Ömür boyu camide Emin Saraç hoca…

Bir ömür boyu camide tedrisat ile meşgul olmak büyük bir ideal, büyük bir sabır ve büyük bir istikrar gerektirir. Aşk olmadan böyle bir şeyi başarmak mümkün değildir. İslam için yapılabilecek belki de en büyük fedakârlık böylesi bir hizmettir. “Hangi hizmet daha güzeldir?” diye bir soru soracak olursak kuşkusuz bu sorunun cevabı; “Merkezinde cami olan hizmet” olacaktır. Merkezinde cami olan hizmet hedefi on ikiden vuran hizmettir.

Okyanuslarda buz dağı adı verilen kütleler vardır ve bu kütlelerin suyun üstünde bazen küçük bir kısmı görünür ama asıl kütle suyun altındadır. İşte Emin Saraç Hoca denince benim aklıma okyanustaki buzdağları geliyor. O, bu çağda hayatına şahitlik ettiğim memleketimizde yaşamış en büyük âlimlerden biriydi.

Sessiz sedasız

Prof. Dr. Ahmet Coşkun Hoca’nın hatıratından okuduğum veciz söz tam da onu anlatıyor. Kayseri’de Camii Kebir’in eski imamlarından Divrikli Hacı Ahmet Efendi Hoca, zayıf karakterli gösteriş merakındaki kimselerle, ağır başlı ve gösterişten sakınan bütün yaptıklarını sırf Allah için yapan kimseleri şöyle tasvir edermiş:

“Bazı insanlar vardır, tavuk gibi, basit bir yumurta yaptıktan sonra ‘gıt gıt gıdak’ diye bağırır, kıyameti koparırlar; sanki ne yapmışlarsa, dünyayı velveleye verirler. Bazı insanlar da koskoca bir tay meydana getiren at gibi kendilerini göstermez, sessiz sedasız olarak bu sevimli yavrularını büyütür hizmete hazır ederler.”

Bunu naklettikten sonra; “Yaptıkları, küçük işleri şişirerek anlatan kimselerle, büyük işler yaptıkları halde bunu hiç kimseye hissettirmeyenleri gördükçe hocaefendinin bu güzel benzetmesini hatırlarım” diyor Ahmet Coşkun Hoca. (Bkz. Sohbetler ve Hatıralar, s.223) Bu fakir de bu sözleri okuyunca sessiz sedasız büyük hizmetler yapan Emin Saraç Hocamızı yâdettim.

Cami dersleri

Emin Saraç Hoca, Fatih Camii ile Ekmekçizade Medresesi’nde uzun yıllar ders vermiştir. Hatta ömrü Fatih Camii’nde geçti dersek yanlış olmaz. Bunun dışında İstanbul’un birçok yerinde derslere ve sohbetlere devam etmiştir. Oğlu Prof. Dr. Yekta Saraç Bey babasının cami ile olan irtibatını şöyle anlatıyor:

“Fatih Camii onun için her şeyden çok daha önemliydi. Onun hayat kaynağı ve sevinciydi. Fatih Camii’nden velev ki çok kısa bir süre için olsun, ayrıldığında o ayrı kalış ona çok zor gelirdi. Ömrünün 60 yılını kubbesinin altında ders okutarak geçirdi. Vefatından sonra da Fatih Camii’nin gölgesinde kalmayı Allah Teâlâ kendisine nasip etti. Vefatının bir gün öncesine kadar dersten, kitaptan kopmadı. Pek çok müftü, profesör, imam, hatta bazı diyanet işleri başkanları dahi kendisinin halka-i tedrisinde bulunmuşlardır, kendisinden ders okumuşlardır.” (A.A. Röportajı)

Talebesi Osman Şahin Hoca, hocasının cami ve derslerle olan münasebeti konusunda şunları söylüyor: “Hocam çok acil bir durum olmadıkça dersi asla terk etmez, derse tek kişi bile gelse dersi bırakmazdı. Fatih Camii’nde yıllarca soğuk kış günlerinde dizlerine örtüler örtmek suretiyle ders okutmuş, yine de dersi bırakmamıştır. Ben, Fatih Camii’ne imam olduktan sonra Hocam, soğuktan kurtuldu ve kendisi de imam odasını şereflendirdi. 1996’dan sonra derslerini imam odasında yapmaya başladı.

28 Şubat döneminde yaklaşık 50 yıldır hiç bırakmadan sürdürdüğü dersine bir müddet ara verilmesi istendi. O kadar üzülmüştü ki o gece üç defa burnu kanamıştı. Öğrencilerine, ’gelmeyin’ demesine rağmen kendisi aynı saatte odaya gelip tek başına dersi mütalaa etti yine de dersi bırakmadı.” (İlim Yolunda Bir Ömür, s.58)

Şifa dersleri

Emin Saraç Hoca’nın en büyük hizmeti, ilmin merkezi olan Fatih Camii’nde neredeyse yok olmak üzere olan tedrisat geleneğini ve ders halklarını tam da “bitti, kalmadı” denilecek noktadayken yeniden canlandırmasıdır. Hayat suyu verdiği geleneklerden birisi de Üstadı Ali Haydar Efendi’den şevkini aldığı Şifa-i Şerif okutma geleneğidir.

Bildiğimiz kadarıyla Şifa-i Şerif dersleri bir Osmanlı geleneği olarak 1920 yılına kadar devam etmiş. Bu tarihten itibaren kesintiye uğrayan dersler Emin Saraç Hocamızın telkiniyle Prof. Dr. Yaşar Kandemir Hocamız tarafından Eyüp Sultan Camii’nde tekrar başlatılmış ve uzun süre devam etmiştir. Osmanlı’dan sonra bu geleneğin sürdürülmesi adeta bir kimlik ve şahsiyet mücadelesi anlamına geldiği için önem arz etmektedir.

Emin Saraç Hoca cami derslerini kendisi sürdürdüğü gibi talebelerini de bu konuda yönlendirmiştir. Hocasının bu konudaki teşviklerini talebesi İsmail İpek Hoca şöyle anlatıyor: “Zonguldak Devrek Müftülüğü’ne giderken Tarikat-ı Muhammediyye, Amasya Müftülüğü’ne giderken de Riyazu’s Salihin’i sabah namazlarından sonra cemaate okumamı tembih etmişlerdi. Hamdolsun bu kitapları defalarca okuyarak sohbet etmek nasip oldu.” (İlim Yolunda Bir Ömür, 93)

Bilindiği gibi ecdadımız mektep ile birlikte camiyi başlı başına bir olgunlaşma merkezi olarak görmüştür. Cuma namazı, bayram namazı, teravih namazı ve cemaatle kılınan diğer namazlarda buluşan Müslümanlar edep ve erkâna dair birçok bilgiyi camilerden öğrenebiliyorlardı. Ayrıca camilerin köşelerinde medeniyetimizin temel unsurları olan Tefsir, Hadis ve ahlak kitapları okutma geleneği vardı. 

Bunlardan bazılarını zikredecek olursak, mesela Bursalı İsmail Hakkı Hazretleri tefsirini ilk önce Ulu Camii’nde vaaz olarak sunmuş, sonra tefsir olarak yayına hazırlamıştır. Anadolu’da birçok hocalar bu tefsiri baştan başlayıp sonuna kadar vaaz kürsülerinde okumuşlardır. Prof. Dr. Ahmet Coşkun’un hatıratından öğrendiğimize göre, bu geleneği sürdürmüş olan hocalardan birisi de Sivas merkez vaizi merhum Erzurumlu Ahmet Yılmaz Hocaefendi’dir. Kendisi bu tefsiri baştan sona kadar Sivas Meydan Camii’nde okumuş ve vaaz olarak işlemiştir. (Bkz. Prof. Dr. Ahmet Coşkun, Sohbetler ve Hatıralar, s.43)

Özellikle bir Tefsir bir de Hadis kitabını burada zikretmemizin sebebi, ahlakın ve edebin kaynağı olarak Kur’an ve Sünnet’in topluma nasıl işlendiğini gösterebilmek içindir. İslam’dan ayrı bir ahlak veya ayrı bir adab-ı muaşeret yoktur. Cami de bunun öğretildiği merkezdir. Cami dersleri geleneği sayesinde insanlarımız edebi, adabı ve güzel ahlakı öğrenmiş ve İslam şahsiyeti kazanma yolunda önemli mesafe kaydetmişlerdir. Bununla beraber cami dersleri ilim halkalarının nesilden nesle aktarılmasında, Ehl-i Sünnet akidesinin bozulmadan taleb-i uluma iletilmesinde etkili olmuştur. 

Aydın Başar/ Somuncu Baba Dergisi

Gönül Dünyamız ↗

Gönül insanlarına dair bam telinize dokunacak yazılar okumak için tıklayın.

İrfan Mektebi ↗

Sevdirici, müjdeleyici üslupla yazılmış hayata dair yazılar okumak için tıklayın.

Şunlara Gözat

Tahir Büyükkörükçü Hoca en çok neye kızardı?

Rahman ve Rahîm Allah’ın adıyla. Hamd ve senâ âlemlerin yüce Rabbine, salât ve selâm O’nun …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.