“OH BE! HAFIZLIK SINAVINI KAZANDIM, ARTIK ÖZGÜRÜM!”
Türkiye’de hafızlık eğitiminin yatılı ortamda ve belirli bir disiplin içerisinde yapıldığı bilinmektedir. Elbette bu yatılı ortam ve disiplinin getirmiş olduğu bir takım zorluklar bulunmaktadır. Bir de tüm bunların yanında hafızlık eğitiminin kendine has apayrı bir zorluğunun bulunduğu da düşünüldüğünde, hafızlık yapan talebelerin bu 2-3 yıllık süreç içerisinde epey yoruldukları hatta yıprandıkları işin içinde olan herkes tarafından görülmektedir.
Hafızlığa başladığı günden bu yana yaz-kış, gece-gündüz, haftaiçi-haftasonu demeden sürekli aynı tempo içerisinde çalışması gereken hafızlık talebesi, ara ara isyan bayrağını çekse de özellikle sonlara doğru yılların birikmişliği ile iyice hırçınlaşır, hocasının tavsiyelerine kulak asmaz ve bir an önce hamdan çıkıp ne pahasına olursa olsun hafızlıktan, yatılı ve disiplinli ortamdan kurtulmak(!) ister.
Normalde 1 ham sayfayla birlikte haslarını istenen sağlamlıkta okuyamayan talebe, üstelik haslarını da bırakıp 4-5 tane ham alarak hafızlığını bitirmek için hocasına baskı kurar. Daha sonra, hamdan çıkmış olmanın getirdiği rahatlama ile rehavete kapılır ve bir müddet bu psikoloji devam eder; tabir-i câizse o dönem ayakları yere basmaz… Sonra bir bakar ki, hafızlık imtihanına 2-3 aylık bir zaman kalmıştır… Hafızlıktan, yatılı ve disiplinli ortamdan kurtulma isteği tekrardan depreşen hafızlık talebesi, yaklaşan sınav stresiyle sayfalarını toparlayabilmek için aylarca uğraşır, hem kendine hem de hocasına neler çektirir neler…!
Hafızlık sınav günü gelir… Bizim hafız çat-pat sorulan yerleri okur. Son dönemin moda tabiriyle “hafızlık sınavını kazanabilecek kadar” okur… Sonuçlar açıklanır, hafızlık belgesini almaya hak kazanmıştır… O an sanki dünyanın en mutlu insanı O’dur. Öyle rahatlar, öyle sevinir ki kelimeler bunu ifade etmekten âciz kalır. Kolay mı? Senelerce verilen bir emek var, uykusuz kalınan nice geceler/sabahlar var, tatilsiz geçirilen haftasonları/yaz ayları var.
Bu yoğun duygular içerisinde, geçen yılların birikmişliği ile sesli veya sessiz şunları söyler:
“Oh be! Hafızlık sınavını kazandım, artık özgürüm!”
“Hiç kimse bana dokunmasın, bundan sonra öğlene kadar uyumak istiyorum!”
“2 ay boyunca gezip, kafamı toparlamak istiyorum!”
Çat-pat okuyarak hafızlık sınavını kazanmış bir talebe, “artık özgürüm!” sloganıyla uzun bir müddet “bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın!” modunda takılır… Fakat unuttuğu bir şey vardır: Hafızlık sınavına girdiğinde zaten zayıf bir hafızlığa sahipti, sınavı da hasbelkader kazanmıştı. Dolayısıyla, “özgürleştim!” düşüncesiyle uzun bir süre Kur’ân’dan uzaklaşması durumunda 2-3 yıllık emek, uykusuz geçirilen geceler/sabahlar ve tatilsiz geçirilen haftasonları/yaz ayları heba olup gidecektir..!
Ne yazık ki, hafızlık belgesini alan pek çok hafız, boşluğa düşmekte ve benzer durumla karşılaşmaktadır. Son yıllarda hafızlık proje okullarının da açılmasıyla her yıl ortalama 10 bin civarında talebe hafızlık belgesi almaya hak kazanmaktadır. Bu 10 bin talebenin kaç tanesinin gerçekten sağlam bir hafızlığa sahip olduğu da ayrıca üzerinde durulması gereken bir konudur. Velev ki, her birinin sağlam hafız olarak sınavı kazandığı kabul edilsin, çok değil 1 ay sonra bu talebeler tekrardan hafızlık imtihanına tabi tutulsa kaç tanesi kazanabilir? Kaldı ki, pek çok belgeli hafız senelerce Kur’ân’ın kapağını açmıyor…
Öyleyse, başımızı ellerimizin arasına alarak düşünmek ve kemiyeti değil keyfiyeti, niceliği değil niteliği ön plana çıkartacak, yetiştirilen pırlanta gibi hafız yavrularımıza sahip çıkacak ciddi adımlar atılmalıdır. Bu bakımdan Hafızlık Daire Başkanlığının kurulmuş olması bu tür adımların atılması için oldukça önem arz etmektedir. Yakın zamanda atılacak ciddi adımlarla Türkiye’deki hafızlık eğitiminin tüm Dünya’ya örneklik teşkil edecek bir vizyon ve misyonla ilerlemesi ümidiyle…
Abdurrahman Yılmaz/ İrfanDunyamiz.com
BENZER İÇERİKLER
Hayat Kitabımız ↗
Hayat rehberimiz Kur’an-ı Kerim’e dair ilmi ve seviyeli yazılar okumak için tıklayın.
Sünnet Yolumuz ↗
Peygamber Efendimiz sallellahu aleyhi ve sellem’e dair yazılar okumak için tıklayın.