Öğretmen insan yeşertir…

Öğretmen; çekim enerjisi ile öğrenciyi yörüngesinde tutan, ısı enerjisi ile öğrencilerin iç dünyasını ısıtan, onların duygu ve düşüncelerini anlayan, ışık enerjisi ile karanlıkları dağıtan; ilim, hikmet, irfan ve tasavvur ışığını sunan, öğrencilerinin gerçekçi düşünmelerini, olayları ve olguları objektif bir perspektifle değerlendirmelerini sağlayan ve “Çocuklarımızın ayaklarına batan dikenler ya bizim ektiklerimizdendir ya da biçmediklerimizdendir” sözünde ifade edilen sorumluluk bilinciyle hareket eden müstesna kişidir.

Öğretmenlik bir sevda işidir. Onun mayasında sevgi vardır. Mesleğimizin temel taşı ve mayası sevgidir. Başarımızın sırrı ve yaşamanın anahtarı sevgidir. Öğretmen; sevgi, ilgi ve bilgi merkezli bir anlayışla eğitimi inşa eder. Yusuf Kaplan’ın ifadesiyle muallim insan yetiştirmez, insan yeşertir. Sevgi tohumlarını sadece öğrencilerinin gönlüne ekmez, her insanda bir iz bırakır.

Güzel Anadolu’muzda bu bilgi ve beceriye sahip nice kıymetli öğretmenlerimiz var. Öyle ki bu öğretmenlerimiz gittikleri köylerde, kasabalarda bir taraftan yeni tohumlar yetiştirirken bir taraftan da gönüllere dokunmayı başarmışlardır. Davet de bir anlamda gönüllere dokunmak değil midir?

Necdet Akboğa’nın kaleme aldığı Züleyha öğretmenin unutulmaz, etkileyici ve insanlık yüklü öyküsünü hep birlikte okuyalım:

“Adım Züleyha. Boluluyum fakir bir ailenin kızı olarak zor şartlarda okudum öğretmen oldum. İlk tayinim Malatya Pütürge’ye çıktı. Üç yıl dağ köyünde görev yaptım. Beni hayatımda görmediğim ve göremeyeceğim ilgi, alaka ve şefkatle bağırlarına bastılar. Okulun küçük bir tek odalı lojmanına yerleştim ama bir gün bile orada yatmadım. Köyün merhamet meleği İmmihan teyze ve yaşlı kocası Derviş amca bizde kalacaksın. Seni asla yalnız bırakmayız dediler. Evlatları oldum. Evin kızı oldum. Bildiğiniz bir evin kızı nasılsa aynen ben de öyleydim. Yedirdiler, içirdiler, hastalandılar, ağladılar güldüler, bunların hepsini beraber yaşadık. Onlar yarım Türkçe ile bana ana baba oldular. Ben de yarım Kürtçe ile onlara sırdaş oldum yoldaş oldum…

Üç yılın sonunda tayinim memleketime Bolu’ya çıktı. Ayrılığımız ağıtlarla, gözyaşlarıyla oldu. Bolu’da yuva kurdum evlendim. İmmihan anama davetiye gönderdim. Davetiyeye çeyrek altını bantlamış bana gönderdi. Ailem şok oldu. Bu nasıl vefa. Bizim buralarda pek görmediğimiz şey dediler. Çok ama çok duygulandım. Bir zaman sonra oğluma hamile kaldım. İmmihan anaya telefon açtım söyledim. Havalara uçtu zılgıt çekti. Torunum olacak dedi. Söz ver torunumun kırkı çıkar çıkmaz Pütürge’ye geleceksin tamam mı dedi söz dedim.

Bir gün aradı benim kızım yanımda, rahatsızım sesim çıkmıyor. Ben kızıma söyleyeceğim o da sana mesaj atacak dedi tamam dedim. Hamileliğim süresince yazdım çok iyiyim. Biraz rahatsızım ama önemli bir şeyim yok. Sürekli yazdım hep güzel cevaplar aldım. Oğlum doğdu. Yirmi günlük oldu. Adını Bolulu babam Ahmet ile Pütürgeli Derviş babamın adı olan Ahmet Derviş koydum…

Bu kez görüntülü arayayım İmmihan annesine torununu göstereyim dedim. Görüntüde genç bir kadın. İmmihan ana dedim. Kaybettik dedi. Yıkıldım. Nasıl, ne zaman dedim dört ay oldu dedi. Ben aylardır kiminle yazışmıştım peki dedim. Kızı; “Anam dedi Züleyha hamile, hastalığımı, perişan olduğumu sakın söylemeyin. Üzülür hamileliğine, çocuğuna zarar gelir. Ben yazıyormuş gibi yapın. Ölürsem de doğum yapana kadar gizleyin. Bir gün buraya gelirse mezarımın taşına elindeki tebeşirle ben geldim yazsın yeter.”

Ya Rabbim, bu nasıl bir metanet, bu nasıl bir şefkat, bu nasıl bir azamet. Pütürge’nin kızı olmuş Züleyha öğretmen. Acılar, zorluklar, gurbet yolları beklemiş anaların ayak izleriyle doludur Pütürge. Bu insanlar yürekte iz, gönülde söz, ardından köz bırakır… İşte böyle bir yaşam hikayesi dostlar.

Prof. Dr. Şemsettin Dursun/ İrfanDunyamiz.com

İrfan Mektebi ↗

Sevdirici, müjdeleyici üslupla yazılmış hayata dair yazılar okumak için tıklayın.

Gönül Dünyamız ↗

Gönül insanlarına dair bam telinize dokunacak yazılar okumak için tıklayın.

Şunlara Gözat

Firavun’un ilahlık iddiası…

Kibirlenmek, büyüklük taslamak, ayetlere karşı aldırışsız davranmak, hakikate kulak tıkamak da fısktır. Kibirlenmek (istikbar); büyüklük gösterisinde …

Bir yorum

  1. MEHMET ERGÜN

    ALLAH RAZI OLSUN COK ETKILEYICI BIR YAZI OLDU.
    SEMSEDDIN HOCAMA VE SIZLERE COK TESEKKÜR EDERIM
    MEHMET ERGÜN
    Frankfurt

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.