud gerçek bir kahramandı…

Elimizdeki kaynakların bildirdiğine göre Hazreti Dâvûd aleyhis selam, babasının en küçük oğludur ve çobanlık yapmaktadır. …

Bir yorum

  1. Allah sizden razı olsun..
    Hakikaten Maide Suresi 51. ayetinde şöyle buyuruyor: “Ey iman edenler! Yahudileri ve Hıristiyanları dost edinmeyin. Zira onlar birbirinin dostudur. İçinizden onları dost tutanlar, onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğuna yol göstermez.” bu ayeti anlayabilsek şuurlanma konusunda bir mesafe kat etmiş oluruz ..
    Ne mutlu size o grubun içine sizi alamamışlar.
    Hatıranız bir çok gerçeği gün yüzüne çıkartmış..

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.