İhtilaflar için çözüm, nefse uymak değil; hak yolda olduğu ve zulmetmediği müddetçe liderin başkanlığında birliği korumaktır. Liderin başkanlığında birliği korumak, gücü korumak, huzuru ve galibiyeti korumak demektir. Birliği parçalamak, düşmana bir bakıma yardımdır. Hadis-i şerifte; “Birlikte rahmet, ayrılıkta azap vardır.” buyrulmuştur. (Münâvî, III, 470)
Nefse uymak bir bakıma dışarıdaki düşmanın içerideki ajanına uymak gibidir. Karar için yapılan istişarelerde karara muhalif olanlardan alakayı kesmemek, belki daha çok ilgilenmek, insan yerine koymak gerekir. Elbette kararlar çoğunluğa göre alınır, azınlığın hakları da korunur. İhtilaf ahlakının sahabeden çok güzel misalleri vardır.
İhtilaftan kaçının
Abdullah İbn-i Mes’ûd radıyellahu anh, bir hutbesinde ihtilaftan kaçınmakla ilgili şöyle demiştir: “Ey insanlar! İtaat ediniz, birlik olunuz. Çünkü itaat ve birlik Allah’ın kitabında emrettiği hususlardır. Bir ve beraber iken sizin hoşunuza gitmeyen hususlar, tek başınıza tefrika halinde iken hoşunuza gidenden daha hayırlıdır.” (Heysemî, Mecmeu’z-Zevâid, VII, 328.)
Bir zat anlatıyor: “Ebu Zer radıyellahu anh’a bir hediye götürüyorduk. Rebeze’ye vardığımızda onu bulamadık. Bize; “Hacca gitmek için izin aldı” dediler. Biz de Mekke yolunu tuttuk ve onu Mina’da bulduk. Biz onun yanındayken ona: “Üçüncü halife Hazreti Osman radıyellahu anh öğle ve ikindi namazını dört rekât olarak kıldırdı” dediler. Ebu Zer radıyellahu anh bu habere çok üzüldü ve Hazreti Osman hakkında ağır bir söz söyledi. Ondan sonra:
“Ben burada Resulullah’ın arkasında namaz kıldım. O iki rekât olarak kıldırdı. Ebu Bekir ve Ömer’in arkasında da kıldım, onlar da iki rekât olarak kıldırdılar” dedi. Sonra namaz kılmaya kalktı. Fakat dört rekât olarak kıldı. Ona: “Mü’minlerin emîrini dört rekât kıldırdığı için eleştirdiğin halde, sen neden dört rekât olarak kıldın?” dediler. O, cevap olarak:
“İhtilaf kötüdür. Çünkü Allah’ın Rasûlü bize hutbe okuyarak; ‘Benden sonra bir halife gelecektir. Onu zelil etmeyiniz. Kim ki onu zelil ederse o İslâm’ın hükmünü boynundan çıkarmıştır. Onun tövbesi ancak İslâm’da açmış olduğu yarayı tedavi etmekle olur. Bunu da ancak hatasından dönüp başlarında bulunan kimseye değer verenler arasında yer almakla yapabilir’ buyurdu. Bize ancak şu üç hususta onlara itaat etmememizi emretti: İyiliği emretmemek, kötülüğü nehyetmemek ve din hükümlerini öğretmemekte” dedi. (Ahmed bin Hanbel, Müsned; Heysemî, Mecmeu’z-Zevâid, V, 216)
Benzer bir tavır
Peygamber Efendimiz sallellahu aleyhi ve sellem, Hazreti Ebubekir, Hazreti Ömer ve Hazreti Osman (da hilafetinin başlarında) hacca geldiklerinde Mekke’de, Mina’da dört rekâtlı namazlarını (seferî oldukları için) iki rekât kılarlardı. Sonra Hazreti Osman, hilafeti döneminde dörder rekât olarak kıldı.
Bu, İbn Mesud’un kulağına geldi. O; “İnnâ lillâh ve innâ ileyhi râciûn: Biz Allah’a âidiz ve Allah’a döneceğiz” ayetini okudu. Sonra kalkıp dört rekât olarak kıldı. Ona: “Sen daha önce büyük bir musibetle karşılaşmış gibi istirca ettin (yani “İnnâ lillâh ve înnâ ileyhi râciûn: Biz Allah içiniz ve Allah’a döneceğiz”) dedin sonra da namazını dört rekât olarak kıldın. Bu nasıl olur?” dediler. İbn-i Mes’ûd radıyellahu anh cevap olarak: “İhtilaf, şerdir, kötü şeydir” dedi. (Abdurrezzâk, Kenzü’l-Ummâl, IV, 242.)
Abdurrahman bin Avf radıyellahu anh, Hazreti Osman radıyellahu anh’a; “Niçin dört rekât olarak kılıyorsun?” diye sorunca, Hazreti Osman; “Bedevîler gelip dört rekât kılacaklarına bana uyarak onlar da iki rekât kılıyorlar. Ben de onların dört rekât kılmalarını korumak için dört rekât olarak kılıyorum” demiştir. Abdurrahman bin Avf da Hazreti Osman’a muhalefet etmemek için uymuştur. Çünkü ayrı baş çekmeye götürecek ihtilaflarda hayır yoktur. Mehmed Akif Ersoy ne güzel söylemiştir:
Sen ben desin efrad, aradan vahdeti kaldır,
Milletler için işte kıyamet o zamandır.
İbrahim Cücük/ İrfanDunyamiz.com
Şahsiyet Gelişimi↗
Müslümanca hassasiyetlerle yazılmış kişisel gelişim yazıları okumak için tıklayın.
Adab-ı Muaşeret↗
Sosyal hayattaki edep ve görgü kurallarına dair yazıları okumak için tıklayın.