Haccın farzları, vacipleri ve sünnetlerinin yanı sıra bir de şuur boyutu vardır. Nasıl bir hac yaparsak şuurlu bir hac yapmış oluruz? İçi-dışıyla, özü-sözüyle, manası-maddesiyle birlikte haccın anlamı üzerinde düşünerek belki bu boyutu az da olsa kavrayabiliriz. Mesela Mik’at mahallinde ihrama girerken bunların hikmetini düşünmek… Tavaf’ın bir mana inşası, Say’ın ise maddeye kavuşmak için verilen çaba olduğunu idrak etmek…
Tek başına Habeşli bir kadın olan Hacer anamızın, oturup ağlamak yerine Safa’dan Merve’ye koşmasının hikmeti nedir acaba? Hayatını devam ettirebilmesi için önce su arayışına gidiyor. Daha sonra çocuğunu aramak için iki dağın arasında koşarak bir çaba sarf ediyor. Bunda kim bilir ne hikmetler vardır. Tefsir kitaplarında Hazreti Hacer annemizin teslimiyeti çok güzel anlatılır.
Tek başına ümmet
Hiç düşündük mü, Hazreti İbrahim aleyhis selam’ın ayak izinin ziyaretgâh olması boşuna mıdır? Tek başına Nemrut düzenine karşı koyan, ıssız bucaksız çölleri yaya olarak kat ederek yaşlı halinde kavuştuğu evladını Rabbi’ne kurban eden bu büyük peygamberin ayak izlerini tarih silememiş; benim buradan alacağım ders nedir?
Koşarak geldiğim Kabe’ye sırtımı dönerek Arafat’a gitmem; en fazla 24 saat kalacağım o yerin heyecanı benim hayatıma ne katmalı? Şeytan taşlamam; Mina’da, Müzdelife’de kalmam; Mekke’den Medine’ye yolcu olmam, acaba bana neler kazandırıyor?
Hicret yollarını hiç düşündün mü? Belkıs’ın tahtını bir anda Süleyman aleyhis selam’ın ayağına götüren gücün sahibi, neden Hazreti Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi ve sellem’i o taşlı yollarda yürütmüş? Mağarada başka bir hayvanla değil de evine “zayıf” dediği örümcekle onu korumuş. Yerler ve gökler hepsi onun askeri değil mi? Sanki bana şöyle bir mesaj veriyor:
“Örümceğin ağı karşısında Ebu Cehilleri aciz koyan Alemlerin Rabbine sen de tevekkül et ve O’nun gücüne kimsenin gücünü ortak etme. O Allah ki örümceğin adına Kur’an’da sûre indirdiği gibi seni de yaşadığın hayatta nefsine köle etmez, sen de böylece insanlığa hizmet ehli olmuş olursun.”
Eyyüb El Ensari
Uzun yolculuktan sonra yapılan ilk işin Kuba Mescidi olmasının hikmeti nedir? Bu din Mekke’de tebliğ ve davet ile evini Hakk’a vakfedenlerle başladı, Medine’de ise daha kurumsal hale geldi ve bunun başlangıcı da Kuba’da oldu. Tarih Hak davanın yolcularını taşıdıkça şeref buldu, buluyor.
Yedi ay evinde Hazreti Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi ve sellem’i misafir eden Halid Bin Zeyd Ebu Eyyüb el Ensari dünya durdukça İstanbul’un simgesi olmaya devam edecektir. Ben o devirde yaşamamışsam kabahatim ne? Neden ben de Peygamberimi misafir etme şerefine nail olamamışım? Onun sünnetini haneme taşırsam, hayatımı onunla süslersem, umulur ki; ben de yaşadığım dünyanın Ebu Eyyüb el-Ensarî’si olurum.
Hacc yolunda çile çeken, malıyla, canıyla Hazreti Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi ve sellem’in misafiri olan hacılarımıza bu şuuru verebilirsek, ömür sermayesinin kalan kısmını inşallah hizmet yolunda harcamış olurlar. İman ile yaşayan insan her mevsimde meyve veren bağ gibidir. O insan öldükten sonra bile mezar taşlarıyla gönüllere Hak sevgisi girmesine vesile olur.
Ölüm var
Bilmediğimiz anadan, bu dünyaya gelirken bizi üç karışlık beze sardılar. Markasız, plakasız, modelsiz beşikle başladık bu hayat yolculuğuna… Akıbet, on karışlık bezle yine markasız, plakasız, modelsiz tabutla son bulacak… Dünya yolculuğumuz bitecek fakat biz; ölümden sonraki âleme iman edenler, biliyoruz ki hayat baştan başa yarışla devam ediyor.
Bu yarış dünya şampiyonalarındaki müsabakalarda olduğu gibi birinci olanın altın madalya alması yarışına benzemiyor. Bu yarış; özellikle düşenleri kaldırmak, yaralıların yarasını sarmak, yolunu şaşırmışlara yol göstermek, tabiri caizse; Allah celle celaluh’un nehy ettiği işleri yapanlara “Tabip” gözüyle bakarak, tozlanmış altının tozunu üflercesine Ahmetleri, İbrahimleri, Ayşeleri, Fatmaları batakhanelerden kurtarma yarışıdır. Ne mutlu bu şuurda yaşayanlara!…
Alemlerin Rabbi bakın ne buyuruyor kardeşlerim: “Yoksa; Allah içinizden, Allah’tan, Resûlünden ve mü’minlerden başkasını kendilerine sırdaş edinmeksizin cihad edenleri ayırt etmeden bırakılacağınızı mı sandınız? Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.” {Tevbe sûresi, 16}
Selam olsun Hak rızası için gayret edenlere!… “Hayat hayat derler fani dünyada. İlimsiz, cihadsız hayat olur mu?” Gönül kırmadan… Yorulmadan… Usanmadan… “Ya Allah!” deyip koşmaya, çalışmaya devam… Elimiz, ayağımız tutarken, çalışma vaktidir, dinlenme vakti değildir. Cenab-ı Hak cümlemizi son nefese kadar bu şuurdan ayırmasın.
Geylani Akan/ İrfanDunyamiz.com
İrfan Mektebi ↗
Sevdirici, müjdeleyici üslupla yazılmış hayata dair yazılar okumak için tıklayın.
Gönül Dünyamız ↗
Gönül insanlarına dair bam telinize dokunacak yazılar okumak için tıklayın.