Kur’an-ı Kerim’i bilgisizce yorumlayanlar…

Yüce Allah’ın sonsuz ilminin insanlığa yansıması olan Kur’an’ın muhtevası konusunda herkesin ilmi eşit değildir. Herkes her şeyi de bilemez. Fakat insanlığın amel etmesi için gelen kitabın bilinmesi gerekir. Bilinmeyen konular “soru mercii” olabilmiş yetkin âlimlere sorulmalıdır. Alim olmayanlar da cahil cesareti ile cevap vermeye kalkışmamalıdır.

Peygamber Efendimiz sallellahu aleyhi ve sellem Kur’an’daki kapalılıkların, ilmî meselelere vakıf âlimler tarafından çözülebileceğine işaret ederek şöyle buyurmuştur: “Kur’an-ı Kerim’den anlayamadığınız; bilemediğiniz konuları âlim kimselere sorunuz.”1 Demek ki esas olan alimlere sormaktır. Eline meali alıp da alimleri küçümseyen kimselerin usulsüz yorumları muteber değildir.

Bilene sorun

Sahabe efendilerimiz Resulullah’a bilemediklerini sorduğu gibi, sahabiler de birbirlerine bilemedikleri soruları sormuşlardır. Çünkü sahabenin bilgisi de farklı farklıdır. Hepsi aynı seviyede değildir. Arap dili ve edebiyatına vakıf olma hususundaki yetişkinlik dereceleri, ayrıca Peygamber Efendimiz’in yanında devamlı bulunup bulunmama durumları, böyle bir anlayış ve bilgi farklılığını zorunlu kılmıştır.2 Benzeri gerekçelerle diğer insanlar arasında da Kur’an bilgisinin farklılığı gayet doğaldır.

Burada bilinmesi gereken husus, soru sorulan kişinin âlim olmasıdır. Âlim sadece bilgiyi yüklenen değildir. Huşu ve vera sahibidir. Peygamber Efendimiz’in, Kur’an-ı Kerim ve sünnette anlatılan şahsiyeti ile ilgili sıfatlarıyla bezenen, fonksiyonel yönünün anlatıldığı ayetlerdeki vasıflarıyla donanıp insanlığı her türlü karanlıktan/ ideolojik tasalluttan kurtarmak amacıyla ümmetin önüne düşerek nebevi mücadele veren peygamber varisi kimselere âlim denir.

Rabbani âlim olabilmenin değişmez kriteri, istikamet ve batıllara karşı verilen mücadelede Peygamber Efendimiz’e benzemektir. Zaten bilgiyi kesbeden kişi Resulullah’ın ahlak-ı hamidesi ile bezenip sireten Peygamber Efendimiz’e benzemedikçe âlim sıfatını kazanamaz.

Rabbani alim

Unutmayalım ki şu ayet Rabbani âlimin hem tanımını hem sorumluluğunu hatırlatmaktadır:  “İlmiyle amil olan bilginler ile dini konularda derinleşen âlimler/ fukaha ve ulema, insanları günah söz söylemekten/küfrün propagandasını yapmaktan ve haram mal yemekten sakındırsalar ya! (Fakat onlar görevlerini yerine getirmediler, kötülük karşısında susarak onu desteklemiş oldular. Gerek önderlerinin, gerek kendilerinin duyarsız kalarak) yaptıkları şey ne kadar kötü bir davranıştır.”3

Bu çerçevede âlim vasfı herkese verilmediği gibi layık olmayan insanların “âlim geçinmesi” de bireysel (ve) toplumsal idrak sapmasına sebep olan bir anlayıştır. Peygamber Efendimiz’in şu hadisi bize gerçek âlimin tanıtımıyla ilgili önemli ipuçları vermektedir. Hazreti Ali, Resulullah’a; “Kur’an-ı Kerim ve Sünnet’te çözümü olmayan yeni bir mesele ile karşılaşırsak ne yaparım” diye sordu. O, şu cevabı verdi: “Dini iyi fıkheden/ bilen ibadet ehli kimselerle istişare ediniz. Tek bir kişinin kararıyla hüküm vermeyiniz.”

Bu uyarı, kolektif akıldan yararlanmayı tavsiye ettiği gibi, böyle yetkili kişileri çıkaracak kurumları oluşturmayı da emretmektedir. Aksi halde; “Gerçek âlimler hayattan ayrılınca, insanlar cahil insanları önder edinirler; onlara sorular sorarlar, onlar da bilgisizce fetva vererek hem kendileri sapar, hem de insanları saptırırlar.”5

Gerçek varisler

İşte bu sapkınlaştırma hâli, Peygamberimizi de şiddetle korkutan bir durumdur. Bu endişesini şöyle ifade etmiştir: “Kur’an-ı Kerim’i öğrenip sonra da Allah’ın indiriş amacının dışında bilgisizce yorumlayanlar ümmetimin helâkine neden olacaktır.”6 Herhangi bir dünyevi ve uhrevi helakle karşılaşmamak için “Şeytanın bile kendisinden çekindiği derin anlayış ve kavrayış sahibi”7 kimselere sorunları havale etmek gerekir. Çünkü onlar gerçek anlamda peygamberin ilmine varis olan kimselerdir.

Kur’an-ı Kerim’de âlimlerin fazileti ve fonksiyonlarıyla ilgili onlarca ayet vardır. Allah Teâlâ’nın ilim sıfatından gerekli nasibi alarak ümmete önder tayin edilen bu insanlar, Peygamber’ Efendimiz’in ifadesiyle; “Ayet ve Sünnet’in olmadığı yerlerde davranışları örnek alınan toplumsal önderlerdirler.”9

Peygambere vekâleten toplumu her yönden tezkiye etmekle görevli olan rabbani âlimlerin birtakım nitelikleri vardır. Bu nitelikleri taşımayanlar bilgiyi yüklenseler bile toplumsal önderlik makamında olamazlar. Bu nitelikleri resmî kurumlar ve ideolojiler koymamıştır. Müslümanlar için bu niteliklerin ve kriterlerin belirleyicisi Allah ve Resulüdür.

Peygamber Efendimiz’in davasını üstlenip onun yöntemiyle İslâm’ı hayata hâkim kılma mücadelesi veremeyen hiç kimse âlim değildir. Müslümanlar artık bilgiyi yüklenmekle âlim olmanın arasını tefrik edebilmelidirler. Bu tefriki yapmayacak olurlarsa Müslümanlar istismar edilebilirler. 

Özellikle şunu belirtmek isteriz ki âlim olmak teklif yüklenmek ve çözüm üretmektir. Bu niteliği nebevi bir üslupla kullanmayan kişiler soru mercii yapılmamalı ve bilgilerine de itibar edilmemelidir. Peygamber Efendimiz’e verilen teşrii hakkı ve içtihat yetkisi, sorunları çözmede risaletin belirleyici olması anlamına geldiği için Sünnet’e ittiba eden ulemanın da sorunları çözmede öne çıkmaları esastır.

Dr. Mehmet Sürmeli/ İrfanDunyamiz.com

1 Abdurrezzak, Musannef, h.no: 20367, c.XI, s.216-7; Ahmed, Müsned (tah: Muhammed Şakir) h.no: 6741, c.XI, s.26.
2 Turgut, Ali, Tefsir Usulü, s. 225.
3 Maide 5/63
4 Heysemi, Zevaid, c.I, s.178.
5 Ahmed, Müsned, c.II, s.162; Abdurrezzak, Musannef, h.no: 20477, c.XI, s.250
6 Ahmed, a.g.e. (tah: Muhammed Şakir) h.no:167420, c.VI, s.141.
7 Tirmizi, Sünen, 19, İlim, h.no: 2681, c.V, s.48.
8 Acluni, Keşf’ü-l Hafa,c.II,s.65
9 Darimi, Sünen,c.I,s.61

Hayat Kitabımız ↗

Hayat rehberimiz Kur’an-ı Kerim’e dair ilmi ve seviyeli yazılar okumak için tıklayın.

Sünnet Yolumuz ↗

Peygamber Efendimiz sallellahu aleyhi ve sellem’e dair yazılar okumak için tıklayın.

Şunlara Gözat

Kur’an’da insanın eşeğe benzetildiği üç durum

Bakalım size de ilginç gelecek mi… Kur’an’da bazı insanların durum ve tavırları üç noktada “eşek” …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.