Kurban mesafeleri aşan bir ibadettir…

Tanıdığım birisi ile kurban ile alakalı konuşuyorduk. Bana bu yıl çok borcunun olduğunu ve kurban kesemeyecek durumda olduğunu anlatmıştı. Ben de ona nisap miktarı zenginliğe sahip değilse kurban kesmese de kendisinden sual olunmayacağını ama yine de Efendimiz sallellahu aleyhi vesellem’in hiç terk etmediği bu ibadeti yapmak isterse ve imkanı el verirse yurtdışı kurban organizasyonları ile de ibadetini yapabileceğini söyledim.

Herkesin malumu ki buradaki fiyatın üçte biri fiyatına yurt dışında vekaletle kestirilebiliyor. Hem böylece mağdur ve mazlum coğrafyalardaki bu hayırlı hizmete ortak olabileceğini, yurt dışındaki yıllık et tüketimi neredeyse sıfıra yakın bölgelerdeki kardeşlerimiz için de bu ibadetin hayırlar getireceğini anlattım. Kendisi bu fikri beğendi, hiç kesememektense bu fırsat ile Cenâb-ı Hakk’a yakınlaşmak istedi.

Niye kesmedin?

O ibadetini bu şekilde gerçekleştirdi. Fakat öğrendim ki bayram gününde arkadaşları ona farklı bir yaklaşım sergilemiş. Herkes birbirine “Sen ne kestin” diye sorarken sıra bizimkine gelince, yurt dışına gönderdiğini söylemiş. Orada bulunanlar; “Burada niye kesmedin ki” diyerek onun ibadetini adeta küçümsemişler. Sanki kurban kesmemiş gibi davranmışlar.

Kurban kanı ile canıyla kesilirken başında durmak ve o ibadetin zahmetine ortak olmak elbette faziletlidir. Fakat bu imkanı bulamayanlar için de yurt dışında kestirmek güzel bir imkan. Malum yurt dışında kestirmenin fıkhen de hiçbir mahsuru yok. Burada kestiren daha fazla para ödüyor ve zahmet çekiyor. Fakat yurt dışında kestiren de bütün hepsini dağıtmış oluyor. Kimin kurbanının daha makbul olduğunu bizim kestirmemiz mümkün değil.

Unutmayalım, cebinde sadece 5 lirası olanın o 5 lirasını Allah için vermesi ile cebinde 5 bin lira olanın 5 lira vermesi aynı kefeye konulmaz. Niyetleri bilen Allah’tır kimsenin yaptığı ibadeti küçümsemek, bunun muhabbetini yapmak bize bir şey kazandırmaz. Ayeti kerimede kurban ibadetinde asıl olanın takva olduğu bildiriliyor. (Bkz. Hac, 37)

Öteden beri imamlarımız, vaizlerimiz, hocalarımız hep derler ki eğer gücünüz yetiyorsa vacip kurbanınızı bizzat başında bulunarak kesin. İkinci kurbanlarınızı da yurt dışındaki kardeşlerimize gönderin. Mesela bir evde hem evin beyi hem evin hanımı kesiyorsa bunun bir tanesini yurt dışında kesmek mutedil bir yaklaşımdır. Kurban bir ibadet olduğu kadar onun bir geleneği de vardır ki onu da evimizde yaşatmamız hayırlı olacaktır.

Zorunda mıyım?

Bununla alakalı bir başka konu da şu. Duyduğumuz kadarı ile halktan bazıları; “Kurbanı kestik, dağıtmak zorunda mıyız? Burada asıl gaye Allah için kurban kesmek değil mi?” gibi laflar ediyorlarmış. Onlara kurbanı üçe taksim etmek gerektiğini söyleyince bu tür insanlar yine itiraz ediyor; “Hangi ayette hangi hadiste yazıyor?” diyorlar.

Cenâb-ı Mevlâ buyuruyor ki: “(O kurbanlarınız) Yan üstü yere düştüklerinde ise artık (canı çıktığında) onlardan hem kendiniz yiyin hem de ihtiyacını gizleyen/ gizlemeyen fakirlere yedirin. İşte bu hayvanları biz, şükredesiniz diye sizin istifadenize verdik.” (Hac, 36)

Ebû Hureyre radıyallahu anh’tan rivayet edildiğine göre Resulullah sallellahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Ey Müslüman kadınlar! Komşu hanımlar birbiriyle hediyeleşmeyi küçümsemesin! Alıp verdikleri şey bir koyun paçası bile olsa!..” (Buhârî, Hibe 1, Edeb, 30)

Yine bir hadis-i şerifte şöyle buyurulur: “Sizden biri kendisi için istediğini din kardeşi için -yahut komşusu için- de istemedikçe (kâmil mânâda) iman etmiş olamaz.” (Müslim, İman, 71) Bu ayet ve hadisler de kardeşine infak etmenin önemini göstermektedir. Fakat biz müctehid değiliz, konuyla ilgili ayet ve hadislerden mezhep imamlarımızın çıkardıkları içtihatlara göre hareket ederiz.

Hanefî mezhebine göre kurban etinin tamamı evde bırakılabilir. (Kâsânî, Bedâi‘, 5/80-81) Şâfiî mezhebine göre ise kurban etinden az da olsa fakirlere verilmesi gerekir (Bkz. Nevevî, el-Mecmû‘, 8/413) Din İşleri Yüksek Kurulu fetvasında bu hususları açıklıyor. Fakat bu ruhsattır, bunları yanlış anlar ve sünnet olduğu üzere dağıtmazsak büyük sevaplardan mahrum kalırız.

Tabi kişinin ailesine çoluğuna çocuğuna yaptığı ikramlar da infaktır. Ancak bu açıdan bakarsak hem yurdumuzdaki hem de yurtdışındaki Müslüman kardeşlerimizi bu ibadet sayesinde sevindirebilmek de pek güzel bir fırsattır. Çünkü artık ulaşım imkanları artmış ve mesafeler yakınlaşmıştır. Kurban mesafeleri aşan, mazlumlara ulaşan bir ibadettir. Adı üstünde kurban yakınlıktır.

Bizim tarihten gelen sorumluluklarımızı da düşünüldüğünde ne yurtiçini ne de yurtdışını ihmal etmemiz doğru olmaz. İhlasla amel edip Cenâb-ı Hakk’ın rızasına kavuşanlardan olmak duasıyla. Âmin.

Çocuklar için yazdığım Namaz Kılan İki Gencin Hikayesini okumak için buyurunuz.

Emrah Topcu/ İrfanDunyamiz.com

Şahsiyet Gelişimi↗

Müslümanca hassasiyetlerle yazılmış kişisel gelişim yazıları okumak için tıklayın.

Adab-ı Muaşeret

Sosyal hayattaki edep ve görgü kurallarına dair yazıları okumak için tıklayın.

Şunlara Gözat

Basirete muhtacız…

Fitnelerin gökten sağanak gibi yağdığı, hak ile bâtılın iç içe geçtiği, dengelerin altüst olduğu bir …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.