Müşriklerin imanı nasıldı?

Müşriklerin imanı nasıldı? Onların Allah tasavvuru nasıldı? Bugünkü ifadeyle müşrikler deist bir inanca mı sahipti? Mekke müşriklerinin, Allah inancına yabancı olmayıp tanrı tanımaz bir toplum olmadıklarıyla alakalı birçok ayet vardır.1 Rivayet kitaplarında da müşriklerin Allah’ın varlığını kabul ettiklerine dair örnekler mevcuttur.

Ümeyye bin Salt’ın o dönemin büyük şairi olarak “Ey Allah’ım! Bütün hamd ve şükürler sanadır. Nimetler ve şükürler sendendir. Senden daha yüce ve şerefli, övgüye layık başka varlık yoktur”2 dizelerini söyleyip “Allah’tan başka her şey boştur ve yok olacaktır” demesi Peygamber Efendimiz sallellahu aleyhi ve sellem’e şu sözü söyletmiştir: “Neredeyse Ümeyye bin Salt Müslüman olacaktı.”3

Dua ederlerdi

Kureyş müşrikleri, Bedir savaşına giderken Kâbe’nin örtüsüne sarılmışlar ve şu duayı yapmışlardır: “Ey Allah’ımız! Şu iki gruptan en yüce olanına, doğruya en iyi yönelenine, en şerefli olanına, dini en faziletli olanına yardım et.”4 “Hangimiz sana karşı daha günahkâr, sıla-i rahimi de koparmışsa onu mahvet”5 Bu dua onların bazı ahlaki ilkeler benimsediklerini de gösteriyor. Cahiliye dönemi müşriklerinin her sabah şu duayı yaptıkları fakat İslâm geldikten sonra vazgeçtikleri rivayet edilir: “Allah sana göz nimetini bahşetti, sabahı lütfetti.”6

Elbette bu duanın akabinde Allah’a şükür vardır. Mekke döneminde Peygamber Efendimiz’e en çok karşı çıkan Velid bin Muğire’nin Resulullah’la savaşa giderken Kâbe’de dua edip “Ey Allah’ım! Biz ancak (Muhammed’e karşı savaşmakla) hayır murad ediyoruz.”7 demesi; benzeri bir duayı da içtenlikle Ebu Cehil’in yapması Mekke müşriklerinin tanrı inançlarıyla ilgili önemli ipuçları vermektedir.

Ayrıca yeminlerini Allah celle celaluh adına yapmaları,8 Hazreti Ömer radıyellahu anh’ın henüz Müslüman olmadan önce, Habeşistan’a hicret eden komşuları Leyla binti Hasme’ye hem üzüntüsünden hem saygısından “Allah yardımcınız olsun”9 demesi; Ebu Talib’in, Kureyş’in Müslümanları boykot etmelerini içeren anlaşma iptal olduğunda söylediği şiirdeki Allah’a şükür ifadeleri o dönemin Allah inancıyla ilgili anlamlı bilgiler içermektedir.10

Özellikle de korku anında Allah’ı hemen hatırlarlar ve ona dua ederler. Mekke’nin fethinde yurdunu terk eden İkrime bin Ebi Cehil bir gemiye binip Kızıldeniz’e doğru açıldıklarında, fırtınaya tutulunca şöyle demiştir: “Allah’a yemin olsun ki bu denizden kurtulursam Muhammed’e gidip elimi eline koyup iman edeceğim. Çünkü onu affedici, kerim bir insan olarak görüyorum.”11 İkrime sözünde durmuş ve hayatını şehadetle taçlandıran samimi bir Müslüman olmuştur.

Mekkelilerin darda kaldıklarında nasıl Allah’a yöneldiklerini tüm insanların psikolojik durumlarını göz önüne sererek şu ayet açıkça dile getirmiştir: “(Gemide giderken)onları, gölge yapan (dağ ve kara bulut)lar gibi dalga sardığı zaman; (gönüllerinde bağlılık gösterdikleri putları atarak) dini yalnızca Allah’a has kılarak (ihlasla O’na) yalvarırlar. Sonra (Allah) onları karaya çıkarıp kurtarınca, içlerinden bir kısmı, dengeli davranarak orta yolu tutar. Bizim ayetlerimizi son derece kaypak nankörlerden başkası inkâr etmez.”12

Hayata hakim kılmak

İnsan, hayatına vahiyle anlam verip Peygamber Efendimiz’i örnek almadıktan ve İslâm’ı hayatının ayrıntılarına hâkim kılmadıktan sonra, otobüse binerken, ayakkabısını giyerken, uyurken veya darda kaldığında besmele çekip dindarlık doyumuna ulaşmasının hiçbir anlamı yoktur. Gayr-i müslim gibi yaşayıp Müslüman gibi istiaze etmenin pratik bir karşılığı olamaz.

Tevhidin bütün boyutlarını yaşayışında göstermeyen bir kimsenin din anlayışı hastalıklıdır. Şirkin içerisinde kalıp Müslümanca ritüeller kullanmak kimseye bir şey kazandırmaz. İslâm bir bütündür. Özellikle tercih noktasında hiçbir dünya görüşüyle sentez edilemez. Bunun da şartı Allah Teâlâ’nın ulûhiyet ve rububiyetini iyi bilip bu bilgi ışığında hayatı anlamlandırmaktan geçer.

Şirk kattılar

Müşrikler tarihin hiçbir döneminde Allah celle celaluhu hakkıyla bilip anlayamamışlardır.13 Şöyle denilebilir; Allah hakkında yanlış bilgilenme veya cehalet, şirki ortaya çıkarmıştır. Bu durumu düzeltmek için Yüce Allah kendi katından kitaplar ve peygamberler göndermiştir. Kitapların ve peygamberlerin gönderiliş amacı insana Allah’ı öğretebilmek ve O’nu işlevsel olarak tanıtmaktır.

Allah Teâlâ hakkında gerekli bilgiyi öğrenmeyen ve yanlışlarını veraset usulü devam ettiren Mekke müşrikleri, putlar edinerek onları Allah’a yaklaştıran aracı varlıklar sayıp ibadet etmişlerdir.14 Putların ahirette kendilerine şefaatçi/ yardımcı olacaklarına inanmışlardır.15 Bu sapkın düşünceleri daha da ilerleten şirk ehli, Allah’a oğullar ve kızlar isnat etmişlerdir.16 Hatta meleklere cinsiyet atfedip onları Allah’ın kızları olarak görmüşlerdir.17

Ayrıca, Allah’ıhiçbir zaman işlevsel bir ilah olarak kabul etmemişlerdir. Müşriklerin tanrı anlayışları pragmatiktir. Hayatlarının akışı iyi gittiğinde tanrı inançlarını korumuşlar, işler kötü gidince de inançlarında sarsıntılar yaşamışlardır. Kur’an bu şekildeki bir ilah anlayışını ilginç bir benzetmeyle Müslümanlara açıklamış ve müşrikler gibi bir inançtan uzak durmalarını öğütlemiştir:

“Allah’a, sanki bir yar kenarındaymış gibi tereddütlü, iman ile küfür sınırında kulluk ve ibadet eden insanlar da var. Kendilerine bir hayır dokunursa, buna pek memnun olurlar. Eğer musibete uğrarlarsa, çehreleri değişir, dinden yüz çevirirler. Onlar dünyalarını da, ahiretlerini, ebedî yurtlarını da kaybetmiştir. İşte kıyas kabul etmeyecek zarar, kayıp budur.”18

Bu ayet Mekke müşriklerinin tavırlarını hem sergilemekte hem de hayatın gidişatı konusunda Allah Teâlâ ile pazarlık yapmanın yanlışlığına değinmektedir. Allah Teâlâ’ya ve dine karşı pragmatik bakış dün olduğu gibi bugün de vardır. Elbette böyle bir bakışın temelinde marifetullah hususundaki yanlışlar vardır. Bu nedenle Kur’an’ın birinci ve en önemli konusu Yüce Allah’ı hakkıyla tanıtmaktır.

Dr. Mehmet Sürmeli/ İrfanDunyamiz.com

1 Bak: Mü’minun 23/84-89; Lokman 31/25; Zuhruf 43/9, 87
2 İbni Hamza, Esbab-ı Vürudi’l-Hadis, c. I, s.44
3 Müslim, 41, Şiir, I, Had.no.: 2256, c.II, s. 1768; Ahmed, Müsned, (tah: Muhammed Şakir), Had. No: 9072, c. XVII, s. 133
4 Bagavi, Mealimu’t-Tenzil, Beyrut, trsz, s. 346
5 Abdurrazzak, Musannef, Had. no.:9725, c. V, s.348; Sabuni, Muhammed Ali, Kibes min Nuri’l-Kur’an-ı Kerim, Şam, 1987, c. III, s. 130
6 Abdurrezzak, a.g.e. Had. no: 19437, c. X, s. 385
7 İbn Hişam, es-Siretü’n-Nebeviyye, Daru’r-Reyyan, Kahire, 1987, c. I, s. 221-270
8 İbn Hişam, a.g.e., c. III, s. 56 ve c. IV, s. 36
9 İbn Hişam, a.g.e., c. I, s.370
10 İbn Hişam, a.g.e., c. II, s. 30
11 Tahavî, Ebu Cafer, Müşkili’l-Âsâr, Beyrut 1995, c. II, s. 156
12 Lokman 31/32
13 Bak: Hac 22/73-74
14 Bak: Zümer 39/3
15 Bak: Yunus 10/18
16 Bak: En’am 6/100-101; İsra 17/40
17 Bak: Saffat 37/153; Zuhruf 43/15-16
18 Hac 22/11

İstikamet Yazıları ↗

İslam’ın şuur boyutuna vurgu yapan yazıları okumak için tıklayın.

Kaynak Metinler ↗

İlim yolcuları için derlenmiş temel dini metinlere ulaşmak için tıklayın.

Şunlara Gözat

Abdullah bin Mes’ud gerçek bir kahramandı…

Elimizdeki kaynakların bildirdiğine göre Hazreti Dâvûd aleyhis selam, babasının en küçük oğludur ve çobanlık yapmaktadır. …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.