Kadir dedem ağaç aşılardı…

Kadir dedem, anne tarafından dedem idi.

Uzun boyu, gür kaşları; koca gövdesinin aksine sükunet ve sabır timsali duruşu aradan geçen yıllara rağmen hala gözümün önünde…

Dedemin ilginç bir özelliği vardı. Eğer eşekle bir yere giderse yanında mutlaka bir testere ve bir miktar çimento torba kağıdı, poşet ve ip bulunurdu.

Bu gereçlerin hepsini yün torbasında taşırdı. Olmadı kağıt ve poşeti özenle katlar ceketinin iç cebinde taşırdı.

Böyle durumlarda ise çakısı ile daha küçük dalları aşı yapardı.

Bir gün yanlarına ziyarete gitmiştim. bana iğde verdi.

“Ben oduna gidiyorum, hadi gidelim, seni eşeğe de bindiririm, bana da yardım edersin ” dedi.

Beraber dağ yolunda patikalardan ilerlerken; “Eşekten in, oradaki çalıya bağla bakalım” dedi.

Dediğini yapıp, yanına vardım. torbadaki testereyi çıkarıp orada bulunan yaban armudunun dallarından bir kaçını kesti.

Önceden ayarladığı birkaç aşı gözünü/ sürgününü kullanarak aşı yaptı. Demek ki bu işle ilgili bir planı varmış da ona göre hazırlık yapmış.

Hemen oracıkta az da olsa suyu akan derede kardığı çamurla iyice sıvadı. Üstüne de çimento torbasını ve poşeti doladı. En dışını da iple bağladı.

“Dede bundan ne olacak şimdi?” dedim.

“Bundan iyi armutlar olacak inşâallah” dedi.

– Peki bunları kim bulup yiyecek?

Sarı oğlum… Bunu çoban çoluk yer; olmadı kuş kurt yer… Biz elimizden geleni yapalım da yiyen bulunur elbet…

Yine bir gün yanlarına giderken onu (şimdilerde ne suyu ne de iskeletinden eser kalmayan) köy çeşmesinin başında buldum:

– Dede ne yapıyorsun?

– Hayvanların su içtiği havuzu boşaltıyorum, içi iyice kirlenmiş, çok kötü kokuyor, boşalsın da güzelce bir yıkayayım. Yazık onların da ağzı var dili yok, temizce su içsinler,…

Ekin tarlasına giderken yanında bulunan hayvan- eşek için ayrı bir su götürdüğünü bilirim. Ki o zaman en zengin evde iki toprak testi vardı.

Ya da öğle sıcağına rağmen hayvanları en yakın su kaynağına götürüp sulayıp; “Sıcakta hakları üzerimize geçmesin” dediğinde ise ondaki merhametin sınırı benim hayal dünyamın çok üstünde idi.

En ufak bir işin ucundan tutan herkesin arsızca; “Bundan benim kazancım ne olacak?” raddesine geldiği bir zamanda, dünya dönüyorsa sabîler, yetimler ve dedem gibi hayatın merkezine nefsini koymayanlar hatırına dönüyor.

Tüm geçmişlerimize rahmet dualarıyla…

Halil Ünver/ İrfanDunyamiz.com

Yayın Yönetmeni Notu: Bugün insanlık olarak egoizmin, bencilliğin, çıkarcılığın, menfaatçiliğin ve bizi insanlıktan uzaklaştıran her türlü kötü duyguların girdabından kendimizi kurtarmak istiyorsak, bir boyacı sandığı ile ailesini geçindiren İsmail Amca, koyunlarını sağıp sütünü hediye eden Kerime Yenge, kurlar kuşlar yesin diye ağaçlara aşı yapan Kadir Dede, sözünde duran Marangoz Kara Mehmet ve mesleğinin hakkını veren hademe Yaşar Abi gibi şahsiyetlerin güzel, samimi ve sade hayatlarını okumalı ve onlardan ilham almalıyız. Bizi yeniden diriltecek olan ruh bu ruhtur. İşte bu duygularla İrfanDunyamiz. com olarak güzel ve sade hayatları sizlerle buluşturma gayretindeyiz. Sizler de bu güzel içerikleri sevdiklerinizle paylaşabilir, iyiliklerin, faziletlerin, erdemlerin yayılmasına katkı sunabilirsiniz.

Sade Hayatlar ↗

Bize kaybettiklerimizi hatırlatan, ilham veren sade hayatlar tanımak için tıklayın.

Gönül Dünyamız ↗

Gönül insanlarına dair bam telinize dokunacak yazılar okumak için tıklayın.

Şunlara Gözat

Halil Atalay hoca yüreklere dokunmuştu…

1959 yılı Ramazan ayının Kadir gecesinde Eskişehir’in Mihalıççık ilçesi Çalkaya köyünde doğdu. İlkokulu Çalkaya Köyü …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.