Havlucu Ahmet Ağanın gizemli bir hayatı vardı

Edirneli Ersin Özmen genç bir matematik öğretmeniydi. Bekârdı, tek başına geldiği Sinop Türkeli Lisesi‘nde yeni göreve başlamıştı. Utangaç ve ürkek tavırlarıyla dikkatimi çekiyordu. Devrimci sol örgüt elemanlarının cirit attığı okuldaki ortamdan rahatsızlık duyduğu belliydi.

Akşamları birkaç kez onu Merkez Camii‘nde görmüş ve kanım iyice ısınmıştı. Belli ki mütedeyyin bir ailenin çocuğuydu. Henüz tanımadığı çevresine kuşkuyla bakan Ersin Öğretmen, kendisiyle yakından ilgilenmemden memnun olmalı ki, yanımda bulunmaktan hiç tedirgin olmuyordu. Onunla irtibatı sıklaştırmış, zaman zaman yaptığım köy ziyaret ve sohbetlerine onu da götürmeye başlamıştım.

Arayan bulur

Ersin öğretmen ilçe merkezinde ve köylerde yaptığımız sohbetlerden çok etkilenmişti. Bir gün bana: “Müftü bey, bu sohbetlere hayatımda ilk kez katılıyorum. Neden Edirne’de böyle sohbetler olmuyor? Neden bu sohbetleri yapan insanlar Edirne’de yok?” diyerek dert yandı. “Ersin Hocam olmaz mı hiç. Sen rastlamamışsındır ama mutlaka vardır, ararsan bulursun.” Umutsuzluğunu belli edercesine dudak bükmüştü.

Önümüz bayramdı ve Ersin tatilde memleketine gidecekti. Birkaç gün sonra daireme geldi. Beraber görev yaptığımız Türkeli İlçesinde 1976-79 arasında ben de Müftülük yapıyor, aynı zamanda lisede din derslerine giriyordum. Okulda da buluşuyorduk ama rahat konuşamıyorduk. Kapıdan girer girmez beni heyecanla kucakladı: “Müftü bey ne oldu biliyor musun?” dedi ve soluk soluğa anlatmaya başladı:

“Bu gece rüyamda Edirne’yi gördüm. Birisi önüme geçip kızgın bir ifadeyle; ‘Sen Edirne’mizi boş mu sanırsın! Nasıl burada sohbet olmaz, neden sohbet edecek adam bulunmaz dersin!?’ diyerek beni paylıyordu. Çevredekilere bu adamın kim olduğunu sordum: ‘Havlucu Ahmet Ağa‘ dediler. Ardından kan ter içinde uyandım ve korktum. Bu rüyamı size yorumlatmaya geldim, gerçekten Edirne’de böyle birisi var mı? Kim bu adam?..”

Ona, önce sakin olmasını ve Allah’ın rüyasını hayırla karşılamasını diledikten sonra dedim ki: “Korkmana gerek yok. Bu rüya sana güzel bir işarettir. Bayramda Edirne’ye gidince ilk işin Havlucu Ahmet Ağa’yı sorup bulmak ve onunla görüşüp elini öpmek olmalı. İnanıyorum ki, böyle biri mutlaka vardır. Onu bulursan duasını al” diye tembih ettim.

Gerçekleşen rüya

Ersin öğretmen bayramda memleketine gitti ve geri döndü. Doğrusu ben de merak ediyordum. Daha mesainin ilk gününde daireme damladı. Selamlaşıp bayramlaştıktan sonra merakla sordum: “Ne oldu Ersin Hocam, Havlucu Ahmet Ağa’yı buldun mu?” der demez; “Buldum, buldum, bak anlatayım” dedi ve şunları anlattı:

“Edirne’de ilk işim Havlucu’yu sormak oldu. Dediler ki, o İkindi namazında Eski Camiye gelir. Vakti beklemeye başladım. Gelenler arasında rüyamda gördüğüm adamı arıyorum ama göremiyorum. Namaz bitti, cemaat çıkmadan birini yakaladım: ‘Havlucu Ahmet Ağa kim biliyor musun?’ Eliyle işaret ederek ‘Taa orada oturuyor’ diyerek gösterdi. Artık onu bulmuştum, uzaktan kalkmasını bekledim. Kalktığını görünce yanına giderek selam verdim ve eline sarıldım. Kendimi tanıtıp dua istedim, yaşadıklarımı ve rüyamı anlattım, tebessüm etti. Bu kısa görüşme bana yetmişti, sevincimden uçacak gibiydim.”

Ersin öğretmenin gözleri parlıyor, yüzünden sanki nur fışkırıyordu. Rüyası gerçek olmuş, Edirne’de de güzel insanların bulunduğuna, sohbetlerin yapıldığına inanmıştı. “Gördün mü, dedim. Demek ki Edirne’de de varmış, arayan bulurmuş. Sen de buldun, ne mutlu!” Derin bir mahcubiyet içinde bana baktı ve kararlı bir ses tonuyla: “Müftü bey sizden hiç ayrılmayacağım” dedi. O günden sonra nereye gitsem Ersin Öğretmeni müsait oldukça yanıma alıyor, köy kasaba sohbetlere götürüyordum. O kadar ki, beni her gördüğünde “bugün sohbet var mı, akşam nereye gidiyoruz?” diyordu.

Görebilecek miyim?

1979 sonunda askerlik sebebiyle Türkeli’den ayrıldım. Vedalaşırken gözyaşlarını tutamamıştı. İnşaallah tekrar görüşeceğiz Ersin’im, seni Allah’a emanet ediyorum diyerek teselli ettim. Tuzla’daki eğitimin ardından çektiğim kur’a Edirne’ye çıkınca ilk aklıma gelen Havlucu Ahmet Ağa oldu. Acaba onu ben de görebilecek miydim?

Edirne’ye varınca ilk işim Öğle namazını Selimiye’de, ikindi namazını da Eski Camide kılmak oldu. Ersin’in yaptığı gibi cemaatten birinin göstermesiyle bu mübarek insanın yanına gittim, elini öpmek istedim, öptürmedi, Ersin’in rüyasından hiç bahsetmedim, sadece kendimi tanıtıp Edirne’de yedek subay olarak görev yapacağımı söyleyerek duasını aldım. Kısa sohbetten sonra onu görmenin huzur ve sevinciyle izin isteyip ayrıldım. Sonraki günlerde de fırsat buldukça görüşüp hayır duasını almaya çalıştım.

Havlucu Ahmet Ağa, gizemli bir hayata sahipti ama kendisinden bahsetmeyi hiç sevmezdi. Bildiklerim sadece etraftan duyduklarımdı. Münzevi bir hayatı vardı. Bulgaristan göçmeni bir ailenin ferdi olarak çok eziyet çekmiş, çileli bir hayata sahipti. Geceleri kabir ziyareti yapan sır dolu bir insandı. Konya’dan Ladikli Ahmet Ağa ile tanışıklığını da öğrenince, zuhurat ehli bu zatların boş olmadığını daha iyi anladım.

Gerçekleşen bir rüyaya tanıklık eden biri olarak Edirne’den ayrıldığım 1981 yılında vedalaştıktan sonra kendisiyle bir daha görüşemedim. Sonradan Bursa’ya yerleşen Havlucu Ahmet Ağa, 1995 yılında vefat edince Bakanlar Kurulu kararıyla İsmail Hakkı Bursevi Hazretleri’nin haziresine defnedildi. Makamı cennet, derecesi âli olsun.

Mehmet Emin Parlaktürk/ İrfanDunyamiz.com

Gönül Dünyamız ↗

Gönül insanlarına dair bam telinize dokunacak yazılar okumak için tıklayın.

İrfan Mektebi ↗

Sevdirici, müjdeleyici üslupla yazılmış hayata dair yazılar okumak için tıklayın.

Şunlara Gözat

Abdullah bin Mes’ud gerçek bir kahramandı…

Elimizdeki kaynakların bildirdiğine göre Hazreti Dâvûd aleyhis selam, babasının en küçük oğludur ve çobanlık yapmaktadır. …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.